Muridan
Hz. İsa (a.s) ve Havarilerinin Kaldığı Mağarada Çile (Erbain) Günleri

Hz. İsa (a.s) ve Havarilerinin Kaldığı Mağarada Çile (Erbain) Günleri

Hayri Babamız anlatıyor: Beraber Diyarbakır'dan, İdris Ağanın Hanına gittik. Şeyhim Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri şöyle orada bulunan dereye aşağı doğru gitti. Ben de istirahat için sırtım üstü yattım, gözümü yumdum, bir de baktım, iki güvercin aşağıdan dere boyundan uçarak geldiler ve derenin üst tarafına doğru uçup gittiler.

Gözümü açtım baktım şey­him aşağıdan geliyor. Ona "Efendim şöyle bir zuhurat gördüm" dedim. O da "Peki, gel beraber yukarı doğru gidelim" dedi. Han sahibi "Kalın" diye rica etti ise de kabul etmedi. Beraberce dere boyu yürümeye başladık. Derenin yamaç kısmında mağaralar vardı. Mağaranın birine giriyoruz, mağarayı şöyle bir dolaşıp kokluyor "Burası değildir" deyip çıkıyor, başka bir mağaraya giriyor orayı da dolaşıp kokluyor "Burası da değildir" deyip çıkıyor. En nihayet bir mağaraya girdik kokladı İşte burasıdır." dedi. Meğer öğrendiğime göre, İsa Aleyhisselam Oniki havarisi ile o mağarada bir müddet kalmışlar. O mağarayı arıyormuş.

Hacı Ömer Hüdâi Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretlerine evvelce bir sıkıntılı an geçireceğini ve bu mağarayı işaret ederek hatta mağaranın tam karşısında bir ağacın olduğunu ve bu ma­ğarada bir müddet kalacağını beyan buyurmuşlar.

Bundan 1900 sene evvel o mağaraya gelmiş olan o yüce pey­gamberin kokusunu alıyormuş. Mağaraya yerleştik, bulunduğumuz havaliyi bir keşif tayyaresi alçak uçuşla kontrol ediyor; çünkü bu­lunduğumuz yerin az ötesinde hükümet askeri ile Şeyh Said`in adamları arasında olan çatışmada çok insan ölmüş. "Bir kı­pırdanma var mı?" diye tayyare her zaman alçak bir uçuşla kontrol ediyor. O kontrol ettiği yer insan cesedi ile dolu.

Şeyhim Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri mağaranın içine bir daire çizdi "Ben bu dairenin içinde riyazet yapacağım sen girme" dedi.

O mağaradan dereye inip su ihtiyacımızı ve Diyarbakır'dan yiyecek İhtiyacımızı gidermek için, mağaradan çıkınca gözükmemek İçin, çalılardan çırpılardan üstü ve yanları kapalı gözükmeyecek şe­kilde bir yol yaptım. Mağara giriş ve çıkışlarımız bu şekilde gözükmüyordu. Tahminen Diyarbakır oraya üç saat falandı. Ekmek, çay, şeker ve diğer ihtiyaçlarımızı temin için Diyarbakır'a gider ihtiyaçlarımızı alır gelirdim.

Akşam yattığımızda bizim tencereyi tavayı, mağarada bulunan hayvanlar tıkır tıkır kemirerek ses çıkarırlar, biz de o sesleri din­leyerek uyurduk.

Bizim, o mağarada kaldığımızı civar köylüler görmüşler. "Şu ma­ğarada bir şeyh ile bir mürid ibadet yapıyorlar, gidip bu şeyhten so­ralım, Şeyh Said harekâtına çok yakınlarımız karıştı ve hükümet as­kerleri tarafından öldürüldü. Bunların manevi durumu nedir. Cennete mi gittiler yoksa Cehenneme mi? gidip bu şeyhten öğ­renelim" diye aralarında üç beş kişi seçip, bir heyet halinde bir gece mağaraya geldiler. Bu durumu Şeyhim Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretlerinden sordular. Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri onlara "Cenabı Hak Celle Celaluhü bu harekâta karışan şakiyi bile affetti" dedi. Onlar da "Peki Efendim haklıydı da neden muvaffak olamadı?" dediler. Onlara da "Bu görev onun değildi, eğer o muvaffak olup şeriatı açsa idi. Mehdi Ali Resule lüzum kalmazdı" dedi. Onlar da bu cevaptan pek memnun kaldılar. "Allah razı olsun." deyip çekilip gittiler.

 

Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretlerinin yaşlı, kıdemli ve ileri derecedeki müritleri, çavuşları "Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri niçin bu genç Hayri Beyle bu kadar ilgileniyor, meşgul oluyor" diyerek bu­lunduğumuz yeri öğrenip gelmişler. Benim Diyarbakır'da olduğum bir zaman Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretlerine gelip bunun sebebini sormuşlar. O da "Bu genç Hayri ile neden bu kadar ilgilendiğimi kendisi gelince soralım" demiş. Ben mağaraya gelince şeyhim Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri bana yolda gelirken nasıl dua yaptığımı sordu, ben de "Yolda Cenab-ı Hakk`a Celle Celaluhü "Ya Rabbi senin rızanı tahsil için bu sevgili kuluna ve evliyana hizmet ediyorum. Bu hiz­metim esnasında ayağıma batan kumların, dikenlerin, taşların adedince ümmeti Muhammedi affet" diye dua ettim" dediğimde Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri onların yüzüne baktı "Ben Hayri`yi niçin seviyormuşum anladınız mı?" gibi bir ifade kullandı. Onlar da çekip gittiler.

 

Bu mağarada kaldığımız zaman Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretlerinin bir teveccühüne mazhar oldum. Ben yeni evliyim, gencim eve dön­mek istiyorum. Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri "Ben gitmem ancak Di­yarbakır'da bir ihvanın elinde Hacı Ömer Hüdai Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretlerinin sancağı şerifi var, onu getirirsen giderim" dedi. Ben de "Peki" dedim. "Ama sancağı bozmadan getireceksin" dedi. Diyarbakır'a istenen ad­rese geldim, aynı evden sancağı aldım. Fakat bozmadan kaleden çı­karmak ne mümkün, çünkü kale kapısında bekçiler ve polisler var. Sancağı bozdum, sancağın sopa kısmını bir çocuğun eline verip "Üs­tüne bin, at oyunu oynuyormuş gibi yaparak kaleden çıkar" dedim. Sancağın kumaş kısmını da bir hanımın beline sardık. O hanım ka­pıya gelince polisler şüphelendiler, "Bu hanım bir şey çıkarıyor, ara­yacağız" dediler. "Aranırdı, aranmazdı" diye konuşulurken Hacı Muhammed Baba Hazretlerinin manen polis olan bir müridi bu işe müdahale edince onun zahir gölgesi olan polis işe karışıp kadının aranmaması tarafına karar verdi. Ve bu şekilde sancağı şerifin ka­leden çıkarılmasına muvaffak olduk ve bu şekilde sancağı mağaraya götürdüm. Daha ben mağaraya varmadan mağaranın içinden "Niye sancağı bozdun``  diye söyleniyordu. Sancağı aldı, yüksek bir ses ile "Allahuekber Allahuekber Lailahe illallahu Vallahuekber, All-huekber Velillahilhamd" diye yüksek sesle tekbir getirerek ma­ğaradan çıktı. Sesinden dağlar, taşlar inim inim inliyordu, ben de biraz çekiniyordum.

Mağaradan çıktık eşyaları bir çuvala koyduk, sırtıma aldım, be­raberce oradan ayrıldık. Şeyhim Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri bana "Hayri sana söylemedim, mağarada büyük bir yılan vardı. Pirin, şeyhin himmeti ile hiç kıpırdaşmadı korkarsın diye sana söy­lemedim" dedi.

Elazığ'a hareket ettik, akşam bir köye geliyoruz, köylüler bizim bu vaziyetimize bakıyor acıyorlar "Falanca köye kadar bu eşyaların ta­şınması için bir hayvan verelim" diyorlar. Köylüler ile gece sohbet ederken şeyhlikten müritlikten bahsedince sabah yanımıza kimse gelmiyor. Şeyhim Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri bana hitaben "Eş­yaları Allah'ın eşeği taşısın" diyor. Ertesi gün başka bir köye geliyoruz, o köylüler de yine bize eşyaların taşınması için sabah bir hayvan vermeyi söylüyorlar fakat yine akşam köylüler ile sohbet ederken şeyhlikten dervişlikten bahsedince sabah kimse bize hay­van vermiyordu.

 

Her köye varışımızda akşam olunca köylüler bir lamba yakıyorlar şeyhim Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri de onun yanına bir lamba daha yakıyor, lambanın çift yanmasını istiyor. Köylüler "Efendim memlekette gaz yok, bir lambaya bile gaz bulamıyoruz" diyerek lam­banın birini söndürünce o da kalkıyor o yananı söndürüyor, böylece karanlıkta kalıyoruz. Her defasında her lamba yakışta lambanın çift yanmasını istiyor o vaziyette köyden köye yaya Elazığ'a geldik.

Yolda sırtımda eşyaları taşırken sırtımda çuvalın içinde iki lamba vardı, biri yolda kırılmış. Çuval açılınca o kırık lambayı görünce bana bağırdı "Bu lambayı niye kırdın, ben ölünce sen tek başına dünyayı nasıl İdare edeceksin" diyordu. Ben de "Efendim ne bileyim çuvalın içinde lamba kırılmış" dedim.

Meğer o kırılan lamba şeyhim Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretlerinin manevi meşalesi imiş, onun kırılması, yanmaması ve sönmesi onun hayatının sona ermesine işaretmiş. Öbür kırılmayan lamba da benim manevi hayat meşalemmiş. Bu olaydan sonra Hacı Muhammed Baba Kaddesallahu Sırruh Hazretleri çok yaşamaz 1926 yılında vefat eder.

 

Kaynak: ``Halisa ve Seçkinleri´´ Vesile olanlara teşekkürü borç biliriz. 

Top