İnsanların en fazla yanıldıkları, aldırmadıkları husus nedir? diye sorarsanız, nurunu kendisinden aldığımız Peygamberin de haber verdiği gibi ‘sıhhat ve boş vakittir’ derim.
Bu...
İnsanların en fazla yanıldıkları, aldırmadıkları husus nedir? diye sorarsanız, nurunu kendisinden aldığımız Peygamberin de haber verdiği gibi ‘sıhhat ve boş vakittir’ derim.
Bundan çok yanılmalar oluyor. Sanki hep sıhhatli kalacağız zannediliyor. Hastalıklardan önce maalesef sıhhatimizin kıymetini bilmiyor şükrünü de edâ edemiyoruz. Genellikle böyledir, ama müstesnalar olabilir.
Yaradılış itibariyle, insan acûl, tama’ sahibi, bencildir. Kendisine çok düşkündür. Vücudundaki ağrı ve sızılar, herhangi bir yara-bere veya bir sivilce onu günlerce meşgul eder. Belki dünyanın herhangi bir yerinde çıkan savaş veya meydana gelen tabii âfetler, onun kadar ilgilendirmeyebilir. Yaradılışında iyilik ve kötülük olan insanın, bunu hayır merkezli olarak zapt etmesi ne kadar güzeldir! Doğudaki bir müslüman ile batıdaki müslümanın aynı hassasiyeti göstermesi lâzımdır.
“Sıhhat ve boş vakit gibi iki nimet vardır ki, insanlar onda aldanmışlardır.” (Buharî, Rikâk/1; Tirmizî, Zühd/1) Bu güzeller güzeli sözlere ilâve olarak;
“Beş durumla karsılaşmadan önce tedbirini ve çareni al’ diyerek uyarılarda bulunan, Cevâmiu’l-kelim sahibi son elçinin ifadelerine bakalım. Fem-i muhsinden çıkmış bir baba-anadan da daha öte merhamet ve ilâhi uyarılardır bunlar... İşte, O (a.s) buyuruyor:
“HASTALIKTAN ÖNCE SIHHATİNİ GANİMET BİL!” (Hâkim, Müstedrek, IV, 341, no.7846; Beyhakî, Şu’abu’l-Îmân, VII, 263, no.10248, 10250.)
Çağımızda her şey kirlenip bozuluyor. Ortalarda akla hayale gelmeyen fitneler, alev ateş dolaşıyor. Sanki insanlar hoyratça kendi sonlarını bile bile hazırlıyorlar. Dört önemli nimet olan hava, su, toprak kirlendi. Ateş de kirlendi, desem bilmem yanlış olur mu? Ama herhalde kirlenmeyen bir tek o kaldı.
Belki de birisi çıkar, ilmi yollardan ateşin bile kirlendiğini ispat edebilir. Ama gerçek olan şu ki; “anâsır-ı erba‘a” denilen, dört unsurdan üçünün kirlendiğidir. Bir nazariye, belki de ateş hiç kirlenmeyecektir. Çünkü o bütün kirleri temizleyendir. Fıkıhta, su, toprak ve ateş temizleyici olarak kabul edilmiştir. Evvelâ su, su bulunmazsa teyemmümle temizlenmeyi kolaylık dini İslâm getirmiştir.
“Abdest için, gusül için su bulunmazsa, temiz toprakla teyemmüm ediniz” (Mâide, 6) emri, Kur’ânî bir emirdir. Hz. Peygamberin de bu husustaki beyanları vardır:
“Köpeğin yaladığı kabı yedi defa yıkayın, sekizincide toprakla sürtün.” (Buhârî, Vudû’/35; Müslim, Tahâra/27) Sonuncusunda “affiruhâ bi’t-turâb” buyurarak, toprakla temizlemeyi uygun bulmuş ve böyle emretmiştir.
Bir bakıma ateş (cehennemde) temizlenme yeridir. Günahkâr mü’minler, dünyada kirlenen vücutlarını, temizledikten ve cezalarını çektikten sonar cennete girmeyecekler mi? Ceza bitince, orada mevcut nehirde yıkanıp tertemiz olunca cennete girecekler. Bunun dışındaki olanlar, kendilerine emanet edilen topraktan gelen ve toprağa giden bütün inançsızlara sonsuza kadar ateşte kalmak var. Neden, çünkü imansızlığı ateş bile temizleyemez. Küfrü, şirki ancak iman ve tevbe temizler.
Testi, güveç gibi kaplar çamurdan yapılır. Bu yapım esnasında, çamurun suyuna pislik veya başka bir necaset karıştığında onun temiz sayılması için ateşte pişirilmesi kâfidir, denilmiştir. Sözü fazla uzatmayayım. Bu kirlilik olunca ne oluyor? diye sormam lâzım. Bütün canlılar yavaş yavaş zehirleniyor, hastalanıyor yani sıhhatini kaybediyor.
Diğer taraftan bize tekrar bir daha dönmeyecek olan kıymetli vakitlerimizin boşu boşuna geçirilmesi çok acıdır. Günün yirmi dört saatini üçe ayırmak, bir bölümünü çalıştığımız işimize, bir bölümünü kendi aile ve çocuklarımıza, diğerini de istirahata ayırmak ne kadar güzel olur. Bu tavsiyeyi dinlemek lâzımdır.