Sûfi zâhidlerden Ebû Abdullah Muhammed b. Fazl Belhî, aslen Belhli olup Semerkand’da ikamet etmiştir. Belh’ten kovulunca Semerkand’a gelmiş ve orada vefat etmiştir. Ahmed b. Hadraveyh ona: “Elindeki fırsatı kaçıranlar kimlerdir ?”diye sormuş, o da şu cevabı vermişti: “Üç şey: İlim nasip olur, faka..
Karanın denize denizin karaya aşk ilan ettiği bu tepede, bastığı yerleri yeşerten Hızır aleyhisselamın ayak izleri var mı, yok mu? Neden olmasın? Allah’ın farklı bir bilgi ile donattığı bu kulun kaderin bir icracısı gibi dolaşırken... buralara da uğramaması için bir sebep var mı? Yok! Beykoz Yuşa ..
Bilesin ki, bütün eşya, ilâhî kuvvetle hareket eder ve aynı kuvvetle sükûnet bulur. Bir kula bunu anlamak nasib olursa, kullarda kuvvet bulmaktan istiğna duyar. Ve onları Hakk'ın kudretine ortak etmez. Ayrıca kullar da ondan rahat ederler. Çünkü yeryüzünde o, kimseyi ayıplamaz ve kimseden bir talep..
Sûfîler Kur’ân’da nefse nisbet edilen vasıflardan hareketle insan nefsinin altı mertebesi oldugunu ileri sürmüs ve buna “nefs-i kâmile” adıyla bir mertebe daha ilave etmişlerdir. Bu mertebeler kısaca şöyledir:..
Ankaralı Gül Baba hakkında bütün Ankaralılarca bilinen tek hikâyeye “Ankara Evliyaları” isimli eserde yer verilmiştir: “Gül Baba’nın varlığı 24 yıl evveline kadar bilinmiyordu. 1961 yılında yol açma çalışmalarının sürdürüldüğü bir sırada, yol açma aracı greyder bıcaklarının belli bir noktada kalmas..
Atletizm (yürüme-koşu): Pek çok rivayette yürümenin tavsiye edildiğine, ashabın da buna önem verdiğine şahit olmaktayız. ..
Semâ, “dinlemek, işitmek, kulak vermek, işitilen söz” anlamlarına geliyor. Terim olarak ise; musiki nağmelerini dinlemeye, dinlerken vecde gelip kendinden geçmeye, oynayıp raks etmeye, tasavvuf ehlinin cezbe haliyle ayakta zikretmesine deniyor. Mevleviliğin sembol zikri semada maksat ve niyet; ruh..
Bazı nasipsizler, bazı kendini bilmezler, zaman zaman başka mesele yokmuş, her şey bitmiş gibi, aslı astarı olmayan, hiçbir dayanağı bulunmayan sözler sarf ediyorlar. Şiirlerine baktığımızda, hayatını okuduğumuzda açık ve net olarak görürüz ki Mevlânâ’da hiçbir sapma ve ahlaksızlık hali mevcut deği..
Abdest, bedeni temizlemek demektir. Istılahta, dinî ibâdetleri yapmak için, elleri dirseklerle beraber yıkamak, yüzü yıkamak, başın dörtte birini mesh etmek, ayakları topuklarla beraber yıkamaktan müteşekkil bir ameliyedir. Sûfîlere göre bu temizliğin (tahâret) zahirî yönünü teşkil eder. Bu en kolay..
Zeyd b. Hârise (r.a.), annesiyle, akrabasını ziyarete giderken Benû Kays’tan bir süvari tarafından esir alınıp Mekke’ye getirilerek Ukaz Panayırı’nda satılmıştı...
Ashâbtan Câbir b. Abdullah (r.a) bir rüyasında; büyük ineklerin küçük inekleri sağdığını, hastaların sağları ziyaret ettiğini, kuru bir çay kenarında yemyeşil bahçeler bulunduğunu, minberde (hutbe okunan mekân) koca koca putlar durduğunu gördü. Bu, sıradan bir rüyaya benzemiyordu...
Peygamber Efendimiz, hicretin 6. Yılında gördüğü sâdık bir rüyaya istinaden, umre niyetiyle hazırlık yapmalarını ashabına tavsiye buyurdu. Bu buyruk, Medine’de büyük yankı bulmuş, heyecana yol açmıştı. ..
Ey kardeşim, bilmiş ol ki Allah Teâlâ insanı iki muhtelif şeyden yaratmıştır. Birincisi cisimdir ki bu zulmânî, kesif (katı, donuk, yoğunluğu bulunan), sonradan meydana gelen ve bozulmayla yüzyüze olan, organik ve kimyasal bileşiklerden oluşan ve de varlığının devamını haricî faktörler olmaksızın s..
Hâlık olan; Yaratan Allah (celle ve a‘lâ) ; kâinat bahçesini ve o bahçeyi ekip biçecek, faydalanacak insanı yarattı. İnsan; Özü itibariyle rûhlar ve melekler âlemine; bedeni itibariyle kâinâta mensup bir varlık olarak yeryüzünde gezdi dolaştı. Çoğaldı, yayıldı renk renk... Her bir insanda değişik bi..
Ey taassuba kapılan, hep yerip kınayan, sonra da sevgiden bahseden kişi! Madem akıllıca laflar ediyor, iç aleminden bahsediyorsun neden batılda ısrar ediyorsun? Halifelikte kapma, çalma falan yok. Ey gerçeği göremeyen, nasıl olur da Hz. Ebubekir'le Hz. Ömer böyle kötü bir iş yapar? Eğer o ikisi hal..
Ailesi tarafından kendisine “İsmâil” ismi verilmiş, şiirlerinde kullandığı “Hakkı” mahlasını diğer eserlerinde ismiyle birlikte kullandığından zamanla bu mahlas ismiyle bütünleşmiştir. İsmâil Hakkı Aydos’ta doğmuş olması sebebiyle “Aydosî”, Celvetiyye tarîkatına mensup olduğu için “Celvetî”, bir mü..