Bazı büyükler şöyle der: “Sakın, sonunda özür dileyecek işi yapma.” Ama bu kelâm benim için değil. Kürsüye çıktığım an sizleri göremiyorum. Sözlerimi sarf ettikten sonra kalp canibimde kimseyi bulamıyorum. Dolayısıyla hata ettiğim, yüzüne bakamayacağım ve özür beyan edeceğim şahsı göremiyorum. Bu yüzden sözlerimi saklamadan söylüyorum ve yalnız Hakk’tan özür diliyorum.
Sizden ilk anlarımda kaçmak istedim, ama kendimi aranızda buldum. İstedim ki, her gece bir yerde geceleyeyim ve bir ülkeden öbürüne, bir diyardan öbürüne geçeyim. Ve ölünceye kadar garip gezeyim. Herkesin gözünden gizli olayım. Bunlar benim arzumdu, ama Hak Teâlâ beni, kaçmak istediğim şeylerin tam ortasına attı.
Ey evlat! Önder zatın çocuğu ol, ona uy. Bütün yükünü onun. Önüne dök. Ve onunla yola koyul. Bazen o zatın sağında, bazen solunda, bazen gerisinde, bazen önünde yola devam et. Sakın onun görüşü dışına çıkma ve muhalifi olma. Böyle yaparsan, maksuduna kavuşursun, sağlam caddeden sapmazsın.
Rabb’ini birle; her darlık açılır ve her sıkıntı zail olur.
Sözlerimi işitiniz. Ben Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in ve onu halka son peygamber olarak gönderenin vekiliyim.
Allah'ım, yapmakta olduğum bu vekâlet için Senden af ve afiyet dilerim. İçinde bulunduğum bu vazifede bana yardımcı ol. Rasûlleri tarafına aldın, beni birinci safa geçirdin. Orada durur, halkı hizaya sokarım. Bu işimde Senden af ister, afiyet dilerim. İnsan ve cin şeytanlarının ve bütün mahlûkatın şerrinden beni esirge. Âmin!
Ey münafıklar! Tevekkül kelimesini dilden ettiniz, kalbiniz şirkle dolu. Halkı Hakk'a ortak eder oldunuz. Kalbim size karşı öfke ile dolu. Bu öfkemi Hak için yaparım. Susar ve beni sıkışık duruma atmazsanız ne âlâ; aksi hâlde evinizi yakarım. Közleri başınıza düşürürüm. Ey acı ve tatlı suya hıyanet edenler, size neler etmem ki?
Bana dost ve düşman aynı görünür. Yeryüzünde seçmiş olduğum ne bir dostum, ne de düşmanım var. Ama bu hudut, tevhidin sıhhat hâlini bulmasına kadar uzar ve orada kalır. Kim ki, tevhid işinde sağlık bulur, halkı aciz görür ve o benim dostum olur. Ama benim asıl dostum Allah'a karşı ittikâ üzere olandır. Düşmanım ise, Hakk'a karşı isyan bayrağı açandır. İşte imanımın dostu ve onun düşmanı.
Sözlerimi ayık olarak dinleyiniz. Kelâmımı arkaya atmayınız. Ben halk içinde Hakk'ı yerine getirmek isterim. Sözlerimin her biri tecrübenin mahsulüdür.
Sizin çoğunuz, Hakk'ın nurundan, İslâm’ın ruhundan mahrum ve onlara karşı perdelenmiş, İslâm iddiasını yapar, ama onun hakikatinden haberi yoktur.
Yazıklar olsun size, İslâm’ın yalnız ismi size ne fayda sağlar ki, onun adı ile yetinirsiniz. Dıştan şartlarını yerine getirmeye gayret edersiniz, ama hakikatini asla. İşiniz hiç bir şeye denge verecek durumda değil.