İslâm dininin temel iki kaynağından biri Kur’ân-ı Kerim, diğeri de hadislerdir. Dini esaslar bu iki kaynak üzerine bina edilmiştir...
“Yolcu çeşmeye dindarane bir minnet duygusuyla yaklaşır. Orada zincirle bağlı bir tas yerine çeşme taşının üstüne konuşmuş sade bir su kabı vardır. İşte ona su doldurulur. Yolcu su dolu tası eline alır, suyunu içtikten sonra yıkar, öpüp başına koyduktan sonra da aynı taşın üstüne bırakır ve ondan so..
Bürüyen Kaside’nin sahibi Şerâfeddîn Muhammed Bûsirî Mısırlıdır.. Dedelerinden biri Ebusirli olduğundan lakabı Bûsirî olmuştur.Hicri 608 yılında doğmuş ve 696 yılında vefat etmiştir. Bilgin, üstün ahlaklı ve takva eri bir müslümandı. Şiir ve belâğatta eşsizlerdendi. Hz. Peygamberi öğen birçok şiiri ..
Bütün kaynaklar Peygamberimizin, Adnan’a kadar olan atalarının gerek isimlerinde, gerek sıralarında, ittifak halinde bulundukları gibi Adnan’ın da, İsmail b. İbrahim’in öz be öz soyundan geldiğinde de müttefiktirler. Peygamber Efendimizin on dokuzuncu kuşaktaki atası Maadd b. Adnan; İsa aleyhisselâ..
İslâm dininin temel iki kaynağından biri Kur’ân-ı Kerim, diğeri de hadislerdir. Dini esaslar bu iki kaynak üzerine bina edilmiştir. Bundan doğan İslâm fıkhı, ulemânın titiz çalışmaları neticesinde âdeta kılı kırk yararcasına titizlikle yapılmıştır. Bu itibarladır ki, bu iki kaynak iyi anlaşılm..
İstiğfârın en faziletlisinin şu dua olduğu rivayet edilmiştir: Ey Allahım! Sen benim rabbimsin. Ben ise kulunum. Sen beni yarattın. Ben ise gücüm yettiği kadar senin ahdinde ve va'dinde bulunuyorum. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınıyorum. Benim üzerimdeki nimetlerini ikrar ve itirâf ediyorum ve a..
Hadis-i şerifler, dinimizin ikinci temel kaynağıdır. Hadis ilmi, sahabe-i kiram efendilerimizin naklettiği hadis-i şerifleri çeşitli bâblara ayırmış, istifadeye sunmuştur. Binlerce, yüzlerce ve onlarca hadis rivayet eden sahabe (r.anhüm) efendimiz vardır...
Bir müslümanın Kur’an’ın getirdiği hükümleri kabul edip, yine Kur’an’ın emrettiği dinimizin temel kaynağı olan sünnet, icma ve kıyası reddederek mezhebleri inkar etmesi oldukça şaşılacak bir şeydir...
Karanın denize denizin karaya aşk ilan ettiği bu tepede, bastığı yerleri yeşerten Hızır aleyhisselamın ayak izleri var mı, yok mu? Neden olmasın? Allah’ın farklı bir bilgi ile donattığı bu kulun kaderin bir icracısı gibi dolaşırken... buralara da uğramaması için bir sebep var mı? Yok! Beykoz Yuşa ..
Bilesin ki, bütün eşya, ilâhî kuvvetle hareket eder ve aynı kuvvetle sükûnet bulur. Bir kula bunu anlamak nasib olursa, kullarda kuvvet bulmaktan istiğna duyar. Ve onları Hakk'ın kudretine ortak etmez. Ayrıca kullar da ondan rahat ederler. Çünkü yeryüzünde o, kimseyi ayıplamaz ve kimseden bir talep..
Bazı nasipsizler, bazı kendini bilmezler, zaman zaman başka mesele yokmuş, her şey bitmiş gibi, aslı astarı olmayan, hiçbir dayanağı bulunmayan sözler sarf ediyorlar. Şiirlerine baktığımızda, hayatını okuduğumuzda açık ve net olarak görürüz ki Mevlânâ’da hiçbir sapma ve ahlaksızlık hali mevcut deği..
Ailesi tarafından kendisine “İsmâil” ismi verilmiş, şiirlerinde kullandığı “Hakkı” mahlasını diğer eserlerinde ismiyle birlikte kullandığından zamanla bu mahlas ismiyle bütünleşmiştir. İsmâil Hakkı Aydos’ta doğmuş olması sebebiyle “Aydosî”, Celvetiyye tarîkatına mensup olduğu için “Celvetî”, bir mü..
Kaynağı Kur’ân ve Sünnet olan tasavvuf cereyanı, bizzat Hz. Peygamber (s.a.) ve ashâbının hayâtında zühd, hadîslerinde ise ihsân olarak ifâdesini bulmuştur. Tasavvufun Hicrî XII. Âsır’dan itibaren de bugünkü manasıyla tarîkatlar şeklinde teşkilâtlanarak İslâm memleketlerinin her tarafına nüfûz ettiğ..
Ne zaman “Ceza ile çocuk eğitimi olmaz. Çocuk, eğitim için dövülmez.” desem, hep aynı itirazla karşılaşıyorum: “Ama dinimizde çocuğu dövmek var!” “Nasıl yani?” diye sorduğumda “Peygamber Efendimizin ‘Çocuğunuz 7 yaşına gelince namazı öğretin, 10 yaşına gelince, kılmıyorsa dövün’ diye hadis-i şerifl..
Ben bu yolu bilmez idim, Aşk gönlüme düştü gider. Aşk elinden dertli yürek, Kaynayuben taştı gider. ..
Buhâri ve Müslim'in, Hz. Câbir'den (r.a) rivayet ettiklerine göre, Câbir şöyle demiştir: «Resûlullah'ın (s.a.s) vefatından üç gün önce işittim ki diyor: «Hiç biriniz Allah'a hüsn-ü zan etmeden ölmesin.» İbn-i Ebî Dünya, 'Hüsn-ü Zan' konusunda aynısını rivayet etmiş ve şunu da ilâve etmiştir: «..