Allah’ı tanıyan kişiye en zor gelen şey, insanlarla konuşmak, onlarla birlikte bulunmaktır. İşte bunun içindir ki, bin arif arasından ancak birisi, insanlar içinde konuşabilir. Ne var ki bu bir kişi de, peygamberlerin sahip oldukları güç ve kuvvete muhtaçtır. Nasıl muhtaç olmasın ki? ..
Muhammediye kitabının yazarı Yazıcıoğlu Muhammed Efendi, Edirne ve Gelibolu civarında yaşamıştır. Bu muhterem zatın bir de Ahmed-i Bîcan olarak bilinen kardeşi vardır. Ahmed-i Bîcan hazretleri, aynı zamanda Envar-ül Aşıkın kitabını Farsça’dan tercüme eden zattır. ..
Selman-ı Fârisî, Abdullah b. Abbas’a Müslüman oluşunu şöyle anlatır: “Ben; Isbahan halkından ve Ceyy denilen karyeden bir Farslı idim. Babam bu karyenin dihkanı, muhtarı idi. ..
Bu hizmet ya beden veya mal ile olur. Beden ile hizmet odur ki, mürşide hizmet Rasûlüllaha (s.a.s) ve belki Allah Celle ve A'lâ'ya râcî olduğuna itikad edip, o hizmeti kendisine Cenâb-ı Hak'tan bir nimet bilmeli; ve bu tevfîka mazhar ve o hizmete muhtas kılındığına memnun ve müteşekkir olmalı!..
Cem‘u’l-Cem‘; cem‘ hâlinin üstünde bir derecedir. Bu konuda sûfîler hâllerinin farklı ve derecelerinin muhtelif oluşuna göre değişik durumlar gösterir...
Ey kardeşim, bilmiş ol ki Allah Teâlâ insanı iki muhtelif şeyden yaratmıştır. Birincisi cisimdir ki bu zulmânî, kesif (katı, donuk, yoğunluğu bulunan), sonradan meydana gelen ve bozulmayla yüz yüze olan, organik ve kimyasal bileşiklerden oluşan ve de varlığının devamını haricî faktörler olmaksızın ..
İnsanoğlu değerli olan her şeyin ve herkesin sahtesini yapmış ve piyasaya sunmuş olan bir varlıktır. Bu sahnenin en muhteşem oyucuları “sahte peygamberler”dir. İşin cilveli tarafı ise şudur: Peygamberlerin hitap ettiği “kalp” ile sahtekârlar için kullanılan “kalpazan” kelimeleri aynı kökten türemişt..
Bunun üzerine Nebiyy-i Muhterem (s.a.v.), çevresinde kümelenmiş olan ashabına: “Şu açı kim doyurur? Kim misafir eder?” diye sordu...
Âlimlerde söz, davranış ve bilgilerinin kendilerine hâl olması, kalplerindeki bazı değişikliklerin sükûnet bulması, ilme'l-yakin bildiklerini ayne'l yakin görebilmelerini sağlamak için ehil bir mürşide muhtaçtırlar...
Kâinatın en muhteşem varlığı olan insan çok hassas bir denge üzerinde yaşamaktadır. Ölçüsüz bir ilaç, yüksek ateş veya aşırı bir üzüntü bu dengeyi bozmakta ve insan “düşmek”tedir. Aynı denge kâinatta da vardır. Çağdaş insan “teknik” adına, “teknik buluş” adına, bu nizama müdahale etmekte, tabiatın ..
Gırnata’nın tesliminden önce veya sonra Endülüslü/İspanyol müslüman ahalinin Osmanlılardan resmen herhangi bir yardım talep ettiklerine dair elde kesin deliller yoksa da çeşitli İslâm devletlerinden ve bu arada Osmanlı devletinden yardım istemiş olmaları kuvvetle muhtemeldir. Endülüs müslümanlarını..