Kur'an, kıyametin kopmasından sonra Sûr'a ikinci defa üfürülme ile bütün canlı yaratıkların hesap için tekrar diriltileceklerini ifade eder. O kadar ki, öldükten sonra dirilmenin anlatılmadığı çok az sûre bulunabilir. Pek çok surede bu konuyu açıklayan örnekler getirilerek, akıllara gelebilecek tereddütleri ortadan kaldırır. Öldükten sonra tekrar diriliş hem beden hem de ruh ile olacaktır Bu konuya açıklık getiren bir ayette: "Ayetlerimizi inkar ile kâfir olanlar (var ya) onları muhakkak ki ateşe atacağız. Derileri piştikçe azabı tadıp durmaları için, onları başka derilerle yenileyip değiştireceğiz. Şüphesiz ki Allah mutlak galiptir, yegane hüküm ve hikmet sahibidir" (en-Nisâ, 4/56), buyurulur.
Kur'an-ı Kerim, öldükten sonra tekrar dirilmeyi inkâr eden kimselere karşı, yeniden dirilişin aklen mümkün olduğunu ve muhakkak meydana geleceğini açıklamak için bir kaç yol izlemiştir.
Yeniden dirilmeyi, ilk yaratmaya kıyaslamıştır. Bu konuda bize şöyle buyurur: "O, kendi yaratılışını unutarak bize bir misal getirdi. "Bu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş?" dedi. De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek. O, her yaratmayı hakkıyla bilendir" (Yâsin, 36/78-79)
Zor bir şeyi yaratmaya gücü yetenin, kolay bir şeyi yaratması elbette mümkündür. Göklerin ve yerin yaratılması, insanın yaratılmasından daha zordur. Bunu yapabilen, insanı da öldükten sonra diriltebilir. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Bütün varlıkları yoktan var eden ve sonra da tekrar diriltecek olan O'dur. Bu, O'na pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce sıfatlar O'nundur" (er-Rûm, 30/27). "Biz ilk yaratmadan âciz mi kaldık? Hayır, onlar yeniden yaratılmaktan şüphe ediyorlar" (Kâf, 50/15)
Kupkuru ve ölü bir durumda olan yeri, bitkilerle canlandıran, insanı da diriltebilir Ayetlerde şöyle buyurulur:
"...Sen yeryüzünü kupkuru ve ölü görürsün. Fakat biz onun üstüne suyu indirdiğimiz zaman, o harekete gelir, kabarır; her güzel çiftten nice bitki bitirir. Bunun sebebi şudur: Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. Şüphesiz hakkıyla kâdirdir. O şüphesiz her şeye hakkıyla kâdirdir. O saat elbette gelecektir. Onda hiçbir şüphe yoktur. Doğrusu Allah, kabırlerde olan kimseleri de diriltip kaldıracaktır" (el-Hacc, 22/5-7)
Bir şeyi zıddına çevirmeğe gücü yeten, onu benzerine çevirebilir. Allah, ağaçlarda bol miktarda bulunan suya rağmen, nasıl ondan ateş çıkartıyorsa, öylece insanları da tekrar yaratabilir. Bu konuyla ilgili ayetlerde şöyle buyurulur: "O Allah ki, size yeşil ağaçtan bir ateş yaptı da, simdi siz ondan yakıp duruyorsunuz. Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratılmaya gücü yetmez mi? elbette buna gücü yeter. O herşeyi yaratandır her şeyi bilendir" (Yâsin, 36/80-81).
Kur'an-ı Kerim'de ikinci defa Sûr'a üfürülme ile meydana gelecek gelişmeler şöyle açıklanır:
Sûr'a ilk defa üfürüldüğünde kıyamet kopacaktır. Yani bu ilk üfürülmeyle, dünya hayatı sona erecek, Allah'ın istisnâ ettiği varlıkların dışında bütün canlılar ölecektir. Bu konuda ayet-i kerimede şöyle buyurulur: "Sûr'a üfürülünce, Allah'ın dilediğinden başka, göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi çarpılıp cansız yere düşer" (ez-Zümer, 39/68).
İsrâfil (a.s)'ın Sûr'a ikinci defa üfürmesiyle, insanlar kabırlerinden kalkıp Rablerine doğru akın akın koşacaklardır. Bu konuyla ilgili olarak iki ayeti hatırlatmak yeterlidir. "Sur'a üfürülmüştür. Bir de görürsün ki, onlar kabırlerinden kalkıp Rablerine doğru koşup gidiyorlar" (Yasin, 36/51). "Sonra ona (Sûr'a bir daha üfürülecektir. O anda görürsün ki ölüler dirilip, ayakta bakınıp duruyorlar" (ez-Zümer, 39/68).
İsrâfil (a.s)'ın Sûr'a iki kez üfürmesi arasında geçecek süre kesin olarak bilinmemektedir. Çünkü Ebû Hüreyre (r.a)'den rivayet edilen bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.s) "Sûr'a iki defa üfürülme olayı arasında kırk (zaman) vardır" buyurmuşlardır. Orada bulunanlar, hadisi nakleden Ebû Hureyre'ye "Ey Ebû Hureyre; kırk gün mü?" diye sormuşlar; "Bilmiyorum" cevabını alınca, "Kırk ay mı?" demişler; yine: "Bilmiyorum" karşılığını alınca, "Kırk yıl mı?" diye sormuşlar. Bu soruya da Ebû Hureyre "Bilmiyorum" cevabını vermiştir (Müslim, Fiten, 28; Ebû Dâvud, Sünne, 22).
Kur'an-ı Kerim'de ölülerin diriltilmesi ile ilgili olarak Cenâb-ı Hak'la ile İbrahim arasında geçen konuşma ibretlidir.
Rivayete göre Hz. İbrahim (a.s)'ın "Ey Rabbim ölüleri nasıl diriltiyorsun? Bana göster," sorusunu sormasının sebebi şu idi: Bir gün Hz. İbrahim (a.s) deniz kenarında bir insan ölüsü görür. Dalga, ölünün üzerini açtığı zaman, hemen denizdeki yaratıklar ölüye saldırır, kopardıkları parçanın bir kısmı denize düşer ve diğer kısmını yerler. Dalga çekilince kara ve hava hayvanları saldırır. Kara hayvanları kopardıklarının bir kısmını yer, bir kısmını da havada boşluğa bırakırlardı. Bunu gören Hz. İbrahim (a.s) merak eder. Bu parçaların nasıl ayrı ayrı yerlerden toplanıp bir araya getirileceğini görmek ister. İşte bu konuyla ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'de şu ayeti buluyoruz:
"Bir vakit de İbrahim: Rabbim, ölüleri nasıl diriltirsin? Bana göster, demişti. Allah ona; inanmadın mı? buyurmuştu. O da; hayır, inandım. Fakat kalbim yatışsın diye (arzuluyorum) demişti. (Allah) dedi ki: "Dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra parçalayıp her parçasını bu dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allah, her şeye üstün ve yegane hikmet sahibidir" (el-Bakara, 2/260).
Cenâb-ı Hak kabırden kalkış ve mahşer meydanında toplanıp hesap verme işinin gerçekleşeceğini şöyle ifade buyurur: "Ey Rabbimiz; şüphesiz sen, geleceğinde şüphe olmayan bu günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz ki Allah va'dinden dönmez derler" (el-Bakara, 2/9). Hz. Peygamber, ölümünden sonra insanın her şeyinin çürüyüp yok olacağını, ancak acbü'z-zeneb denilen "kuyruk sokumu kemiği"nin bundan müstesna olduğunu bildirmiş, kıyamet koptuktan sonra ikinci yaratılışın bu çürümeyen kemikten derlenip toparlanacağını belirtmiştir (Buhârı, Tefsîru Sure, 39/3, 78/1; Müslim, Fiten, 14 t-143; Ebû Dâvud, Sünne, 22; Nesâî, Cenâiz, 117; İbn Mâce, Zühd, 32; Mâlik, Muvatta, Cenâiz, 49; Ahmed b. Hanbel, II, 322, 428, 499, III, 28).
Acbü'z-zeneb'le ilgili Hadislerde tasvir edilen ikinci yaratılış, başka bir deyimle kabırlerden kalkış, insanın ana rahmindeki oluşumuna benzemektedir. Nitekim tıp ilminin verilerine göre, sperm ana rahmine düştüğü zaman, ilk oluşum sırasında ana rahmi ile insan embriyonu arasında birleştirici bir sap bulunur. Başlangıçta cenin bu sap üzerinde büyür. İşte bu sap, insan embriyonunun kuyruk sokumuna tekabül eden bölgesi ile bağlantılıdır.
Sonuç olarak hadis-i şeriflerde acbü'z-zeneb diye ifade edilen unsurun ölümsüzlüğünü ve yeniden dirilişin çekirdeğini teşkil edeceğini düşünmek mümkündür. Allah ve Rasûlü'nün haber verdiği bazı konuların nasıl gerçekleşeceğini bugün için pozitif, ilimlerin tam olarak açıklayamaması, sonucu değiştirmez. Çünkü yaratıcı ve O'nun adına konuşan elçisi bir şeyi söylemişse onun doğruluğuna inanmak gerekir. Nitekim, yeni bilimsel araştırmalar İslâm'ın daha önceki asırlarda açıklanamayan tabiatla ilgili pek çok konularını günümüzde gün ışığına çıkarmıştır.