Peygamber efendimiz şöyle buyurdu: “Bu ayda dört şeyi çok yapınız! Bunun ikisini Allahü teâlâ çok sever. Bunlar, Kelîme-i şehâdet söylemek ve istiğfâr etmektir. ..
İki tarafın askerleri savaşa tutuştukları sırada ok, kılıç, mızrak ve hançer parıltılarından gözler donakaldığı, nara ve feryatların meydanı inlettiği bir sırada Hz. Peygamber (s.a.s) emsalsiz bir teslimiyet ve huşu içinde kalp huzuruyla dua ve niyazda bulunur, Allah’ı zikretmekle meşgul olurdu. ..
Bir gün dilencinin biri Rasûlullâh’ın huzuruna geldi. Rasûlullâh (a.s), kendisine sadaka vermek yerine, ondan elinde neyi varsa getirmesini istedi...
Ebu Zerri’l-Gıfârî (r.a); Amr b. Abese ile bir anadan doğma kardeş idiler. Kendisi, cahiliye devrinde putlara tapmazdı. ..
Ebu Berze şunu anlattı: Rasûlullâh (s.a.s) oturumun sonunda, kalkmak istediğinde şöyle derdi: ..
"Allah'ı, yeminlerinizden dolayı iyilik etmenize, (fenalıktan) sakınmanıza, insanların arasını bulmaya engel yapmayın. Allah (herşeyi) hakkıyla işitici, kemaliyle bilicidir" (Bakara, 224)..
Peygamberimiz (s.a.s), Hayber seferine çıkacağı sırada: “Son derece yoksul veya zayıf olanlarla, binitleri uysal olmayanlar geri dönsün!” diye nida ettirdi...
Şefaat, yardım ve istimdat etmek anlamlarına gelir. Başta Peygamber Efendimiz (s.a.s) olmak üzere, bütün peygamberlerin, salih ve saliha kimselerin, şehitlerin, meleklerin ve hadis-i şeriflerde geçtiği üzere kitabımız Kurân-ı Kerim'in şefaati haktır...
Evet, yüce Kurân kendi deyimiyle: "Diriler için indirilmiştir." Fakat onun, imanla ebedî âleme göç eden inananlarına da sonsuz manevî faydaları vardır. Bunu, Rasûl-i Kibriyâ (s.a.s) böyle buyurur. ..