Nafileleri yani teheccüt, evvabin gibi kıymetli namazları kılanlara Cenab-ı Hak Celle Celaluhü şu kadar senelik namaz sevabı veriyor. Şu kadar günahı affediliyor. Derecesi yükseliyor..
Bir sohbette Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretlerine ihvanlar tarafından "Efendim, sizlerden işitiyoruz, bazı kitaplarda okuyoruz ve bazı vaizlerden de İşitiyoruz. "Şu nafileleri yani teheccüt, evvabin gibi kıymetli namazları kılanlara Cenab-ı Hak Celle Celaluhü şu kadar senelik namaz sevabı veriyor. Şu kadar günahı affediliyor. Derecesi yükseliyor" gibi Cenab-ı Hakk`ın Celle Celaluhü çok atiye ve ihsanlarının verileceği söyleniyor. İnsan bunu İşitince bu sevaba nail olmak istiyor. Ama gel gelelim bazı hoca, vaiz ve bazı Müslümanlar "Kazadan borcu olanlar bunları kılamazlar, mutlaka kaza namazlarını tamamlamaları lazım. Ondan sonra bunları kılabilirler" diyorlar. Ve bazıları da hatta "Beş vaktin sünnetlerini bile kaza yerine kılın" diye söylüyorlar. Bu hususta bize ne tavsiye edersiniz" diye bir sual soruldu. Bunun üzerine Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri, beş vaktin sünnetlerine kamet getirip kaza niyetiyle kılınmasını kabul ve tavsiye etmediler. Ve "Bu beş vakitte kılınan farz namazlarının önünde ve arkasında kılınan sünnetleri aynen sevgili peygamberimiz Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, bu dinin önderi, sünnet olarak kılmış ve dostları da onu takip etmiş. Biz de aynı yolu izlemek isteriz. Bu tertibi bozmayız" dediler ve şöyle devam ettiler:
Yalnız, kazası olan nafile kılabilir mi? meselesine gelince, muhakkak ki kazayı tavsiye ederiz. Kaza kılınması daha mühim, daha efdaldir. Şu kadar ki bir adam gece kalktı abdest aldı, kaza kılmak istiyor. İstediği kadar kaza kılar ama iki veya dört rekât veya daha fazla rekât gibi teheccüt namazı kılsa olur. Akşam namazından sonra yine yatsıya kadar kaza kılacakmış kılsın, kılmasını tavsiye ederiz. Dört veya altı rekât evvabin namazı kılmasını da tavsiye ederiz. Kuşluk ve işrak namazı da böyledir. Çünkü bu namazlar sevgili peygamberimiz tarafından kılınmıştır. Kazası olan mutlaka kaza kılar, hiç nafile kılamaz, diye bir kaide yoktur. Kazanızı da kılın, sevgili peygamberimizin sünnetlerini de gücünüz yettiğince kılın.
Sonra Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri bu konu ile ilgili Malatya`da geçmiş bir hadiseyi şöyle anlattı: Bizim Malatya'ya bir tarihte ramazan ayında genç bir vaiz efendi geldi. Malatyalılara hitaben "Kazası olan nafile kılamaz" diye kürsüden söylemeye başlayınca Malatyalılar "Teravih namazı da nafile bir namazdır. Vaiz Efendi'nin izahına göre bizim de kazadan borcumuz var şu halde teravih kılamayız" dediler ve teravihe gitmediler. Teravihe gitmedikleri gibi evlerinde de kazalarını kılamadılar. Ramazan ayı çıkınca hoca Malatya'dan gitti. Hocanın arkasından bu durumu olanlar 'Yahu bu ne biçim hocaydı, bu ne biçim din adamı, hiç olmazsa senede bir ay Ramazan Ayında yirmi rekât teravih namazı kılıyorduk. Bu adam buna da mani oldu" diye ileri geri gıyabında laf ettiler.
Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri bunun üzerine şu hadisi şerifi okudu: Yarın kıyamet günü bir kul Cenab-ı Hakk' Celle Celaluhü hazretlerinin huzuruna getirilir. Cenab-ı Hak Celle Celaluhü meleklerine "Bakın kulumun defterine, namaz borcu var mı?" diye emir buyurur. Melekler de bakarlar defterine ve "Evet var" derler. Cenab-ı Hak Celle Celaluhü "Sünnet namaz kılmış mı? Onu da farz yerine geçin. Onunla da borcu kapanmazsa başka nafileler kılmış mı? Kılmışsa onları da farz yerine geçin" diye buyuracak.
Hayri Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri devamla "Bu konuşmalar ve bu hareketler bu hadise uygun gelmemektedir. Her zaman, daima dini sevdirmeli ko-laylaştırmalı, heveslendiği ibadetlerin önüne set çekmemeli, çünkü ibadet ibadettir. Evet, farz kadar kıymetli ve efdal değil. Ama lütfü İlahi olarak belki farz yerine geçer" diye buyurdular.