Ummî Bistamî babasının şöyle dediğini hikâye eder: “Kalenin duvarlarının dibinde Hakk Sübhânehû ve Teâlâ’yı zikretmek için Bayezid bir defa serhaddaki kaleye gitmiş, fakat zikir yapmadan sabaha kadar orada kalmıştı. Bunun sebebini sorunca dedi ki: Çocukluğumda ağzımdan çıkan hoş olmayan bir kelimeyi hatırladım da onun için (böyle bir dille) Hakk Sübhânehû ve Teâlâ’yı zikretmekten hayâ ettim.”
Sûfîlerden Ebu Yezîd Tayfur b. Îsâ Bistâmi (sultanu’l-ârifîn) Mecûsî iken müslüman olan bir şahın torunudur. Üç kardeş idiler. Âdem, Tayfur (Bayezid) ve Ali. Hepsi de abid ve zâhid insanlar olmakla beraber Ebu Yezid hal bakımından bunların en ulusu idi.
Bayezid’e, bu marifeti hangi şeyle buldun, diye sorulmuş, o da, “Aç karın ve çıplak bedenle” diye cevap vermişti.
Bayezid demiştir ki: “Otuz senemi mücâhede ile geçirdim. Bu müddet esnasında ilimden ve ilme tâbi olmaktan daha çetin bir şeye rastlamadım. Ulemanın ihtilâfı olmasaydı tek içtihat üzere kalırdım. Mücerret ve saf tevhid hariç, diğer hususlarda âlimlerin ihtilâf etmesi rahmettir.”
Bayezid’in vefat etmeden evvel Kur’an’ı baştan sona kadar ezberlediği nakledilir.
Ümmî Bistamî: “Babamın şöyle dediğini işitmiştim: Bir gün Bayezid bana; kalk, kendi veliliğini teşhir eden falan adama gidelim ve haline bakalım, dedi. Zühd ile meşhur olan bu zatın yanına vardık, adam evinden çıktı, mescide geldi ve kıble cihetine tükürdü. Bunu gören Bayezid, adama selâm bile vermeden derhal geri döndü ve Rasûlullâh’ın (s.a.s) riayet ettiği edeplerden bir edep konusunda bile bu kişiye güvenilemezken iddia ettiği velilik meselesinde nasıl güvenilir, dedi.”
Bayezid demiştir ki: “Yemek külfetinden ve kadın sıkıntısından beni kurtarmasını Allah Teâlâ’dan niyaz etmek istemiştim. Sonra kendi kendime, Rasûlullâh (s.a.s) bile Allah’tan böyle bir şey istemediği halde benim istemem nasıl caiz olur? dedim ve bu yolda dua etmekten vazgeçtim. Sonra Hakk Sübhânehû ve Teâlâ kadın sıkıntısından beni kurtardı.
Bir gün Beyazid’e zühdden soruldu. O, bu sualin hiç menzili yoktur ki, bir tek cevap vereyim, demiş: Niçin? sorusuna ise şu cevabı vermişti: Çünkü ben zühdde üç gün kaldım, dördüncü gün zühdden çıktım: ilk gün dünya ve dünyada olan şeylere karşı zâhid (ilgisiz, değer vermeyen, isteksiz) oldum. İkinci gün âhirete ve orada bulunan şeylere karşı zâhid oldum. Üçüncü gün Allah’tan başka ne varsa hepsine karşı zâhid oldum. Dördüncü gün olunca bana Allah’tan başka bir şey kalmadı, ilâhî aşk beni şaşkına döndürdü. O zaman hatiften gelen bir sesin bana: “Ey Bayezid, bizimle birlikte bulunmaya takatin yetmez, dediğini işittim ve maksadım işte bu idi, dedim. Aynı ses bu sefer: Maksadına eriştin, istediğini buldun, diye hitap etti.”
Bayezid’e soruldu: “Allah yolunda karşılaştığın en çetin şey ne oldu?”
“Tasviri mümkün değil,” dedi.
“Nefsine reva gördüğün muamelenin en kolayı ne oldu” diye soruldu, “İşte bunu izah edeyim” dedi: “Bir kere nefsimi taata ve ibadete davet ettim. Fakat davetimi kabul etmedi, bunun üzerine onu bir sene su içmekten men eyledim.”
Bayezid diyor ki: “Otuz seneden beridir her namaz kılışımda, belime sardığım zünnarı koparıp atmak isteyen bir Mecusiyim, itikadı içinde olduğum halde namaz kılmaktayım.”
Musa b. İsâ diyor ki: “Bayezid’in şunu söylediğini bana babam anlatmıştı. Bir adamın havada bağdaş kurup oturacak kadar kerametlere sahip olduğunu gözlerinizle görseniz, o adamın Allah’ın emirlerini, nehiylerini ve hudutlarını muhafaza ve şeriata riayet hususunda nasıl hareket ettiğini tetkik edene kadar ona aldanmayınız.”
Kuşeyrî Risâlesi