Peygamberimiz (s.a.v.), yaşı büyüyüp peygamberlikle vazifelendirildiğinde bu olayı daima hatırlardı. İbn Hişâm’ın kaydettiğine göre ashâb-ı kiram bir gün: “Yâ Resûlellâh! Kendi hayatınız hakkında bize bir şey anlatınız!” dediklerinde Efendimiz Hazretleri şunları söylemişti:
“Ben babam İbrahim’in duâsı ve kardeşim İsâ’nın müjdesiyim. Annem, bana gebe kaldığı zaman kendisinden, Suriye köşklerini aydınlatan bir nurun çıktığını görmüş. Sonra Benû Sa’d Boyu’nda süt emdim. Bir gün çadırların arkasında sütkardeşimle kuzu güdüyorduk. Bu sırada üzerlerine beyaz elbiseler giyinmiş iki adam bana geldi, ellerinde içi kar dolu bir leğen vardı. Beni yatırıp göğsümü yardılar, yüreğimi dışarı çıkarıp onu da yardılar; içinden kara bir kan parçası çıkarıp attılar, sonra leğendeki karla yüreğimi ve göğsümü iyice yıkayıp temizlediler. Bu iş tamamlanınca adamlardan biri, arkadaşına, “Şimdi O’nu, milletinden on kişi ile tart” dedi. Adam tarttı, ben ağır geldim. Sonra, “O’nu, milletinden yüz kişi ile tart” dedi. Adam tarttı, ben yine ağır geldim; “Bin kişi ile tart” dedi. Adam tarttı, yine ben ağır geldim’. Bunun üzerine birinci adam, arkadaşına “Tamam, artık O’nu bırak. Allah’a andiçerim ki; O’nu, bütün milletiyle de tartsak yine de ağır gelecektir” dedi.[1]
Hz. Peygamber, süt emme dönemini yani, çocukluk hatıralarını unutmamıştı. Bir gün ashabına, “Bütün peygamberler, koyun gütmüşlerdir” demişti. Ashâb: “Sen de güttün mü yâ Resûlellâh!” dediklerinde “Evet! Ben de güttüm” cevabını vermişti.[2]
Yine sevgili Peygamberimiz, bir gün ashâb-ı kirama hitaben şöyle buyurmuşlardı:
“Ben, aranızda en düzgün Arapça konuşanınızım; ben, Kureyş Kabilesindenim. Üstelik Benû Sa’d b. Bekir Boyu’nda süt emdim.”[3]
[1] İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, I, 175 vd.; İbn Sa’d, I, 111; İbnü’l-Esîr, I, 462; Taberî, II, 131.
[2] İbn Hişâm, I, 176.
[3] İbn Hişâm, I, 176.