Muridan
Kalbindeki Putları Kır

Kalbindeki Putları Kır

Sen hiç, Nebî Sallâllahü Aleyhi Vesellem’in su sözünü işitmedin mi? "Bir kimse ki , yediğini-içtiğini nasıl ve nereden kazandığına aldırış etmezse Allah da onu cehennemin kapılarının hangisinden sokacağına aldırmaz."

     Melekler içinde suret bulunan bir eve girmezlerse, içinde bir sürü suretlerle putlarin bulundugu senin kalbine nasil girer?
     
     Mü’min dünyada gariptir, yalnizdir. Zahid de âhiretle ilgili hususlarda gariptir. Ârif ise Allah’dan baska hersey yaninda gariptir, yalnizdir. Mü’min dünyada âdetâ zindandadir. Bol rizik içinde bulunsa ve genis evlerde otursa bile...Âile efrâdi; malinda, mevkiinde istedikleri gibi tasarruf ederler. Nes’elenirler. Etrafinda gülerler, oynarlar. O ise gizli bir zindan içindedir. Nes’esi yüzündedir. Kederi kalbindedir.
     
     Dünyâ hayâtinin içyüzünü iyi bilir. Kalben onu terkeder, boşar. Ilk bosayisi talâkdir, bir bosayisdir. Çünkü bütün dünyevî imkanlarinin tamamen elden gitmesinden korkar. O, bu hâlet içindeyken bir de görür ki, ahiret kapisini açmis, güzel yüzü bütün parlakligi ile karsisinda duruyor. Onu görünce, dünyayi bir kere daha bosar. Fakat dünya (dünyevi zevkler, hazlar) gelir, kendisinin boynuna sarilir.Bunun üzerine o da onu üç talâkta birden bosar. Ve varir, ahiretin yaninda durur. O orada dururken, birden siddetli bir nur lemeân eder, parlar. Bu Azîz ve Celâl olan Hakk’in nurudur. Onu görünce bir kere daha bosar. Bu sirada dünyâ kendisine sorar
     
     - Beni niçin boşadın?
     
     O, cevaben der ki:
     
     - Senden daha güzelini gördüm.
     
     Baska bir zaman, dünya yine sorar:
     
     - Beni niçin boşadın?
     
     O da der:
     
     - Çünkü sen, gelip-geçicisin. Aldatici türlü sekillerle ve kiyafetlerle bürünmüs birisisin.Aslin hâlen su göründügünden baskadir. Bu durumda seni nasil bosamayayim?...
     
     Iste o anda, artik o müminin , Rabbini tanimis olmasi tahakkuk eder. Böylece, mâsivâdan (Allah’dan gayri herseyin) karsisinda hür duruma gelir. Dünya ile ahiret karsisinda ise garip ve kimsesiz duruma düser. Çünkü o dünyanin da ahiretin de uzaklarindadir. Onun nazarinda, dünya da ahiret de nâmevcut (yok) mesâbsindedir.
     
     Insanlara güvenip baglanma duygularinin koptugu, Allah’a olan sevgi baglarinin da saglamlastigi bir an, bil ki Allah seni kendisine dost olarak seçmistir. O’nun bu seçisini garip bulma. Kim ki Izzet ve Celal sahibi Hakk’in yolunda yürüme ve onunla birlikte bulunma hususunda sabir gösterirse, o, Allah’in acâib ve hikmetli lûtuflarini görür. Kim iki fakirlige sabreder tahammül gösterirse pesinden zenginlik gelir.
     
     Zîra, surasi bir gerçekdir ki, kendilerine peygamberlik verilenlerin çogu çobanlardan, velîlik verilenlerin ekserisi de kölelerle gariplerdendir.
     
     Kul, her zaman Allah için tevâzuu gösterirse O, onu, aziz eyler, efendi mertebesine yükseltir. Her ne zaman alçak gönüllü davranirsa Allah onu yüceltir. Aziz kilan odur. Muvaffakiyet veren O’dur. Kolaylik veren O’dur. Eger o olmasaydi, O’nun lûtfu olmasaydi, biz O’nu taniyamazdik.
     
     Ey, amelleri ile övünenler! Ey amellerine magrur olanlar! Ey, amelleri ile böbürlenenler! Ne de cahilsiniz! Ne de bilgisizsiniz! Eger Allah’in tevfîki olmasaydi ne namaz kilmaga muktedir olabilirsiniz ne oruç tutmaga ne sabirli olmaga.
     Sizler övünme mevkiinde degil, bilakis sükretme durumundasiniz. Övünmege hakkiniz yok. Şükretme vazifeniz var...

EY OĞUL!
     
     Haram yemek kâlbini öldürür. Helâl yemek ise onu ihya eder. Lokma vardir kalbini nurlandirir. Lokma vardir onu karartir. Lokma vardir seni dünya ile istigal eder hale getirir. Lokma vardir, seni dünya ile ahiretin Yaradani’na ragbet ettirir.
     
     Haram yemek, seni sirf dünya ile istigâle sürükler ve sana günahlari hos gösterir. Mubâh yiyecekler seni ahiret ile istigale sevk eder ve sana tâatleri sevdirir. Helâl yiyecekler ise senin kalbini Allah’a yakinlastirir.
     
     Bu yiyecekler, ancak ma’rifetullah ile yâni Allah’i tanimakla bilinir. Ma’rifetullah ise defterlerde ve kitaplarda degil kalblerde bulunur. Ma’rifetullah haktan gelir. O’nun mahlükatindan gelmez. Aziz ve Celal olan Allah’i tanimak, yani ma’rifetullah, Allah’in ahkâmi tasdik edip sidk ile tatbik ettikten ve yasadiktan sonra hâsil olur.
     Allah’i tevhidden ve yalniz O’na güvenip dayandiktan sonra hâsil olur. Yaratilanlarin sevgisinden ve onlara dayanip güvenmekten bütünüyle siyrildiktan sonra hâsil olur.
     
     Sen Allah’i nasil taniyor, nasil biliyorsun ki? Sen ancak yemeyi, içmeyi giyinmeyi ve evlenmeyi biliyorsun. Üstelik bunlar nasil olursa olsun, neredengelirse gelsin, hiç aldirista etmiyorsun. Sen, hiç, Nebî Sallâllahü Aleyhi Vesellem’in su sözünü isitmedin mi?
     
     - Bir kimse ki , yedigini-içtigini nasil ve nereden kazandigina aldiris etmezse Allah da onu cehennemin kapilarinin hangisinden sokacagina aldirmaz .
     
     Izzet ve celâl sahibi Hakk’in evi olan kalbini tahliye et, bosalt. Orada Allah sevgisinden baska hiç bir seye yer verme. Melekler içinde suret bulunan bir eve girmezlerse, içinde bir sürü suretlerle putlarin bulundugu senin kalbine nasil girer? Mâsivadan gayri her sey bir puttur. Allah’dan gayri her sey bir puttur. Öyleyse sen putlari kir.
     Evi temizle. Iste o zaman evin sahibinin orada hazir oldugunu göreceksin.
     
     Allah’im, bizi, seni kendimizden razi edecek amelleri islemege muvaffak eyle.
     
     Ey Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver. Ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabindan koru!...

Top