Müşrik orduları Hendek savaşı için gelip Müslümanları kuşattıkları zaman, Benî Kurayza Yahudileri Medine vesikasına (anlaşmasına) uyarak, müşterek vatan¬ları olan Medine’yi koruyacakları ve Müslümanlara yardım edecekleri yerde, aradaki muahedeyi bozmuşlar, muahede yazısını yırtmışlar, Amr b. Su’dâ gibi bazı insaflı kimselerin: “Eğer Müslümanlara yardım etmeyecekseniz, bari kendisini düşmanlarıyla başbaşa bırakınız!” yollu öğütlerini de dinlememişlerdi. Peygamberimiz aleyhisselamın göndermiş olduğu tahkik ve sulh heyeti, onları işitmiş olduklarından daha kötü ve azgın bir tutumda buldular.
Benî Kurayza lideri Ka’b b.Esed:
“Hiçbir zaman o barışıklık haline dönmeyeceğiz! Ben o barışıklığı şu ayağımdaki sandalın orta parmağıyla yanındaki parmak arasına geçen tasması gibi koparıp atmış bulunuyorum!” dedi.
Benî Kurayza Yahudileri de:
“Resûlullah da kim oluyormuş! Muhammed’le aramızda ne ahid vardır, ne de akid!” dediler.
Peygamberimiz aleyhisselama sövdüler:
“Muhammed, kendisine diş bileyenler birleşip çevresinde halkalandıkları zaman, bize adamlar salıp sulh ve muahede istiyor!
Hayır! Hayır!
Onun üzerine hep birden saldırıp kendisini avlamak için and içilmiştir!
Biz de, o kardeşlerimize muhakkak arka ve yardımcı olacağız!” dediler.
Bu, Benî Kurayza Yahudilerinin muahedeyi ikinci bozuşları idi.
Onlar, muahedeyi bozmakla, Peygamberimiz aleyhisselamı ve Müslümanları en nâzik ve tehlikeli bir sırada, ölüm kalım savaşlarında yardımsız ve yalnız bırakmış; müşterek vatanın düşmanların eline düşüp talan edilmesine rıza göstermiş oluyorlardı.
Benî Kurayza Yahudileri, bu kadarla da kalmadılar.
Medine’yi yağmalamak ve başta Peygamberimiz aleyhisselam olmak üzere Müslümanları ve Müslümanlığı ortadan kaldırmak için Medine’ye gelen düşmanlarla anlaşma yaptılar. Onlara yardım ettiler. Müslümanları bir taraftan da onlar kuşattılar.
Mekke müşriklerine; Ebu Süfyan’a ve Uyeyne b. Hısn’a: “Siz sebat ediniz! Biz Müslümanları şehirlerinde arkalarından vuracağız!” diyerek haber saldılar.
Huyey b. Ahtab’ı müşriklere göndererek, Medine’ye geceleyin baskın yapmak üzere Kureyşîler ile Gatafanlardan biner kişi istediler.
Medine’ye, geceleri baskın yapmak üzere, keşif birlikleri göndermekten geri durmadılar. Benî Kurayza Yahudilerinin müşriklere yardım ettikleri Kur’ân-ı Kerîm’de de açıklanmış bulunmaktadır. (Ahzâb, 21)
Müslümanlar Hendekten dönüp Medine’ye, evlerine gelince, silahlarını çıkardılar.
Peygamberimiz aleyhisselam da, Hendekten Medine’ye döndüğü zaman Hz. Âişe’nin evine geldi. Üzerinden silahını çıkarıp yere koydu. Vakit öğle vakti idi. Yıkanmak üzere gusulhâneye girmişti. Başını yıkadı. Gusletti. Buhurlanmak için, buhurdanlığını getirtti.
O sırada, başına beyaz bir sarık sarmış, eğerinin üzeri atlas örtülü bir katıra binmiş olduğu halde, Cebrail aleyhisselam geldi.
Cebrail aleyhisselamın sarığının taylasanı iki omzunun arasına salınmıştı. Sırtında da zırh gömlek vardı.
Cebrail aleyhisselam Mescidin kapısında, cenazelerin konulduğu yerin yanında durdu. Başından tozlan silkti ve:
“A! Ey Allah’ın Resûlü! Sen silahını çıkardın mı!” dedi.
Peygamberimiz aleyhisselam:
“Evet!” buyurdu.
Cebrail aleyhisselam:
“Vallahi, biz daha silahlarımızı çıkarmadık! Düşman senin üzerine geleliden beri, melekler silahlarını çıkarmadılar ve müşrikleri takip etmedikçe de dönmediler! Kalk, silahını kuşan! Onların üzerine yürü!” dedi.
Peygamberimiz aleyhisselam:
“Nereye? Kimlerin üzerine?” diye sordu.
Cebrail aleyhisselam:
“İşte, oraya!” dedi ve eliyle de Benî Kurayzalara doğru işaret etti.
Peygamberimiz aleyhisselam:
“Ashabım çok yorulmuştur! Birkaç gün onların dinlenmelerini beklesen olmaz mı?” dedi.
Cebrail aleyhisselam:
“Yâ Muhammed! Yüce Allah, Benî Kurayza üzerine hemen yürümeni sana emrediyor! Şimdi ben yanımdaki meleklerle onların kalelerine gidiyorum! Allah onları düz ve sert taş üzerine yumurtayı çarpar gibi çarpacaktır!
Ben binitimi onların kalelerinde üzerlerine sürüp kendilerini perişan ve darmadağın edeceğim!” diyerek dönüp gitti.
Enes b. Malik der ki:
“Cebrail aleyhisselamın kumandası altındaki melek süvarileri Ensardan Ganm oğullarının sokaklarından geçip giderlerken yerden kalkan tozları şimdi bile görür gibiyimdir!”
Görüldüğü gibi yahudilerin kâhir-i ekserisi, bugün olduğu gibi Asr-ı Saâdet’te de İslâm’a ve Müslümanlara karşı düşman tavırlar sergilemişlerdir.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 5/117-121.