Şefaat, yardım ve istimdat etmek anlamlarına gelir. Başta Peygamber Efendimiz (s.a.s) olmak üzere, bütün peygamberlerin, salih ve saliha kimselerin, şehitlerin, meleklerin ve hadis-i şeriflerde geçtiği üzere kitabımız Kurân-ı Kerim'in şefaati haktır.
Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurur:
“Kıyamet günü kabir, sahibi için yarıldığı zaman Kurân, genç bir adam şekline girecek ve kendisini okuyanla buluşacak. Ona:
- Beni tanıdın mı? diye soracak. O da:
- Seni tanıyamadım, diyecek. Kurân:
- Beni tanıdın mı? diye tekrar soracak. O da yine:
- Seni tanıyamadım, diyecek. Bunun üzerine Kurân:
- Ben, senin sahibi bulunduğun o Kurân’ım ki, öğle sıcaklarında seni susattım. Gecelerinde seni uyutmadım, uyanık tuttum.
Her tüccarın, alış-veriş sonunda bir kazancı olur.
Bugün, senin de bütün alış-verişlerinin bir sonucu ve kazancı vardır, diyecek.
Yüce Allah’a da:
- Yâ Rab! Her amel sahibine ecrini verdin. Nerede benim amelimin ecri? Onu, süsle! diyecek.
Bunun üzerine, onun başına keramet tacı, krallık tacı konulacak. Kurân:
- Yâ Rab! Ben, onun için bundan daha büyüğünü ummuştum. Yâ Rab! Ona, ikramını arttır, diyecek. Onun sırtına keramet elbisesi giydirilecek. Sonra, Kurân:
- Yâ Rab! Ondan razı ve hoşnut ol! diyecek.
“Uzat sağ elini” denilecek. Rıdvânullah’tan doldurulacak.
“Uzat sol elini” denilecek. Rıdvânullah’tan doldurulacak.
Yüce Allah, ondan razı olacaktır. Kendisine de:
- Razı oldun mu? diye sorulacak. O da:
- Evet, yâ Rab! diyecektir.
Ehl-i Kurân’ın baba ve annesine de birer elbise giydirilecek. Onlar:
- Bu, bize ne için giydirildi? diye soracaklar.
- Çocuğunuzun Kurân öğrenmesinin karşılığıdır, denilecek.(1)
“Kurân’ı okuyan ve onun içindekilere göre amel eden kimsenin baba ve annesine de Kıyâmet günü, ziyası güneşin bütün dünya evlerindeki ziyasından daha parlak ve güzel bir taç giydirilecektir.
Babasına böyle olursa, artık kendisine ne olacağını hesap ediniz.”(2)