Muridan
 Nefis, Kalb, Ruh, Sır - Prof. Dr. Dilaver GÜRER

Nefis, Kalb, Ruh, Sır - Prof. Dr. Dilaver GÜRER

Abdulkadir Geylani´nin (k.s) tasavvuf sisteminde en çok üzerinde durduğu, en çok önem verdiği unsur kalptir. Çünkü seyr u sülûk kalp ile yapılır. Vuslat, kalbin vuslatıdır. Tevekkül, zühd, takva, vera, ihlas, sabır, rıza, v.s. hepsinin odağı kalptir. Marifet, ilim, kurbiyet vb. kalpte olur.

Bütün bunların bitiş yeri ve merkezi kalptir. Başka bir ifadeyle kalp, insanın ilahi âlem ile irtibatını temin eden merkez ve ilahi âlemin bedendeki muhatabıdır. Kişi, Allah´ı kalbiyle bilir, ona kalbiyle inanır. Dolayısıyla yaptığı amellerin, ilahi âlem ile ilgili beslediği duyguların kalp ile doğrudan ilişkisi vardır. Kalp adeta insanın ilahi âleme açılan penceresidir.
 
Tevhid ve şirk tamamıyla kalp cihetinden olur, kalp ile ilgilidir. Belki burada aklın değeri sorusu gündeme gelebilir. Ancak nihayette iman ya da imansızlık kalpte olur. Akıl oraya götüren bir vasıtadır. Bundan dolayı akaitte iman için “dil ile ikrar, kalp ile tasdik” denmiştir. “Akıl ile tasdik” denmemiştir.
 
Ne var ki marifet ya da imanı elde etmede kalp yegâne unsur değildir. Abdulkadir Geylani (k.s) bu hususta nefis, ruh, kalp, sır şeklinde bir sıralama getirir. Nefis Allah´ı bilmenin maddi; ruh ve sır, manevi tarafını teşkil eder. Kalp ise bunların geçiş yeri, dünya ile ahireti birleştiren unsurdur. Her iki tarafa da dönüktür. İnsanın hem dünya hem de ahiret ile ilişkisini temin eder. İşte bütün bu sebeplerle Abdulkadir Geylani (k.s) kalbin ıslahını, kalbi imar etmeyi başlıca hedeflerden kabul eder. Onun maksadı kalbi temizlemek ve amel ve düşünceleri kalp ile gerçekleştirmektir. Buna da kalbi fıkhı adını verir. İnsanı Allah´a yakınlaştıran fıkıh, kalbin fıkhıdır. Lisan fıkhı insanın halk ile ilişkisini sağlamaktan öteye geçmeyen fıkıhtır.
 
Bu açıdan bakıldığında insanların dört gruba ayrıldığını görürüz:
 
1. Ne lisanı ne de kalbi vardır. Bunlar asi ve azgınlardırlar. Kendilerinde hayır yoktur.
 
2. Lisanı vardır, kalbi yoktur. Hikmetle konuşur ama konuştuğuyla amel etmez. Hz. Peygamber´in “Ümmetim için en çok korktuğum şey sözde âlim münafıklardır“ sözü bunlarla ilgilidir.
 
3. Kalbi vardır, lisanı yoktur. Bu mü´mindir. Allah onu halktan gizlemiştir. Gözü sadece kendi ayıplarını görür.
 
4. Hem kalbi, hem de lisanı vardır. Bu kişi Allah´ı ve ayetlerini bilir, sıddıktır, nebi ve rasullerin halk içerisindeki bedelidir.
 
Kalp fıkhı çok önemlidir, çünkü batın, maneviyat ancak bu fıkha göre tanzim edilebilir. Bu sebeple bir mü´min kısmetlerini almada şehvet, heva ve tab‘ ile değil, iki adil şahit Kur´an ve sünnet ile hareket etmeli, sonra da iki şahit daha getirerek onları elde etmelidir ki bu son iki şahit Allah´ın fiili ve kalptir. Kitâb, Sünnet ve sufinin kalbi bir şeyi elde etmesi için kendisine izin verse dahi o onu hemen almaz. Dördüncü şahidi de bekler. Yani Allah´ın fiilini gözetler. Bunlara göre hareket etmeyen gece odun toplayana benzer. Toplar fakat eline ne geçtiğini göremez.
 
Biraz önce Abdulkadir Geylani´nin bir sıralamadan bahsettiğini belirtmiştik. Bu sıralamayı o şöyle açıklar:
 
“Bünye dünya iledir, kalp ahiret ile, sır da Mevla ile birliktedir. Sır kalbe hâkimdir, kalp nefs-i mutmainneye, o da bünyeye. Sır padişah, kalp onun veziri, nefis, lisan ve uzuvlar hizmetçilerdir. Sır Hakk denizinden suyunu alır. Kalp sırdan, nefs-i mutmainne kalpten, lisan nefisten, uzuvlarda lisandan su içerler. Lisan salih, düzgün olursa, kalp de düzgün olur. O fasit olursa, kalpte fasit olur. Lisanın düzgün olması için takva gemine ve nifak ve hezeyan ile söylenmiş sözlerden tövbeye ihtiyaç vardır. Lisan düzgünlükte devam ederse, onun fesahati kalbe inkılâp eder. Bu da daimi olunca kalpten lisan ve uzuvlara nur zuhur eder. O zaman mukarreb lisan için mutlak söz konusudur. İnsan, Hakk´a yakınlaşma çabası içerisinde olduğu zaman güzel hikmetli konuşur…
 
Kalbin iki yönü vardır:
 
1. Nefsi yönü, nefse ait yönü.
 
2. Ruhi yönü, ruha ait yönü. Bu iki cihet melek ve şeytanın telkin yerleridir. Melek kalbe takvayı, şeytan ise nefse fücuru telkin eder. Nefis (nefs-i emmare) aynı zamanda kalpten uzuvları fücurda kullanmayı talep eder. Bunun gibi bünyede de iki mekân vardır: İlim ve iman. İşte bütün bunlar kalbin alet ve edevatıdır. Bütün bunların merkezi ise kalptir.
 
zuhurdergisi

Top