"Hz. Peygamber bize, bütün işlerde istihare duasını Kur’an'dan bir sûre öğretir gibi öğretir ve şöyle buyururdu:
İstihare güven derecesi bakımından istişareden sonra gelmekle beraber sünnettir. Güvenilir kimselerin verecekleri bilgi ve gösterecekleri yol, istihareden daha güvenilir ve önceliklidir. Hayırlı ve iyi olana ulaşmak için istihare de müminin başvurabileceği bir yöntemdir.
İstihare namazının birinci rekâtında Fatiha’dan sonra Kâfirûn, ikinci rekâtında Fatiha’dan sonra İhlâs suresi okunur. Namazdan sonra istihare duası yapılır. Sahabeden Cübeyr oğlu Abdullah şöyle demiştir: Hz. Peygamber bize, bütün işlerde istihare duasını Kur’an'dan bir sure öğretir gibi öğretir ve şöyle buyururdu:
“Sizden biriniz önemli bir şey yapmak istediği zaman farz namazların dışında iki rekât namaz kılsın, sonra şöyle dua etsin:
"Allah’ım! Senin ilmine güvenerek senden hakkımda hayırlısını istiyorum ve kudretine sığınarak senden güç kuvvet istiyorum ve senin büyük lütfundan istiyorum; çünkü sen, her şeye kâdirsin, ben ise kâdir değilim. Sen bilirsin, ben bilmem, sen bilinmeyenleri bilirsin. Allah’ım! Senin ezelî ilminde, yapmayı düşündüğüm bu iş benim dinim, dünyam ve geleceğim açısından hayırlı olacaksa, bu işi benim hakkımda takdir buyur, onu bana kolaylaştır, uğurlu ve bereketli eyle. Eğer bu iş senin ezelî ilminde, benim dinim ve hayatım hakkında ve işimin akıbeti hakkında -erken veya geç olmasında- şerli ise onu benden geri çevir, beni de ondan vazgeçir ve benim için nerede olursa olsun yalnızca hayırlı olanı takdir et, sonra beni ona razı kıl.” (Tirmizî, Salât, 344)
İstişare ve istihare sonucunda mümin, kalbinin kanaat ettiği ve gönlünün ısındığı işi tercih eder. Aynı iş için çok kişi ile istişare yapabileceği gibi birden fazla istihare de yapabilir. Peygamberimiz sahabeden Enes bin Malik’e şöyle demiştir: “Ey Enes! Bir işi yapmaya niyet ettiğin zaman o iş hakkında yedi defa istihare et. Sonra kalbinden geçen temayüle bak. Çünkü hayır kalbinde doğandadır.” “İstihare eden kimse zarar görmez, istişare eden pişman olmaz.” (Kâmil Miras, Tecrîd-i Sarih Tercümesi ve Şerhi, IV, 135) Atalarımız “İstişare eden dağı aşar, istişare etmeyen, düz yolda bile şaşar”; “Bilmemek ayıp değil, sormamak ayıptır, ehline soran kişi, hakiki yolu bulur” özdeyişleriyle istişarenin önemini ve değerini ifade etmişlerdir.