Muridan
Günlük Tesbihatın Fazileti Hususunda

Günlük Tesbihatın Fazileti Hususunda

Halisa Seçkinleri isimli eserden: Ankara'da Askeri Anatamir Fabrikasında büro işçisi olarak evrak kısmında çalışıyordum. Ruhi isminde bir kısım amirimiz var, ara sıra konuşmamız es­nasında, annesinden ve babasından bahis ile beş vakit namazını de­vamlı kılan, hakkına razı, Salih kimseler olduğunu anlatırdı. Kendisi de amel yapamıyordu, fakat yapanı sever, itikadı sağlam bir kimse idi.

Bir gün, yine bir konuşmamız esnasında " sana babam ile alakalı bir sey anlatacağım" dedi ve şöyle devam etti : "Babama ' Bahri Baba" denilirdi. Bahri Baba çok askerlik yapmış, çok harp­lere katılmış, senelerce esir kalmış çok açlık çekmiş ve çok olaylara şahit olmuş, hoş sohbet bir insandır. Bir de tarikat ile alakalı ba­sından şöyle bir olay geçti. Senin bu hususta biraz bilgin var diye anlatıyorum" dedi. "Biliyorsunuz biz Isparta`nın Atabey kazasındanız. Bizim kazamızda Nakşibendî`ye Tarikatına mensup bir kimse vardı. Bu zata kimse ismini söylemeyip "Efendi" diye hitap ederlerdi. Kaza halkı ta­rafından çok sevilirdi Çünkü çok iyi bir insandı. Bu zat Bahri Baha'ya Nakşîbendiye Tarikatından tespih tarifinde bulunmuş, Bahri Baba da kabul etmiş. Tespihlerini evde çekiyor, ibadet ile meşgul oluyormuş.

Yukarda söylediğim gibi. Bahri Baba çok olaylı bir hayat yaşamış ve aynı zamanda Egeli olduğu için de çok güzel Zeybek oyunu oynarmış.

Yine Ruhi, babası ile alakalı şöyle bir olay anlattı. Onların kom­şuları, Ahmet Efendi'nin evine misafirler gelmiş. Biraz eğlenmek istemişler. Bu eğlence esnasında komşuları Bahri Baba'nın da gelmesini istemişler. Bahri Baba'nın gençliğinde güzel zeybek oynadığı ve zaman zaman bayramlarda Cumhuriyet mey­danında oynadığı da bilinmektedir.

Fakat Bahri Baba Nakşibendî`ye Tarikat Reisi Süleyman Sırrı Efendi`nin talebesidir. Oynamayı bırakmıştır. Dolayısı ile Bahri Babayı oynamaya çağırmaya cesaret edemezler. Ancak içlerinden Bahri Babaya nazı geçen bir grup Bahri Baba'nın evine giderek, yarı zor­lama ile kucaklayıp konukların olduğu eve getirirler. Bahri Baba yarı gönülsüz olarak, biraz da konuklara ayıp olmasın diye zeybek oynamaya kalkar. O sırada konuk kadınlardan birinin eteği biraz açılmış, diz kapağını Bahri Baba görmüş. Tam o sırada Bahri Baba "Bana taş vurdular" diyerek yere yıkılır. Kış günü ev tamamen ka­palıdır, ortalıkta aramalara rağmen taş da yoktur. Yalnız Bahri Baba ve dizi açılan kadın taşın sesini duyduklarını, başka hiç kim­senin sesi duymadığını beyan ederler. Bahri Baha'nın hanımı Nazife Annenin ifade ettiğine göre, kalçada avuç içi kadar bir siyahlık on onbeş gün devam etmiş, Bahri Babayı yatağa düşürmüştür.

Ertesi günü hocası Efendi, Bahri Babayı ziyarete gelir ve dersi bı­rakmasını söyler ve Bahri Baba da dersi bırakır.

Ruhi Bey bana " Efendibabam ile sizi bu sebepten dolayı ta­nıştırmak istiyorum" derdi.

Günlerden bir gün Ruhi Bey "babam geldi seni görmek is­tiyor" dedi. Ben de "Peki" deyip babası ile görüştüm. Kendisine "Amca, üzülme belki o tarikatta kısmetin yokmuş, bizim çalıştığımız Kadiri tarikatından sana ders tarifinde bulunalım" dedim. "Peki" deyip kabul etti. Aradan az bir zaman geçti, tespihlerini öğrendi. Feyiz almaya başladı. Bana "Oğlum sanki ben bu zamana kadar ya­şamamışım, yeniden hayat buldum. Allah Celle Celaluhü razı olsun. Benim iki oğlum var onları çok severim. Bana hizmette kusur etmezler. Senin ile üç oldu şimdi. Seni çok seviyorum" dedi. Ben de "Amca bizim elimizde bir şey yok. Senin kısmetin varmış. Sen Atabey'e dönünce samimiyetinden ve itikadından emin olduğun kimseler varsa onlar da aynı duayı okusunlar. Ve bana da durumu mutlaka bildir" dedim.

Bahri Amca Atabey'e gitti. Kendisinden ara sıra mektup alıyordum. Bir mektubunda "Mehmet, evladım ben yaşlıyım, mektubu baş­kasına yazdırıyorum. Bizim burada bu işi yapacak ve sana mek­tupla cevap verecek var. Onu sana tanıtayım. Bundan sonra sen mektupları ona yani Abdullah Efendi'ye yaz. O sana cevap versin" dedi. Ben de gıyaben ona mektup yazmaya başladım. Bahri Amca'dan tespihlerimizi almış, öğrenmiş, okuyormuş. O da tespihlerinden çok memnun olduğunu gelen mektuplarında yazıyordu. Bir mektubunda "Burada bir kişiye tespih tarif ettim," başka bir mek­tubunda "Üç kişi oldu, beş kişi oldu" gibi tespih tarif ettiği kişilerin adet ve isimlerini bildiriyordu. Ben de bundan aldığım malumatı sevgili şeyhimiz Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretlerine bildiriyordum.

Aradan bir müddet geçti, Atabey'den aldığım mektupta şöyle yazılıyordu: ağabeyciğim, bizim Atabeyde bir ar­kadaş bana "Ben sizin işinize taaccüp ediyorum. Biliyorsun bizim kazamızda bir Nakşî şeyhi vardı. Tespih vereceği bir kimseyi gör­meden, denemeden, istihare etmeden tespih tarifinde bulunmazdı, siz görmediğiniz bir kimsenin söylemesiyle tespih tarifinde ve tarikat neşriyatında bulunuyorsunuz. Bu nasıl olur"?" diye sordu.

Abdullah Efendi de bana yazıp bu şekilde soruyordu. Ben de bu durumu İstanbul'a şeyhimiz Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretlerinin ziyaretine gidip sordum. O da bana şöyle cevap verdiler:

Evladım, bir şeyh var, Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vesellem ona görev verirken ona "istihare etmeden, bana sormadan kimseye tespih ta­rifinde bulunma" der. O da istihare etmeden ve peygamberimiz Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin ruhunu bulup ona sormadan kim­seye tespih tarifinde bulunmaz.

Bir şeyh de var, karşısına tespih almaya gelen kimse olunca o anda Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin ruhunu bulup sorar izin alınır, ondan sonra da tespih tarifinde bulunur.

Bir şeyh de var ki, Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz ona görev ve­rirken "Ümmetimin terbiyesini uhtene tevdi ediyorum. Dilediğin gibi terbiye ve irşad edebilirsin" der. O zat tam yetkilidir. O zat istediğine istediği an tespih tarifinde bulunur.

Oğlum, Seyyid Ahmet Rufai Hazretleri şöyle buyurmuşlar: Benim ça­nağım öyle bir deryanın üzerindeki yedi denizin suyu bitse benim çanağımın üzerinde bulunduğu denizin suyu bitmez. Buna göre Abdulkâdir Geylânî Kaddesallahu Sırruh Hazretlerinin feyzini hesap et. Bırakın bu ümmeti Muhammed'i de bu feyizden ve nurdan faydalansınlar.

Sonra şöyle devam etti: Oğlum, hükümet bir emir çıkarıyor, bu çıkardığı emirde "Şu doğumlulardan, şu doğumluya kadar olanı as­kere çağırıyorum. Bu kadar askere ihtiyacım var" diyor. Vatandaşlar da bu emire uyup askere gidiyor. Devlete, millete ve vatanına ge­rektiği kadar hizmet ediyor. Herhangi birisi "Bu emiri tanımam, ben asker olmam" diyebiliyor mu? Diyemiyor. Bunun bir misali tarikatta böyle. Tarikat mensupları da Allah Celle Celaluhü hazretlerinin ve Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin askerleridir. Bunun gibi lüzum görülünce bu kadar insana tespih tarif ederek Allah Celle Celaluhü ve Peygamber'i Sallallahu aleyhi vesellem askerleri icap edince çoğaltabilir.

Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri, sohbetinde bulunup da kendisinde tespih ta­rifi almak hususunda tereddütte bulunanlara şöyle söylerdi: Tarikatı Aliye'de Allah Celle Celaluhü Hazretleri tarafından lütfedilip gelen Muhabbeti İlahiye'yi, Nuru tlahiye'yi tabiri caizse elektriğe benzetsek, bunun da tarafı îlahiye'den Habibi ve Resulü Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vesellem Hazretlerine geldiğini, ondan da sevgili evlatlarına ve çok kıy­metli sahabesine, Tabiine ve Tebei Tabiine, o şeyhten bu şeyhe, o evliyadan bu evliyaya, ta günümüze kadar o nurun geldiğini ka­bullenip kendinin o nuru taşıdığını veya o nurun kendine kadar gel­diğini söyleyen zata intisab edip o nurdan nasibini almalı. Nuru İlahiye'yi ve Feyzi ilahiye'yi elektriğe benzettik. Bir şahıs bir hatta veya bir telde veya bir evde elektrik olup olmadığını anlamak için bir kontrol kalemi alıp o tele temas ettirip, elektrik olup ol­madığım anlar.

Bunun gibi, sen de tespihlerimizi al, bir hafta veya onbeş gün oku. Eğer sen de az çok çalışma veya itikatın nispetinde Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin ve sevgili Resulü Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin muhabbeti uyanmazsa bağlı olduğun yerde o nur yok demektir. O zaman tespihlerimizi bırak. Eğer söylediklerimiz gibi sende az çok bir iyilik havası esmeye baş­ladı mı? Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin emrine uyma ve yasaklarından kaçma duygusu uyanmaya başladı mı? Demek ki senin aradığın Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin Nuru o yerde mevcut. O zaman oraya bağlan, sımsıkı yapış ve nasibin neyse onu al. Ömrünü boşuna harcama. Ömrümüzü boşuna harcamayalım.

 

Kaynak: ``Halisa ve Seçkinleri´´ Vesile olanlara teşekkürü borç biliriz.

Top