Fil Yılından 6 yıl sonra Mekke’de doğmuştur. Hz. Ebû Bekir’in dâvetiyle müslümanlığa girenlerin ilki ve ilk 15 müslümandan biri olarak bilinir. Kureyş’in ileri gelenlerinden olup; zenginliği, cömertliği, tevazu ve olgunluğu ile tanınan bir zât idi.
Bir gün Hz. Ebû Bekir, O’na: “Ey Osman! Sen aklı başında bir insansın, hak ile bâtılı ayırdedecek durumdasın. Görmez, işitmez, kimseye fayda ve zarar vermez birkaç taş parçasını tanrı edinmen doğru mu?” dedi. Osman b. Affan: “Ebû Bekir, doğru söylüyor, gerçeği ifade ediyor” diye içinden geçiriyordu ki, Hz. Ebû Bekir davetini yaptı: “Ey Osman!” dedi, “O halde sana bir hususu ileteyim. Hz. Muhammed (s.a.v.), Yüce Allah tarafından bütün insanlara peygamber gönderildi. O’na inanmakta sakın tereddüt etmeyesin!”
Anlatıldığına göre tam bu sırada Hz. Peygamber, Hz. Ali ile oradan geçiyordu. Hz. Ebû Bekir, Hz. Peygamber’in yanına giderek ihtimal ki, durumu anlattı. Peygamber Efendimiz de yanlarına gelerek: “Ey Osman! Cenâb-ı Hak, seni Cennet’ine dâvet ediyor, sen de bu dâvete koşarak uy. Ben, hakikaten sana da, bütün yaratılmışlara da peygamber olarak gönderildim” deyince Hz. Osman, müslüman oldu.
İbn Sa’d’ın, “Tabakât”ında naklolunduğuna göre ise Hz. Ebû Bekir’in davetini müteakip Osman b. Affan (r.a.); Talha b. Ubeydullâh ve Zübeyr b. el-Avvam Hazretleriyle Resûlullâh’ın huzuruna vardılar. Peygamber Aleyhisselâm, onlara İslâm’ı anlattı, Kur’ân-ı Kerîm’den âyetler okudu ve müslüman oldular.
Hz. Osman, İslâm’a girdikten sonra amcası Hakem b. Ebî’l-As, önce ihtiyaçlarını karşılamayı kısıtlayarak İslâm’dan döndürmeye çalıştı. Bunu başaramayınca ellerini, ayaklarını iplerle bağladı, boğucu duman koklattı ve: “Demek sen atalarının yolunu bırakıp da yeni gelen bir dine girersin ha! Şayet bu dini terketmezsen, seni iplerle sürekli bağlı tutacağım!” dedi. Hz. Osman ise: “Vallahi ne yaparsan yap, ebediyyen bu dini terketmem, ondan asla ayrılmam” cevabını verdi. Hakem, O’nun sebatını görünce salıverdi.