Sûfi zâhidlerden Ebû Abdullah Muhammed b. Fazl Belhî, aslen Belhli olup Semerkand’da ikamet etmiştir. Belh’ten kovulunca Semerkand’a gelmiş ve orada vefat etmiştir. Ahmed b. Hadraveyh ona: “Elindeki fırsatı kaçıranlar kimlerdir ?”diye sormuş, o da şu cevabı vermişti: “Üç şey: İlim nasip olur, faka..
Ey kardeşim, bilmiş ol ki ilimler insan ruhunda gizli bir halde mevcut olup tüm insanlar ilimleri öğrenmeye kabiliyetlidir. Bazı ruhlar sonradan meydana gelen herhangi bir arıza ve sebepten dolayı bu kabiliyetini kaybedebilir. Bunu şu hadislerden anlıyoruz: “İnsanlar, şirk ve küfürden temiz bir hal..
Adı Mehmed, lakâbı Muhyiddin, mahlâsı Üftâde olan Mehmed Muhyiddin Üftâde, 895/1490 yılında Bursa’da dünyaya gelmiştir. Babası çocuk yaşlarında iken Bursa’ya gelip Araplar Mahallesi’nde yerleşmiştir. Üftâde buradaki evlerinde dünyaya gelmiştir. “Üftâde daha ufak bir çocukken Muslihiddin Efendi adın..
İbadetlerimiz de bize benzer. Onların da bir ruhu bir bedeni vardır. Onların da bir özü bir şekli vardır. Namazın farzlarından biri ayakta durmak biri de yere kapanmak, secde yapmaktır. Farz olan, bu hareketleri yapmaktır. Bu hareketleri yaparken dua okumak farz değildir. Fakat namazın bu şekillerde..
Hamd Allah’a mahsustur. Keyfiyeti yaratan O’dur fakat kendisi keyfiyetten münezzehtir. Mekânı yaratan O’dur, fakat kendisi mekândan münezzehtir...
Birisi, “Gece-gündüz canım da, gönlüm de kapınızda hizmet etmede; fakat Moğollarla uğraşmaktan, onların işleriyle oyalanmaktan vakit bulup da kapınıza gelemiyorum” dedi. Mevlânâ buyurdu ki: “Bu işler de Allah işi; çünkü Müslümanların emin olmalarına, aman bulmalarına sebep olmada. Onların gönüller..
Ashab'ın ve Âlimlerin Sözleri: Ebû Derdâ (r.a) şöyle demiştir: 'Allah'a yemin olsun, siz ya iyiyi emredecek, kötüyü yasaklayacaksınız veya Allah Teâlâ size zâlim bir sultanı musallat kılacaktır ki, o sultan sizin büyüklerinize hürmet, küçüklerinize merhamet etmez. Sizin iyileriniz onun aleyhinde bed..
İmam Şâf’i’i Hazretleri, aslen ümmî (okuma-yazma bilmeyen), fakat gönlü ilm-i ledünnî ile dolu Şeybân-ı Râ’i gibi bir zatın önünde, anasının dizi dibinde oturan bir çocuk gibi mütevazi bir tavır içinde bulunur ve teveccüh için beklerdi. Hatta İmam-ı Hanbeli Hazretleri: “Ey İmam! Şeybân-ı Râ’i gibi..
22. "Hak kapalı değil açıktır. Perdeli olan sensin. Sen kendine bakmayıp başka şeye bakıyorsun. Sen perdeli olduğun için Hakk'ı göremiyorsun. Ayıplarını bul, perdeyi kaldır." 23. "Ey derviş sakın ha! Hak'tan başkasından bir şey bekleme. Veren O'dur. O halde veren varken başkasından isteme." Bir şe..
Temel inanç esasları, dinimizin özünü oluşturur. Bunlardan birini ya da birkaçını inkâr etmek kişiyi İslâmiyet’ten uzaklaştırır. Hal böyleyken Müslüman olsun ya da olmasın, bazı gerekçelerle yüce dinimizin itikadî/inanç esaslarını değiştirmeye çalışanlara şahit oluyoruz. Meselâ; kelime-i tevhîdin i..
Bakmak ve görmek ayrı şeylerdir. Herkes bakar, fakat herkes göremez. Etrafımızda ve daha önemlisi kendimizde nice hasletler var, fakat biz bunlardan bihaberiz. Bu kâinat bir kitaptır, okuyabilenlerden olalım inşallah. Âyet-i Kerime'de: "Kesin olarak inananlar için, yeryüzünde ve kendi nefislerin..
Fakirin bâtınında-zâhirinde, ihtilât ve fiillerinde uyması gereken birtakım edepleri vardır. Onları gözetmesi gerekir. Bâtın edeplerine gelince; kalbinde Allahu Teâlâ’nın kendisine bir deneme olarak vermiş olduğu fakirliği hor görmemesidir. Yani Allah’ın fiilini, Allah’ın fiili olmak hasebiyle her ..
Halisa Seçkinleri isimli eserden: Ankara'da Askeri Anatamir Fabrikasında büro işçisi olarak evrak kısmında çalışıyordum. Ruhi isminde bir kısım amirimiz var, ara sıra konuşmamız esnasında, annesinden ve babasından bahis ile beş vakit namazını devamlı kılan, hakkına razı, Salih kimseler olduğunu an..
Evliyalar Sultanı Pirimiz (k.s.a.), mîlâdi 1165 senesinde fâni dünyadan zâhiren ayrılmıştır. Fakat mânevi olarak tasarrufu hayatındaki gibi sürmektedir ve kıyamete kadar sürecektir.. ..
İnsan ruh ve bedenden müteşekkildir. Bedenler fânidir, fakat ruhlar asla ölmezler...
Müslüman köleler, fakirler ve kimsesizler, İslâm'ın ilk dönemlerinde sık sık baskı, hakaret ve işkenceye maruz kalırlardı...