Tasavvufta insanı dinin kerih gördüğü, yapılmasını tavsiye etmediği ve yapıldığında Allah’ın rızasına uygun düşmeyen fiil ve davranışlara sürükleyen duygu, düşünce, zevk, emel, gaye, vs. kaynağına genellikle “nefis” ismi verilmiş ve onunla ömür boyu mücadele içerisinde bulunmak gerektiği belirtilmiş..
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurdu: “Bir kimse ki, kendi gibi yaratılmışa dayanır, o melundur.” Melun: Lanete uğramış, herkesin nefretini celbeden kimse, demektir. Hayret. Çoğu kimseler, bu lanet halkasına takıldı, hayret. Halkın çoğu aynı yolda. Allah'a dayanan, bir tane denecek kadar a..
Onlar öyle bir topluluk ki, aralarında bir akrabalık, alıp verecekleri mal, mülk olmaksızın, Allah için birbirlerini severler. Hem, vallahi şüphesiz onların yüzleri pırıl pırıl nurdur.....
Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri, Bağdad’daki derslerine ve va’zlarına ara verip, bir müddet yalnızlığı tercih ettikten sonra, tekrar ders, va’z ve fetvâ vermeye başladı. Pek meşhûr oldu. İnsanlar her taraftan onun sohbetine koşuştular. Âlimler, sâlihler toplanmıştı. ..
Receb ed-Dârî şöyle anlatmıştır: Hicretin 616. yılında, Şam’da Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin oğlu Şeyh Mûsâ’dan dinledim. Şöyle anlatıyordu: Rahmetli babam birgün buyurdular ki: “Bir vakit Berye’ye (çöle) çıkıp orada bir müddet kaldım. İçecek su bulamadığım için çok fazla harâretlenmiştim. ..
Fil Yılından 6 yıl sonra Mekke’de doğmuştur. Hz. Ebû Bekir’in dâvetiyle müslümanlığa girenlerin ilki ve ilk 15 müslümandan biri olarak bilinir. Kureyş’in ileri gelenlerinden olup; zenginliği, cömertliği, tevazu ve olgunluğu ile tanınan bir zât idi...
Ukbe b. Ebi Muayt; müşriklerin, Peygamberimiz Aleyhisselama Mekke´de secdede iken yapılmayacak işkenceleri yapan azılılarından olup, Kabe´de secdede iken Peygamberimiz Aleyhisselamı boğmaya kalkışmış, Peygamberimiz Aleyhisselam Hz. Ebu Bekir tarafından kurtarılmıştı...
Hz. Ömer; Ayyaş b. Rebîa ve Hişâm b. As ile birlikte hicret etmek üzere harekete geçtiler, hazırlık yaptılar. Hz. Ömer, ilk Müslüman olduğu gün nasıl celâdet gösterip açıkça namaz kılmak üzere Peygamberimiz ve diğer Müslümanlarla Kâbe avlusuna gitmiş ve müşriklere açıkça meydan okumuşsa, şimdi de a..
Abdullah DEMİRCİOĞLU Hocaefendi, 1949 yılında Trabzon’un Maçka ilçesinde dünyaya geldi. İlkokulu köyünde tamamladı. Ardından Trabzon İmam-Hatip Lisesi’nden ve sonrasında 1972 yılında Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun oldu...
• Gökyüzünden, Ülker yıldızından cana şöyle bir ses geldi: "Sen, yeryüzüne mensup değilsin; sen, ötelerden geldin! Bu yüzden, aklını başına al da, yücelere yüksel, tortu gibi dibe çökme! • Hiç kimse eşinden dostundan, eski bildiklerinden bu kadar uzun müddet seferde, yolculukta kalamaz! Bu ne bitme..
Hac atmosferi içinde bulunan insanlar kendilerini daha kolay kontrol altına alırlar, ahiretlerine hazırlanırlar...
Ülkemizde de "Mürşit" konumundaki insanların kişiliğine yönelik tartışmalar dikkate alındığında mürşidin hem gereği gereksizliği, hem de aranan vasıflar üzerine neler söylersiniz? Tasavvuf klasiklerinin üzerinde en çok durduğu konuların biri de mürşittir. Çünkü tasavvufi hayatın merkez kişisi mür..
• Ey aşıklar, ey aşıklar; dünyadan göçme zamanı geldi çattı! Kulağım; "Kervan kalkıyor haberini veren göç davulunun sesini duyuyor! • İşte şimdi, kervanbaşı kalkmış, her şey hazırlanmış, yükler de develere yüklenmiş; "Ey kervan halkı; uyanın, kalkın! Ne olur ne olmaz, yollar tehlikelerle dolu; bize..
Meşhur sûfî aleyhtârı Gulam Halil, bütün sûfîlere karşı hasmâne bir tutum sergilemekteydi. Ebu’l-Hüseyin en-Nûrî’nin de aralarında bulunduğu bir grup sûfîyi tutuklatıp hilâfet merkezine sevk etti. Dönemin Abbâsî halîfesi tarafından çıkarılan bir fermanla îdamlarına karar verildi. Cellât, dervişlerde..
Vecdin hakikati ve mahiyeti hakkında halkın uzun konuşması vardır. Halktan, sûfileri ve dinleme ile ruhlar arasındaki münasebet yönüne bakan hakîmleri kastediyorum. Bu bakımdan biz, onların sözlerinden, lafızlar ve deyimler nakledelim. Sonra oradaki hakikati keşfetmeye çalışalım. Zünnûn-i Mısrî şöy..
Bir gün evinden çıkan Hz. Peygamber, iki meclis görmüş. Birinde Allah’a dua, diğerinde ilim talim ediliyormuş. Buyurmuş ki: “Şunlar Allah’a dua ediyor ve O’ndan bir şeyler istiyorlar. Yüce Allah dilerse istediklerini verir, dilerse vermez. Berikiler ise halka ilim öğretiyorlar ve Allah beni muallim..