Ebu Bekir Dukki’ye: “Cehm Dukki, semâ esnasında coştu ve eline geçirdiği bir ağacı kökünden söktü” dediler. Ebu Bekir ile Cehm bir ziyafette bir araya geldiler, Ebu Bekir âmâ idi...
“Ey mü’minler emîri! Bak sırtıma!” dedi. Hz. Ömer onun sırtına bakınca : “Doğrusu ben insan sırtının bugünkü gibisini hiç görmemiştim!” dedi. Habbab:..
“Şakîk, zenginlerden birinin oğluydu. Genç yaşta ticaret için Türk ülkesine gitmişti. Bir puthaneye girdi. Burada putlara hizmetçilik yapan birini gördü. Hizmetçi saçını sakalını tıraş etmiş, üzerine erguvânî bir elbise giymişti...
Kıyamet koptuktan bir süre sonra Yüce Allah'ın emriyle sura ikinci üfürüş olacaktır. Bunun üzerine bütün insanlar dirilerek yerlerinden kalkacaklar ve mahşer (toplantı) meydanında bir araya gelmiş olacaklardır...
Allah'ın korudukları hariç, "gurur" bu zamanın tasavvuf erbabına ne kadar galiptir!..
Ömer b. Abdülaziz, iki buçuk yıllık halifelik döneminde İslâm âleminde adaleti hâkim kılmıştır. Büyük dedesi Hz. Ömer (r.a.) gibi adalet ve basiret sahibiydi. Henüz kırk yaşlarında iken onu çekemeyenler tarafından bin dinar altın para karşılığında hizmetçisi eliyle zehirlenmişti. Hizmetçisi suçunu ..
Vefat ettiği zaman, Peygamberimiz aleyhisselâm onun yanına girdi. İki gözünün arasından öptü. Ağladı. Gözlerinden akan yaşlar onun yanağına damladı. ..
Ummî Bistamî babasının şöyle dediğini hikâye eder: “Kalenin duvarlarının dibinde Hakk Sübhânehû ve Teâlâ’yı zikretmek için Bayezid bir defa serhaddaki kaleye gitmiş, fakat zikir yapmadan sabaha kadar orada kalmıştı. Bunun sebebini sorunca dedi ki: Çocukluğumda ağzımdan çıkan hoş olmayan bir kelimeyi..
Edep ve hayâ, ilahi dinlerin ortak kabullerindendir. Bu konuda, en güzel kaideleri ortaya koyan, en mükemmel din, İslam dinidir. Çünkü İslam dini, giyim-kuşamdan, tutum ve davranışlarımıza kadar, her Müslümanın uyması gereken edep ve haya ile ilgili en güzel ölçüleri belirlemiş, hiçbir konuda aşır..
Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Sizin hesabınıza en çok şu iki şeyden korkuyorum: Aşırı emeller beslemek ve nefsinizin engin ihtiraslarına kapılmak. Çünkü aşırı emeller beslemek âhireti unutturur, nefsin doyumsuz ihtiraslarına kapılmak ise insanları haktan saptırır.” Yine Efendimiz (a.s) ..
Başka bir grup da, bunlardan daha çok gurura saplanmıştır. Yiyecek, mesken ve evlilikte aza kanâat ve fedâkârlık onlara zor gelir...
Babamın dostlarındandı. Dimdik yürüdü. Hani Allah'tan başka kimsenin önünde eğilmemiş tipler vardır ya, öyle biriydi...
Cem’ ve fark kelimeleri sûfilerin çokça kullandıkları sözlerdendir. Fark; kulun görevlerini idrak edip gereğini yapmasıdır...
Bu hizmet ya beden veya mal ile olur. Beden ile hizmet odur ki, mürşide hizmet Rasûlüllaha (s.a.s) ve belki Allah Celle ve A'lâ'ya râcî olduğuna itikad edip, o hizmeti kendisine Cenâb-ı Hak'tan bir nimet bilmeli; ve bu tevfîka mazhar ve o hizmete muhtas kılındığına memnun ve müteşekkir olmalı!..
Ömer Nasuhi Bilmen, aslen seyyit olup, evlad-ı Resuldür. Pak ceddine layık bir alimdir. Bir yandan erbab-ı ilme kaynak eserler yazarken, bir yandan da umum Müslümanlara dinin bu devirde nasıl yaşanacağını anlatan eserler yayınlayan müstesna bir şahsiyettir.” Mehmet Kırkıncı..
Sehl diyor ki: “Daha üç yaşımda iken kalkar ve sabaha kadar uyumayan dayım Muhammed b. Süvâr’ın nasıl namaz kıldığına bakardım. Dayım bana, git, uyu, çünkü kalbimi meşgul ediyorsun, derdi.”..