Muridan
Hz. Yûnus’un Zühdü, İbn Hanbel - Kitâbü’z-Zühd

Hz. Yûnus’un Zühdü, İbn Hanbel - Kitâbü’z-Zühd

182. Mücâhid'den rivayet edildiğine göre, Beytullah'ı yetmiş tane peygamber haccetmiştir. Bunlardan biri Mûsâ b. İmran olup, hac esnasında sırtında pamuktan ma'mûl iki abayesi varmış. Bu peygamberlerden bir diğeri de Yûnus (as) imiş. (O da, hac esnasında) "Davetine icabet ettim, ey sıkıntıları gideren, davetine icabet ettim" dermiş.

 183. Katâde'den Allah Teâlâ’nın (Hz. Yûnus hakkında) 'Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne ka­dar onun karnında kalmıştı' âyetini şöyle te'vîl ettiği nakledilmiş­tir: "Yûnus (as) bela ve sıkıntıların olmadığı zamanlarda çok uzun namaz kılardı. Güzel işler yapmak, sahibinin ehli ve iyâli içinde değerini artırır. Düşüp kalacak olursa, o takdirde de başını soka­cak bir yer bulur."

  

 184. Salim b. Ebû'1-Ca'd, Allah Teâlâ’nın; Yûnus (as), nihayet karanlıklar içinde, "Senden başka bir ilah yoktur. Seni tenzih ede­rim, gerçekten ben zalimlerden oldum?"(1) ifadesi hakkında şöyle di­yor: "Allah, balığa Yûnus’un (as) ne etine ve ne de kemiğine bir za­rar vermemesini vahyetti. Daha sonra başka bir balık onu yutuverdi. O da karanlıklarda, Rabbine nida etti. (Bu karanlıklar) balığın (karnının) karanlığı ve denizin karanlığıdır."

 

 185. Ebû'l-Celed'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Yûnus (as) kavmine azab inmeye başlayınca, zifiri karanlık geceler gibi başlarına üşüşmüş. İçlerinden akıllı olanları hemen âlimlerden ge­riye kalan bir şeyhin yanma gitmişler ve 'Gördüğün gibi başımıza gelen geldi. Bize bir dua öğret de, ola ki Allah bu sayede musibeti başımızdan giderir' demişler. O da 'Ey, hiçbir canlı yok iken diri olan!; Ey ölülere hayat bahşeden ve ey kendisinden başka ilâh ol­mayan mutlak diri!, diyerek yakarın' demiş. Bunun üzerine Allah Teâlâ azabı onlardan defetmiştir."

 

 186. Sadî'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Yanında bulu­nan bir zât, "Yûnus (as) balığın karnında kırk gün mü kaldı?' diye sormuş. Şa'bî de 'Bir günden daha az bir süre kalmıştır. Balık onu kuşluk vakti yutmuş, ikindiden sonra olup da güneş batmaya doğ­ru meyledince balık sıçramış ve Yûnus (as) güneşin parıltısını görüvermiş, derhal 'Senden başka hiçbir ilâh yoktur, seni tenzih ede­rim. Gerçekten ben zalimlerden oldum' demiştir. (Hemen balık onu kıyıya atmış ve o da gam ve kederinden kurtulmuştur)' demiştir. Birisi Şa'bî'ye yönelerek 'Sen Allah'ın kudretini inkâr mı ediyor­sun?' deyince, o da 'Hayır, ben Allah'ın kudretini inkâr etmiyorum. Eğer Allah Teâlâ dileseydi balığın karnında bir çarşı bile kurardı' cevabını vermiştir."

 

 187.  Ebû Mâlik'ten Yûnus'un (as) balığın karnında kırk gün kaldığı rivayet edilmiştir.

 

 188. İbn Abbas'tan Resûlullah’ın "İki nimet vardır ki, insanla­rın çoğu kıymetini bilmez. Bunlar boş vakit ve sıhhattir" dediği rivayet edilmiştir.(2)

 

 189. Amr b. Kays'm şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Abdullah b. Bişr'in şöyle dediğini işittim: 'İki tane bedevi Resûlullah'a gel­mişler, birisi: 'Ey Allah'ın Resulü! İnsanların hangisi daha hayırlı­dır?' diye sormuş. Resûlullah 'Ömrü uzun, ameli güzel olanıdır' ce­vabını vermiş.(3) Bu sefer diğer bedevi: 'Ey Allah'ın Resulü! İslâm’ın farizaları (mükellefiyetleri) çoğaldı. Bana bir şey söyle ki onu de­vamlı yapayım' demiş. Resûlullah da, "Öyleyse Allah'ın zikrini ağ­zından eksik etme" demiştir."(4)

 

 190.  Cübeyr b. Nüfeyr'den Resûlullah’ın (s.a.s): "Siz Allah Teâlâ'ya ondan sâdır olandan (Kur'ân’dan) daha hayırlı bir şeyle dön­meyeceksiniz" dediği rivayet edilmiştir.(5)

 

 191. Ömer b. Hattâb (r.a), "Bu Kur'ân Allah'ın (c.c) kelâmıdır. Onu nereye koymak icap ediyorsa oraya koyun (onu kendi gösterdi­ği prensipler doğrultusunda anlayın). Onunla ilgili konularda arzu ve hevesinize uymayın." demiştir.

 

 192. Ferve b. Nevfel el-Eşcaî diyor ki: "Habbâb ile komşu idik. Bir gün el ele tutuşup mescidden çıktık ve bana: 'Ey adamcağız! Güç yetirebildiğin şeylerle Allah'a yaklaşmaya çalış. (Ama bil ki) sen O'na kendi kelâmından (Kur'ân'dan) daha sevimli bir şeyle yaklaşamazsın' dedi."

 

 193. Ali b. Ali diyor ki: "Hasan'ın şöyle dediğini işittim. 'Müs­lümanların fakirleri zenginlerinden kırk yıl önce cennete girecek­lerdir. Diğerleri ise dizlerinin üzerine çökmüş bir vaziyette bekle­yecekler. Bu arada Allah Teâlâ onlara, 'Siz miydiniz (dünyada) in­sanlara hükmeden, onların işlerini çekip çeviren? Benim sizinle gö­rülecek bir işim var' diyecektir. Hasan diyor ki: 'Allah'a yemin ol­sun, Allah'ın işlerini kolaylaştırdığı kimseler hariç, hesapları çok zor olacaktır.' "

 

 194. Ebû Hureyre’den (r.a) Resûlullah'ın (s.a.s), 'Allah Teâlâ 'Ey Âdemoğlu! Kendini benim ibadetime verirsen, ben de senin fa­kirliğini giderir, gönlünü zengin kılarım. Yok, eğer bunu yapmaz­san, gönlünü meşgul eder, fakirliğini de önlemem' buyurmuştur dediği rivayet edilmiştir.(6)

 

 195. Fudâle b. Ubeyd şöyle demiştir: "Resûlullah (s.a.s) insanla­ra namaz kıldırırken, bazı kimseler açlıktan dolayı (takatleri kesi­lip) yere düşerlerdi. Bunlar Suffe'de kalan kişilerdi. (Bir gün) Bedeviler, 'Yahu, bunlar da deli midir nedir?' deyince Resûlullah (s.a.s) namazın akabinde Suffe ehline yönelmiş ve 'Eğer Allah Teâlâ’nın sizler için katında neler hazırladığını bir bilseydiniz, fakr u zaruretinizin daha da fazlalaşmasını isterdiniz' demiştir." Fudâle, "Ben de o gün Resûlullah ile beraberdim" demiştir.

 

 196. Bişr b. Mansûr, "İmân: yiyip içmekten, tamahtan ve ha­ramlardan el etek çekmektir" demiştir.

 

 197. Bişr b. Mansûr, Şumeyt'in (r.a) ‘Bu para ve pullar var ya! İşte münafıkların sıkıntısı bunlardır. Zira onlar sebebiyle kötülük­lere sevk olunuyorlar" dediğini haber vermiştir.

 

 198. Saîd b. Cubeyr'in 'Abdurrahman b. Avf (kılığı kıyafeti ve alçak gönüllülüğü sebebiyle) kölelerinin arasında farkına varılıp tanınamazdı' dediği haber verilmiştir.

 

 199. Ebû Saîd el-Hudrî'den şöyle rivayet edilmiştir: "Ensardan bir grup kimse ile beraberdim. Vücudumuzun açık yerleri görün­mesin diye birbirimizi siper ediniyorduk, içimizden biri Kur'ân okuyor, bizler de dinliyorduk. Derken Resûlullah çıkageldi ve ken­dini de oradakilerden biri sayarak oturdu. Kur'ân okuyan okumayı kesti. Resûlullah 'Neden bahsediyordunuz?' diye sordu. Biz de İçi­mizden biri Allah'ın kitabını okuyordu' cevabını verdik. Sonra Re­sûlullah, eli ile işaret ederek oradakilere 'Halka olun' dedi ve hal­ka tamamlandı." Ebû Saîd diyor ki: "Resûlullah'ın oradakilerin içinden, benden gayrisini tanıdığını sanmıyorum ve Resûlullah, halka tamamlandıktan sonra oradakilere 'Müjdeler olsun, size ey fukara topluluğu! Cennete zenginlerden yarım gün önce gireceksi­niz, bu da beş yüz sene eder' dedi."(7)

 

 200. Hişâm b. Hassan, Hasan'ın (r.a) şöyle dediğine şahit olduğunu söylüyor: "Allah'ın, kendisini dünya nimetlerine gark ettiği kimse orada bununla, kendisine tuzak kurulmadığından emin olabiliyorsa onun ilmi ve ufku daralmış demektir. Allah'ın dünyayı kendisinden uzak tuttuğu kimse de, böylece dünyada kendisi için hayır murad edildiğini anlamıyorsa ilmi ve görüşü daralmış demektir."

 

 201. Hasan (r.a) şöyle demiştir: "Allah'a yemin olsun, öyle in­sanlara yetiştim ki, eğer onlardan birisi, şu malı helalinden almak istese alırdı. Onlara 'Şu maldan nasibinize düşeni gelip de helâli hoş olarak almaz mısınız?' denilirdi de, cevaben 'Hayır, çünkü biz onu almanın kalbimizi ifsad edeceğinden endişe ederiz.’ derlerdi."

 

 202. Katâde diyor ki: "Bize Resûlullah’ın (s.a.s) Suffe ehlinin yanına geldiği, ki oraya müslümanlarm fakirleri toplanırdı, elbise­lerini deri ile yamarlar, çoğu zaman yama dahi bulamazlardı. Ve onlara 'Siz bugün mü daha hayırlısınız yoksa herbirinizin sabah­ları yeni bir elbise, akşamları bir başka yeni elbise giyeceği; sabah­ları ayrı kapta, akşamları ayrı bir kapta yemeklerin sunulacağı, evlerinizi Kâbe’nin Örtüldüğü gibi döşeyip bezeyeceğiniz gün mü daha hayırlı olacaksınız?' diye sorduğu onların da, "Tabiî ki o gün daha hayırlı olacağız, ey Allah'ın Resulü! diye karşılık verdikleri; bunun üzerine Resûlullah da, 'Hayır hayır! Bilakis siz, bugün çok daha hayırlısınız' dediği haber verilmiştir."(8)

 

 203. Ebû Hureyre, Resûlullah’ın (s.a.s) şu kudsî hadisini rivayet etmiştir: “Ey Âdemoğlu, sen Beni sabah (namazından) ve ikindiden sonra (bir) saat zikret ikisinin arasındaki vakitte ben sa­na yeterim.”(9)

 

 204. Enes b. Mâlik (r.a)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Resûlullah'ın bir devesi vardı. Adı da Adbâ' idi. Hiçbir yarışta ge­çilemezdi. Birgün bir bedevi geldi, altında da genç bir deve vardı. Yapılan yarışta Resûlullah’ın devesini geride bıraktı. Bu durum müslümanların gücüne gitti. Resûlullah, onların çehrelerinden du­rumu sezince de, gelip ona ‘Yâ Resûlallah! Adbâ'yı geçti. Onu geri­de bıraktı (bu nasıl olur?)' dediler. Resûlullah da, Dünyada yük­selttiği her şeyi tekrar gerisingeriye düşürmek Allah'ın bir kanunu­dur' cevabını verdi."(10)

 

 205. Süleyman b. Ebû Abdullah'dan şöyle dediği rivayet edil­miştir: "Resûlullah’ın ashabından Ebû Ümâme azığını bir bohça yapıp bineğinin arkasına bağlamıştı. İbn Ömer ona bakıp 'Kim ha­kiki bir hacı görmek istiyorsa, Ebû Ümâme'ye baksın’ demiş. Ken­disine, ‘Peki ama bizler hacı değil miyiz?' denildiğinde de, 'Siz sa­dece hacı olduğunuzu iddia ediyorsunuz (o kadar)' cevabını vermiş­tir."

 

 206. Şeddâd b. Evs'ten, Resûlullah'ın (s.a.s), "Akıllı kimse, nefsinin burnunu yere sürçen ve ölüm ötesi için çalışan kimsedir. Âciz kimse ise, nefsinin heva ve arzusuna uyan, Allah'tan da olma­dık şeyleri uman kimsedir" dediği rivayet edilmiştir.(11)

 

 207. Ka'b b. Sevvâr'm mevlası, Saîd b. Eymen şöyle demiş­tir: "Resûlullah ashabı ile sohbet ederken, fakir bir zât çıkageldi ve zengin bir adamın yanma çömeliverdi. Zengin olanın âdeta elbise­lerini toplayıp öbüründen kaçınır gibi etmesi Resûlullah'ın (yüzü­nün) değişmesine sebep oldu. Ve Allah Resulü, 'Ey falan! Zengin­liğinin ona kaçmasından mı, yoksa onun fakirliğinin sana bulaş­masından mı endişelendin?' diye çıkıştı. Adamın, 'Zenginliğin za­rarı mı var ki, ey Allah’ın Resulü!' demesi üzerine Resûlullah, 'Evet ya! Zenginliğin seni ateşe çağırırken, fakirliği onu cennete ça­ğırıyor dedi. Yine adamın: Teki öyleyse beni ondan ne kurtarır?' diye sorması üzerine, 'Onun başını sıvazlayıp gönlünü alman' ce­vabını verdi. Adamın 'Öyleyse derhal yapayım' demesine mukabil diğeri: 'Hayır hayır, benim buna ihtiyacım yok' diye söylendi. Re­sûlullah (s.a.s) da: 'Kardeşin için bağışlanmasını dile ve ona dua et buyurdu."(12)

 

 208. Ebû Saîd el-Hudrî (r.a) Resûlullah’ın (s.a.s) bir gün dün­yayı andığını ve "Dünya cazip ve çekicidir; ondan sakınınız. Ka­dınlardan da kendinizi koruyunuz" dediğini haber vermiştir.(13)

 

 209. Sehl b. Muâz b. Enes el-Cühenî, babasının şöyle dediği­ni rivayet etmiştir: "Resûlullah buyurdular ki: 'Kim gücü yettiği halde, Allah için alçak gönüllü davranarak (şatafatlı) elbiseleri terk ederse, Allah Teâlâ onu kıyamet gününde bütün mahlûkâtın başında çağırır ve iman elbiselerinden dilediğini giymede onu ser­best bırakır."(14)

 

 210. Enes b. Mâlik (r.a) diyor ki: "Hz. Fâtıma, Resûlullah'a (s.a.s) bir parça arpa ekmeği verdi. 0 da: 'Babanın, üç günden bu yana yediği ilk yiyecek budur' dedi."(15)

 

 211. Ebû Hureyre’nin (r.a) şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Resûlullah'tan daha çok istiğfar eden birinin yanında oturmadım." Başka birisi de "Ebû Hureyre'den daha çok istiğfar eden bir kimsenin yanında oturmadım." demiştir.(16)

 

 212. Hz. Âişe (r.a) diyor ki: "Resûlullah (s.a.s), 'Allah’ım! Beni iyilik yaptıkları vakit sevinen, kötülük yaptıklarında ise istiğfar eden kullarından eyle!' derdi."

 

 213. Abdullah b. Ömer (r.a), Resûlullah'ın şöyle dediğini işit­miş! "Ey insanlar! Rabbinize tevbe edin. Ben ona günde yüz kere tevbe etmekteyim."(17)

 

1. Saffât sûresi 37/143-144.

2. Tirmizî 2304. îbn Mâce 4170. Fethu'l-bârî 11/229. Müsned 1/344. Müstedrek 4/406. Beyhakî 3/370.

3. Müsned 4/3. Müstedrek 1/339. Beyhakî 3/371. Tirmizî 2329; 2330. Dârimî. 2/308. İbn Kesîr 6/427.

4. Müsned 4/188. Fethu'l-bârî 11/210. Târîhu'l-Buhârî 1/416. Müstedrek 1/495. Beyhakî 3/371. Tirmizî 3375. İbn Mâce 3797. îbn Hıbbân   2317.

5. Müstedrek, 2/441; ed-Dürrü'l-mensûr 5/5/366. Tirmizî, 2922. Cem'u'l-cevâmi' 7572.

6. ed-Dürril'l-mensûr 6/116. Suyûtî; AhmedjTirmizî ve İbn Mâce'nin rivayet etti­ğini söylemiştir.

7. Tefsîru'l-Bağavî 2/138 7/62.

8. bkz. no 137.

9. Hılye 8/213. İsbahânî, Hasan'ın Ebû Hureyre'den bu rivayeti garibtir. Zira on­dan yalnızca Cübeyr rivayet etmiştir. Semmâk'tan da sadece Ibn Sandel rivayet etmiştir, demiştir.

10. Fethu'l-bârî 11/340. Müslim, Ahlâk 153. Buhârî 8/131. Nesâî, Hayl bab 14. Ebû Dâvud bab  Müsned 3/103 253. Şerhu's-sünne 10/393.

11. Fethu'l-bârî, 9/342. Müsned 4/124. Taberânî 7/338 (7141). Müstedrek 1/57 4/251. Şerku's-süııne 14/308. Taberânî, Sağtr 2/30. Beyhakî 3/369.

12. İhya 3/366.

13. Müsned 6/264. Beyhakî 7/91. Mevâridu'z-zam'ân 852. ed-Durru'l-mensûr 2/74. İbn Huzeyme 1699. îbn Kesîr 3/380, 4/189, 5/134.    Cem'u'l-cevâmi' 5474. el-Ahâdîsü's-sahîka 911.

14. Müsned 3/439. Müstedrek 1/61, 4/183. Tirmizî 2481. Beyhakî 3/273. el-Ahâdîsu's-sahîha 718. Hılye 8/48. Kenzu'l-ummâl 5733.

15. Mecmau'z-zevâid 10/312. Ahlâku'n-nübüvve 264.

16. Müsned 6/129. İbn Mâce 3820. ed-Durru'l-mensûr 2/77. Cem'u'l-cevami1 9808. Mişkâtu'l-mesâbih 2357.  Kernu'l-unımâl 3744-3626.

17. Fethu'l-bârî 11/101. Müslim, ez-Zikr ve'd-duâ, bab 12, no.42. İbn Mâce 78, 1081. Şerhu's-sünne 5/71; Bağavî, sahih olduğunu söylemiştir,  s.40.

 

 Ahmed b. Hanbel, Kitâbü'z-Zühd, II. Bölüm

Top