Muridan
İSLÂM DİNİNE NASIL YARDIM OLUNUR?

İSLÂM DİNİNE NASIL YARDIM OLUNUR?

İnsanların bir kısmı birbirlerine sorarak diyorlar ki: Bugün İslâm nasıl nusrat bulur?

 Yeniden İslâma hizmet etmek nasıl mümkün olur?

Biz de diyoruz ki: Hz. Allah hakimdir. Başarıyı sebeplere teşebbüs etmeye bağlamıştır. Kendi dinine yardım etmek için bu dosdoğru yola giren kimseler yüksek gayeye ulaşırlar ve tertemiz çiçekleri toplarlar. Ama birbirleriyle kör devenin dövüşü gibi dövüşürlerse fikirler, hevesler parça parça parçalanırsa ve her bir grup kendi doğrultusuna giderse, kuvvetlerini kaybederler, rüzgârları esmez olur ve onlar zarar ve ziyan içinde döner dururlar.

İslâm üzere olduğunu ve onun için çalıştığını iddia eden birçok kimseleri görüyoruz ki bu yüksek, pahalı, ideale götüren sebeplere sarılmamışlardır. Aksine çeşitli tehlikeli yollar da yürümüşler,fakat onların gayeleri tahakkuk etmemiş ve maksatlarına da erişememişlerdir.

Müslümanlar arasında fert fert, cemaat cemaat tasavvufa intisap etmiş gruplar vardır. Onlar meclislerin başköşelerini almışlar, halk da onların etrafını çevrelemişlerdir. Onlar kendilerine yapılan vaazlarla ve yapılan zikirlerle iktifa eder olmuşlardır.

Ama o meclisten ayrıldıklarında, girdikleri gibi boş olarak oradan dağılırlar, hem de bu onların kendilerinde olan eğriliklerden veya evlerinde olan sapmalardan, çocuklarının veya eşlerinin durumlarından onların hareketlerindeki ve hallerindeki tasarruflarından hiçbir şey değiştirmeden. Bu yaptıklarıyla zannediyorlar ki İslâma davet vazifesini yerine getirmişlerdir. Halbuki böyle olmamalıdır. Tarikat, tasavvuf, mürşid, mürid adı altında ortaya çıkanlardan; şeriat, tarikat, hakikat, marifet ölçülerinden sapmış olanlara asla itibar edilmemelidir. İslâmî havayı vermeyen veya veremeyen hiçbir şey Allah katında makbul olamaz. Böylelerine uyanlar da bugün Müslümanların içinde bulundukları en hayırlı durum olduklarını zannetmişler ve filancanın cemaati, filanın tarikatından diye de gururlanmışlardır.

Onlara bir iyilik emredildiği zaman veya bir kötülükten nehyedildiklerinde zamanın bozukluğunu ve ailelerinin doğruyolda olmayışlarını, gerçekte fesadın dalgasının amansız oluşunu bahane ederler. Böylece kendilerini günahların içinde özürlü göstermişlerdir ki aslında günah da hiçbir özre yer yoktur.

Diğer bir grup insan da İslâmiyet’e hizmet etmek istemişler, yazmışlar, konuşmuşlar, gidilecek yolların planlarını çizmişler, uzak yola kadar güzelce yürümüşler ama kendi öz nefislerini unutmuşlar, ilk defa ondan işe başlamamışlar, ona da İslâma hizmet etme yükünü, kendileri İslâma davet ediciler olmazdan önce yüklememişlerdir. Bunlar kendileri sapmışlar, başkalarınıda sapıtmışlardır. Evet, bozulmuş olanlar hakkında fikrimiz bizim bu merkezdedir. Ama bütün bu bozulanlara rağmen saf ve berraklığını muhafaza edip, hizmet veren tasavvuf erbâbınıda bu durumdan istisna etmek icap eder. Buna ait muhtasar bir malumatı bu kitabın sonunda biraz daha teferruatıyla bulabilirsiniz.

Böylece daha ıslah yolunun ilk adımında hata ettiler. Fakat batıl amellerinden de geri dönmediler. İslâma davet etmenin ilk adımı, muhakkak ki fertlerin kendi nefislerini ona hazırlamasından geçmektedir. Bu da nefsine iyi işleri yapmayı yüklemek mücahedeleriyle ve ondan sonra da onu hesaba çekmekle gerçekleşir. Daha sonra da nefsi salih kimselerin yoluna hazırlamalıdır. Bunlar da ancak iyi biryuva kurmak için salih bir eşseçerek gerçekleşir. Ondan sonra İslâmî terbiyeye göre çocukları terbiye etmelidir. Daha sonra büyük-küçük insanların sorumluluk şuuruna ermeleri gerekir. Ondan sonra insanların kalplerindeki imanları kuvvetlendirmek için Hz. Allah'ın evleri olan mescitlere devam etmek gelir.

Sonra dine çağırmak ve dinin emirleriyle amel etmeye, helâlini helâl, haramını haram bilmeye ve amellerinin hesabını yapmaya, dosdoğru, İslâmî kardeşlik havasıiçin de çağırmak gelmektedir.

İçte ve dıştaki İslâmın düşmanları gizliden gizliye İslâmı yok etme, ortadan kaldırma planlarını, yapmaktadırlar. Bugün bu yok etme, ortadan kaldırma planı şer kuvvetten bir kuvvettir.

Bu kuvvet ise ancak benzeri bir kuvvet ile, belki ondan daha fazlası ve daha güçlüsü ile karşı koymakla defedilebilir.

Cenâb-ıAllah buyuruyorlar ki:

"Onlar (düşmanlarınız) için gücünüzün yettiğince kuvvet hazırlayınız..."    Enfâl 8/60.

Top