Edepli ol... Hakk katında her şey ölçülüdür. Ne geç olacak erken olur, ne de erken gelecek sonraya kalır. Zamanı gelince nasibin gelir. İstesen de istemesen de hakkını alırsın...
Ciddi olarak Allah’a isyan etmekten kaçın. O’nun rahmet kapısına devam et. Bütün gücünü ve kuvvetini Allah için harca. Taatında sarf et. Yalvar, ihtiyaçlarını O’na arz et. Başını önüne eğ, kork, Hakk’ın gayrına nazar etme. Hevaya koşma, yaptığın işlere karşılık bekleme. Ne dünyayı iste. Ne de ahiretin güzelliklerini talep et. Hiçbir şeyden hak talep etme, kendini bir kul gör. Şunu iyi bil ki; kul ve elindeki bütün mal mülk efendisinindir, hiçbirine karşı hak iddiasında bulunamazsın.
Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.
Halen kimseye mal olmayan şeyler iki kısımdır: Birincisi senin olması ihtimalidir. Eğer böyle ise o şeye neden hasret çekip üzüntü duyarsın. Bugün olmasa dahi, yarın o senindir. Nasıl olsa bir gün ona kavuşursun. İkincisine gelince, senin olmayacak şeylerdir. Bu durum ciddi ise, yine üzüntün ve çektiğin yorgunluk boştur. Nasıl olsa sana gelmez. Onun ardından koşman sana ne fayda sağlar. Sana, ancak boş yere zahmet çekmek kalır.
Allah yolunda, ne gibi bir terbiye tavrı takınmak gerekse onları bulmağa çalış. Bulunduğun halde Allah’a kulluk et. Hazır vaktini O’nun yoluna harca. Başını ondan başkası için eğme. Gözlerini O’ndan gayrı şeye atma. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:
“Gözlerini, dünya adamlarına verdiğimiz nimetlere uzatma. Onlar geçici şeylerdir. Dünya süsüdür. Biz onları tecrübe ediyoruz. Rabbın sana verdiği, hem devamlı, hem de sonsuzdur. “
Bu Âyet-i Kerime’nin hükmüne göre, Hakk’tan gayrı şeylere bakman yasaktır. Ne olursa olsun, dünya için sana yetecek kadar rızık verilmiştir. Asıl vazifen ahiret için azık hazırlamaktır, ona çalış. Bilemezsin, belki dünyalık işlerin bol olsa imanın elden gider, helak olursun...
Mesela: Her şeyi iyi ölçülere vurmayı bilerek dünya nimetlerinden sayılan güzel bir kadın alırsın. ( Bu mutlaka lazımdır) Buna ihtiyacın vardır. Bu ihtiyacın giderilmesi birçok güç şartlara bağlıdır. Bu güçlükler elindeki şaşmaz kıstasa göre olursa, kolay olur. Evvela biraz tuhaf görünürse de, sonra kirden temiz, saf, güzel bir mükâfat olur. Bu sayede kendini kötü yoldan, kinden, öfkeden, onun bunun namusuna bakmaktan kurtarmış olursun.
Yine elindeki sağlam ölçülerle yürüdüğün takdirde, çoluk çocuk yükleri sana hafif gelir. Elbette ki bu hafiflik, Allah yolunda olduğun müddet devam eder. Allahu Teâlâ yolunda olan kullarını haber verirken, ev halkını ıslah ettiğini de haber vererek:
“Biz, ona zevcini yarar hale getirdik.”
Yine bir kulunun ağzından şöyle hikâye eder:
“Yarabbi, bize hanımlarımızdan ve türeyecek sülalemizden gözdeler yap. Bizi iman sahiplerine önder kıl...”
Bir babanın çocuğuna duasını da şöyle haber verir:
“Yarabbi, onu halinden hoşnut kıl.”
Bu ayetler birer duadır. Bu duaları okuman lazım. Çocukların ve gelecek zürriyetin için böyle dua et!
Muhakkak ki, ilahi saltanat hükmünü sürer. Senin dua etmen veya etmemen, onda bir şey arttırmaz veya eksiltmez; ama senin için çok önemi vardır. Yapacağın bir dua ile zararlı şey zararsız şey haline gelebilir, az şeyle çok iş görebilirsin. İşte bu sebepten her zaman dua et ve Allah’a her zaman yalvar.
Bu dua işi, yalnız aile hayatını korumakla değil, dünyada bütün nimetlerde aynıdır. Elbette ki, hak ölçülere bağlı olarak, tabii ihtiyaçların hepsini tatmin edeceksin. Yemeklerini muntazaman yiyecek ve giyeceğini zamanın ihtiyacına göre temine çalışacaksın. Bunları yaparken ilahî emri takip ettiğin için maddi ve manevi mükafat alırsın. Kıldığın namaz, tuttuğun oruç, yaptığın hac gibi faydalı ibadetlerden daima iyilik bulursun.
İhtiyacından artan şeyleri, ayrıca sarf edersen daha faydalı olur. Bunları sarf ederken evvela fakir, ihtiyaçlı dostlarını, yakın komşularını ve diğer fakir din kardeşlerini gözetmelisin. Bunlara verirken elindeki malını ona göre hesaplarsın. Herkese halince verirsin, kendi ihtiyacını da göz önünde tutarsın. Her:
“Muhtaçtır”
Denilene bol keseden verme. Haber, görme gibi değildir. Gör, tahkik et, ondan sonra ver.
Her işlerinde olduğu gibi, bu işlerde de manevi yolu elden bırakma. Şüpheli şeylere karışma. Daima açık kalpli ve doğru ol.
Sabırlı ol, sabırlı... Allah’ın rızasını gözet, rızasını...
Kalbini muhafaza et, kalbini... Huzur içinde yaşa, huzur içinde... Şahsiyetini elde tut, elde... Sessiz olmaya çalış, sessiz... Daima yerinde konuşmaya alış, uygunsuz şeylerden çekin. Kurtuluş yollarını ara... Uçurumlardan sakın. Ruhî ve derunî kuvvetler önünde başını eğ; kalp âlemine dal... Utan... Utan... Allah... Allah... Allah... Sonra yine Allah... Taa, iş sonuna varıncaya kadar böyle...
O zaman ölmeden evvel ölürsün, o devreye kadar çektiğin elemler sona erer. İlahi rahmet, fazilet denizine girersin. Orada temiz olunca çıkarılırsın. Çıkınca, çeşitli nurlar gönlüne dolar. Bilinmeyen sırlara sahip olursun. Hiç kimsenin bilemeyeceği sırları öğrenir, garip diyarlar görürsün.
Daha sonraları, rahmet kapıları önünde perde perde açılır. Sen orada, aldığın ilhamlarla açık açık konuşmağa başlarsın. Benliğin ölmüştür. Bu durumda ilahi varlık seni tamamen kapamıştır.
Bu halde, sana verilen artık alınmaz.
Yokluğu olmayan bir zenginliğe erişirsin. Kuvvetini kimse yenemez. Yüksekliğine kimse erişemez.
Eriştiğin bu makam, Hz. Yusuf makamıdır. Ona söylenen şu hitap sana da söylenir:
“Sen bizim yanımızda yerli ve eminsin.”
Hz. Yusuf’a gelen bu hitap, zahirde Mısır sultanının ağzından çıkmıştır. Aslında o sultan, Hak lisanına bir perde sayılırdı. Esas söz; Allah’ındı... O, zahirde bir padişah sayılır, ama onun temsil ettiği makam, nefis, marifet, ilim, yakınlık, hususiyet yüksek derecede idi. Arif olanlar bu hali daha iyi anlarlar.
Dünyalık nimetlerin çoğalmasına ne hacet var. Elinde az da olsa seni geçindirecek kadar dünyalığın mevcuttur. Bu arada sana gereken en önemli iş kanaat sahibi olmaktır.
Haline razı ol, fazlasını isteme, gelirse al. Her şeyi Hak’tan bil. Helalinden almağa gayret et. Yolun böyle olsun. Bütün gayretini Hak yolunda sarf et. Her istediğin ve her arzun Allah yolunda devam etsin. Ancak bu şekilde hareket edersen doğruyu bulman mümkündür. İyiliğe bu yoldan varılır. Gerek dünya gerekse ahiret güzelliklerini, Allah rızasını kazandıktan sonra bulabilirsin. Bir Âyet-i Kerime de mealen şöyle buyrulur:
“Onların yaptıklarına mükâfat olarak, öbür âlemde verilecek nimetlere kimsenin aklı ermez. O göz kamaştırıcı nimetleri hiçbir nefis bilemez.”
Beş vakit namazı, vaktinde eda etmekten daha güzel bir şey olamaz. Günahları bırakıp, Hak yoluna girmekten daha hayırlı bir şey tasavvur edilemez. Bizim anlattıklarımızdan daha yararlı bir söz söylenemez. Allah, bunları yapmayı bizlere nasip etsin. Cümlemizi, sevdiği yolda muvaffak buyursun.
Fethu’r-Rabbânî
Gavsu’l-Azâm Abdülkâdir Geylânî (k.s)