Eğer 'Allah Teâlâ'nın kazâ ve kader-i ilâhîsinin mecrasından zerre kadar sapmadığı ve dönmediği bilinmektedir. O halde duanın faydası nedir?' diyecek olursan, bilmiş ol ki dua ile belânın kalkması da kader-i ilâhîdendir...
İmâm-ı Şiblî (k.s) bir adama: - Nereye gidiyorsun? - Hacc’a. - Öyle ise iki çuval götür, onlara orada rahmet doldur ve onları giy, bize getir ki, haccdan nasibimiz olsun, kalana onu verelim, ziyaret edeni onunla ağırlayalım...
Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in bir hadîs-i şerifini şöyle anlatırlar: Bir gün Peygamber Efendimiz’in huzuruna biri geldi ve “Seni Allah için seviyorum.” dedi. Şu cevabı aldı: “O halde, fakri gömlek gibi giy. Belaya sarıl. Öbür âlemde beni bulmak, benimle olmak için yaptıklarımı yapmalısın. Sevginin..
Basra'da zengin ve cimri bir kişi vardı. Komşularından biri kendisini davet etti. Kendisine yumurtalı kıyma takdim etti. O yumurtalı kıymadan fazlasıyla yedi...
Makamı hizmet için isteyenler, ölmeden evvel ölenler içindir. Nefsin hilelerinden emin olmayanın fitnesinden korkulur...
Kul, namaz kılarken hatırına türlü düşünceler gelebilir. Bu kısımda bunların hükümlerini ele alacağız. Kul, namazda hatırladığı bir hayrı yapmak için acele etmelidir. Bu, Allah Teâlâ’ya en sevimli gelen şeylerdendir. Çünkü O, bunu kuluna en sevdiği bir an ve ortamda hatırlatmıştır. Namazda akla gel..
Sürâka, mecliste biraz eğleştikten, oyalandıktan sonra, kalkıp evine girdi. Hemen atını alıp çıkmasını ve yüksek tepenin arkasında kendisini beklemesini cariyesine emretti...
Ahmed Yesevi, bu uzlete çekilmesinin sebebi olarak Hz. Muhammed (s.a.s)'in altmış üç yaşında vefat ederek yeraltına girişini ve bu yüzden kendisinin de yer üstünde Peygamberimiz (s.a.s)'den daha fazla gezmekten hayâ etmesini göstermektedir...
...Bu ne yüce bir saygı ve edep anlayışıdır ki, milyonda bir gerçekleşmesi mümkün olmayan bir konuda bile ecdadımız işi şansa bırakmak istememişlerdir...
Ben: "Ey Allâh’ın Rasûlü! Allâh’ı kullarına sevdirmeyi anladık. Peki Allâh’ın kullarını Allâh’a sevdirmek nasıl olur?" dedim...
Şunu iyi bil ki, miskin ve zavallı olan bu kulun önünde, can çekişmenin dışında, karşılaşacağı keder, korku ve azaptan başka hiçbir şey olmasaydı bile sadece ruhunun çıkış anındaki sancılar onun hayatını zehir etmeye, neşesini kaçırmaya, onu gafletten uzaklaştırmaya yeterdi...
Ey kardeşim, bilmiş ol ki Allah Teâlâ insanı iki muhtelif şeyden yaratmıştır. Birincisi cisimdir ki bu zulmânî, kesif (katı, donuk, yoğunluğu bulunan), sonradan meydana gelen ve bozulmayla yüz yüze olan, organik ve kimyasal bileşiklerden oluşan ve de varlığının devamını haricî faktörler olmaksızın ..
Kifâf-ı rızık, seni fenâlıklardan alıkoyar. Peygamber (s.av.) Efendimiz bir hadisinde: "Allâh'ım, Al-i Muhammed'e kifâf (kâfi) miktarı rızık ver."..
Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur: “İslâm dinini kabul etmiş biri, herhangi bir şahsa zenginliği için saygı gösterirse dininin üçte ikisi gider.”..
“Bilmiyorum, benim bu hususta bir bilgim yok! Ben onun üzerinde gözcü değilim. Siz ona çıkıp gitmesini emrettiniz. ‘Bizden ayrıl, git!’ dediniz. O da çıkıp gitti” dedi...
Ahmet b. Âsım dilini tutmaya çok dikkat ederdi. Ona, “Kalb casusu” adını vermiştir...