Muridan
Yeni Hicri Yılımız

Yeni Hicri Yılımız

Allah’a (c.c.) sonsuz hamd, Rasulullah (s.a.s.) Efendimize, âl ve ashâbına da sayısız salât ve selâm olsun.

Aziz Ziyaretçilerimiz…

Peygamber Efendimiz Muhammed Aleyhisselâm, miladi 571’de 20 Nisan’a rastlayan, Rebiul-Evvel ayının on ikinci Pazartesi sabahı, Mekke’de doğdu. 622’de Mekke’den Medine’ye hicret etti. 20 Eylül Pazartesi günü, Medine’nin Kuba köyüne geldi. Bu tarih Müslümanların Şemsî yılbaşı oldu. O yılın Muharrem ayının birinci günü de, Kameri yıl başı oldu. Muharrem ayının birinci gecesi Müslümanların Kamerî yılbaşı gecesidir. Hicret, İslâm tarihinin en önemli bir olayıdır. Hicret, Müslümanları, müşriklerin zulmünden kurtarmış, İslâm'a yayılma imkânı sağlamış, böylece İslâm’ın yayılma başlangıcı olmuştur.

Bir müslümanın bu hicrî tarihe önem vermesi, dinine verdiği önemden dolayıdır… Çünkü müslümanın bayramı, yılbaşısı hep İslâm’ın içerisinde olanlardır… Bunun dışında olan, hristiyan paskalyası, noel vs. gibi günlerin bir mü’minin hayatında yeri olamaz… Hicretin ufku çok geniş olmasına rağmen bugün çok dar bir kapsamda kalma durumundadır. Hicret nedir? Neden hicrete gerek duyulmuştur? İşte bir müslümanın bunları derin bir tefekkürden geçirmesi gerekmektedir.

İki cihan Serveri Efendimiz, İslâm’ı tebliğ etmek uğrunda çok çetin mücâdeleler vermiştir. O’nunla (s.a.s.) beraber olan, iman edenler, sahabelerde bu mücadelede ve çekilen sıkıntılarda Efendimiz‘e ortak olmuşlardır… Acısını, hüznünü paylaşmışlar, zorluklara beraber göğüs germişler, İslâm uğrunda ter dökmüşler bununla da yetinmemiş nihâyet kanlarını da bu yolda akıtmışlardır…

Nihayet ehl-i küfrün zulmü haddi aşmış ve Yüce Mevlâmız (c.c.) mü’minlere hicret için izin vermiştir… Mü’minler sadece İslâm davası için, yurtlarını, evlerini, mal ve mülklerini, akrabalarını terk ederek Medine-i Münevvere’ye hicret etmişlerdir. Aslında bu hicret, zâlimin zulmünden kaçıp, saklanarak kurtulmak değil, daha kavî, daha güçlü bir şekilde onlarla mücadele için uygun zeminlere taşınma hadisesidir…

Şimdi düşünelim… Kaç Müslüman Allâh’ın dini uğruna her şeyini terk edebiliyor? Bunlar bizim için en güzel ve mânidar bir örnektir. Bugün biz Müslümanlar güzel dinimizin kıymetini bilmiyoruz. Neredeyse zorluk çekmeden, İslâm memleketinde, Müslüman Ana ve Babadan, Müslüman olarak doğduğumuzun farkında bile değiliz… Sanki hicret edenler kendileri için hicret etmiş, sanki geri dönüp Mekke’yi kendileri için fethetmiş gibi anlaşılmamalıdır… Onlar, en başta Fahr-i Âlem (s.a.s.) Efendimiz ve tüm Ashâb-ı Güzîn  (r.a.), bu dini kıyamete kadar pâyidar kılmak amacıyla, yalnızca Allah (c.c.) rızası için bu sıkıntılara göğüs germişlerdir… Bunun kıymetini acaba bugünün müslümanı biliniyor mu? Yada bilenlerin sayısı kaçtır? Veya bilenler bilmeyenlere anlatıyorlar mı?

Efendimiz (s.a.s.) ile zorluklarla dolu hicrete beraber çıkma şerefine nâil olan Hz.Ebû Bekr-i Sıddîk’ın (r.a.) sevincini, yine Efendimiz (s.a.s.) in mübarek yatağına yatıp ölüme tebessüm edebilen Hz.Ali (r.a.) Efendimizin cesâretini bugün kaç Müslüman yaşayıp hissediyor… Elbette bunu yaşayanlar vardır ama acaba yeterli midir? Bu muazzam hicrette neler oldu neler… Ve Medine’ye varış… Gözler yollarda… Kâinatın Efendisi Medine’de… Tüm gözler hayran hayran Varlığın Nûr’unu seyretmekte…

Ensâr'ın (r.a.) gelenleri O'na (s.a.s.): “Ey Allah'ın Resûlü! İşte evlerimiz, işte
mallarımız, işte canlarımız emrinize hazır" dediler. Peygamberimiz onları taltif ve gönüllerini hoş ederek yoluna devam etti. Tam şehre gireceği sırada kalabalık o dereceyi bulmuştu ki kadınlar, damların üzerine çıkarak şöyle şiir söylüyorlardı:

“Vedâ tepesinin sırtlarından ay doğdu üstümüze,

Allâh'a dâvet eden bulundukça şükretmek vâcip oldu bize." 

Küçük kızlar def çalarak şenlik yapıyorlar ve şu şarkıyı terennüm ediyorlardı:

"Biz Neccâr oğullarının kızlarıyız,

Ne mutlu bize Muhammed'in (s.a.s.) komşularıyız…”

Hicretle, 23 yıl süren peygamberlik devrinin 13 yıllık "Mekke Devri" sona ermiş, 10 yıllık "Medine Devri" başlamıştır. Yine Sevgili Peygamberimiz, Mekke'den gelen göçmenlerle Medine'li Müslümanlar, yani "Muhacirler" ile "Ensar" arasında kardeşlik kurmuştu. Bu kardeşlik esasına göre, Medine'li Müslümanlar mallarının yarısını göçmen kardeşlerine vermişlerdi ki, tarihte bu dayanışma ve yardımlaşmanın bir benzerini daha
göstermek mümkün değildir. Böylece, Medine şehrinde ilk İslâm topluluğu, kardeşlik ve dayanışma temelleri üzerine oluşmaya başlamıştır.

Böylece Hicret, ilk Müslümanların, sıkıntılı günlerden kurtulmalarına ve kardeşlik esası üzerine kurulan toplum hayatına kavuşmalarına vesîle olmuştur. Ayrıca İslâmiyet, Mekke şehri hudutları dışına Hicret'le taşmış ve bu güneş, dünyaya Medine ufuklarından yayılmıştır. Bu anlamla hicret üzerinde derin düşünmeli ve hicretin bu zamanda da olabileceğini fakat sadece mekanla değil, batıldan Hakk’a, dalâletten hidâyete, zulmetten İlâhi Nûr’a, halktan Hâlık’a hicret edileceğini göz önünde bulundurmak lazımdır…

Muridan Site Yönetimi olarak  tüm İslâm Alemi’nin hicri yılını tebrik eder, hayırlı, şuurlu, zâhir ve bâtında bereketli, feyizli bir sene olarak geçmesini Yüce Rabbimizden (c.c.)  niyâz ederiz… Selâm ve muhabbetlerimizle…

Top