233. "Eyyûb'un (a.s) başına musibet gelince, birisini ashabına gönderdi ve 'Biliyor musunuz? Bu başıma gelen neden gelmiştir?' diye sordu.
226. Cerîr b. Hazım, Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr'in şöyle dediğine şahid olduğunu haber veriyor: "Eyyûb (a.s)'un iki tane erkek kardeşi vardı. Bir gün onun yanına geldiler. Orada bir kokuya tesadüf ettiler ve 'Eğer Allah, Eyyûb'de bir hayır görseydi, bu hallere düşmezdi' dediler. Eyyûb (a.s), kendisine bundan daha ağır gelecek birşey işitmemişti. (Ellerini açıp) 'Allah’ım! Ben bir açın yerini bildiğim halde, benim bir gece olsun tok yatmadığımı biliyorsan, beni tasdik et!' diye yalvarmış ve Allah tararından tasdik edilmiştir. İki kardeşi de bunu işitmişlerdir. Yine o, 'Allah’ım! Ben bir çıplağın yerini bildiğim halde, asla gömlek giymediğimi biliyorsan, beni tasdik et' diye yakarmış ve Allah tarafından tasdik edilmiştir. Kardeşleri de bunu duymuşlar. Daha sonra da secdeye kapanıp 'Ey Allah'ım! Başıma geleni benden alıp götürmeden (beni iyileştirmeden) kafamı kaldırmayacağım' demiş ve Allah Teâlâ da onu derhal iyileştirmiştir." (Râvîler, Yezîd'in bir seferindeki; 'Eğer Eyyûb'un Allah katında bir hayrı olsaydı, başına bütün bunlar gelmezdi,' sözünü tekrarlamışlardır.)
227. Gavs b. Câbir, Ukayl'dan şu sözünü işittiğini haber vermiştir: "Vehb b. Münebbih'e 'Eyyûb (a.s)'un şeriatı ne idi?' diye sorulmuş. O da 'Tevhid ve insanların arasım düzeltmekten ibaretti' cevabını vermiş. Onlardan biri Allah'tan birşey isteyecekleri vakit, secdeye kapanır ve ne ihtiyacı varsa, onu Allah'tan talep ederdi. Yine Vehb'e 'Eyyûb (a.s)'un ne kadar malı vardı?' denilmiş. O 'Üç-bin dönüm' cevabını vermiş. 'Her bir dönümde bir köle, her kölenin yanında bir câriye ve her câriye ile beraber ikişer merkeb ve bunlara ilaveten ondört bin koyunu vardı. Hiçbir misafiri evinin dışında gecelemediği gibi, hiçbir yemeğini de beraberinde bir fakir olmadan yemezdi' demiştir."
228. Abdullah b. Amr b. Âs'dan (r.a), "Bir insan, ticaret yapmadan yer içerse, hem azar ve hem de isyan eder" dediği rivayet edilmiştir.
229. İmran Vehb b. Münebbih'in; "Eyyûb (a.s) mübtela olduğu hastalığı yedi sene çekmiştir" dediğine şahit olduğunu rivayet etmiştir.
230. Süleyman et-Teymî: "Eyyûb, köyünün kilisesinde yedi sene kaldı" demiştir.
231. Vehb b. Münebbih, babasından naklen şunu haber vermiştir: "İbn Abbas ile beraberdik. Sehmoğullannm kapısı Önünde bir grubun münakaşa ettikleri söylendi. Öyle zannediyorum ki, kader konusuydu. İbn Abbas onların yanına gitmek için doğruldu, kalktı. Bastonunu İkrime'ye verdi. Bir elini onun üzerine diğerini de Tâvûs'un üzerine koyarak (yola koyuldu). Münakaşa edenlerin yanma vardığı vakit ona yer araladılar ve 'Hoşgeldin' dediler. Fakat o oturmadı ve 'Ey Vehb, genç nasıl' demişti? diye sordu. O da şöyle cevap verdi 'Genç, Allah'ın azamet ve celaletini hissetmişti. İnsanın dilimi bağlayıp kopartan, kalbindeki umutlan kıran ölümü andı ve (Ey Eyyûb! Ne bir rahatsızlıkları ve ne de dilsizlikleri olmadığı halde Allah korkusunun kendilerini susturduğu, Rahmanın has kulları olduğunu bilmez misin? Onların içerisinde Allah'ı ve Onun azametli günlerini bilen, edib, fasih ve hatib kimseler vardır. Şu kadarı var ki, onlar Allah'ı andıkları vakit, Allah'ı tazim ve teşbih için dilleri tutulur, kalpleri kırılır ve akılları başlarından gider. Bu hal kendilerinden geçip de, ayıldıkları vakit, temiz amellerle Allah'a kulluğa devam ederler. Akıllı ve kuvvetli kimseler oldukları halde, kendilerini ifratta olanlardan, zalim ve hatalı insanlardan addederler. Oysa onlar çok nezih ve temiz insanlardır. Şurası var ki, Allah'a karşı ne kadar çok amel etseler onu yeterli görmezler az bir amele de razı kalmazlar. Yaptıkları ameller sebebi ile de O'na karşı böbürlenmezler. Her nerede karşılaşırsan karşılaş, onların devamlı bir Allah korkusu, ürperti ve haşyet içerisinde olduklarını görürsün.' Daha sonra, İbn Abbas oradakilerden ayrıldı ve eski yerine döndü."
232. Nevf el-Bekâlî'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "İsrailoğullarından bir grup, Eyyûb (a.s)'un yanîna uğramışlar ve 'Başına ne gelmişse mutlaka işlediği çok büyük bir günah yüzünden gelmiştir,' demişler. Eyyûb (a.s), bunu işitmiş ve o esnada 'Başıma bu dert geldi, sen merhametlilerin en merhametlisisin' diye dua etmiş. Râvi diyor ki: 'O daha önce dua etmezdi.'"
233. İbn Uyeyne'den şöyle dediği rivayet edilmiştir; "Eyyûb'un (a.s) başına musibet gelince, birisini ashabına gönderdi ve 'Biliyor musunuz? Bu başıma gelen neden gelmiştir?' diye sordu. Onlar da, 'Biz senin bu halinin neden olduğu hakkında açıkça bir şey bilmiyoruz, ama sen bizim bilmediğimiz bir taraf var da onu saklıyorsan orasını bilemeyiz' demişler ve yanından kalkıp gitmişler. Yolda ilmi kendilerinden daha az olan birisiyle karşılaşmışlar. O adam onlara 'Allah'ın peygamberi sizi ne için çağırmış?' diye sormuş. Onlar da sebebini söylemişler. O 'Ben, gidip kendisine bütün bunların niye başına geldiğini söyleyeyim' demiş ve Eyyûb'un (a.s) yanına gitmiş. Onun da kendisine sorması üzerine 'Sen bir şey içtin ve ondan dolayı Allah'a şükretmedin; var bak, bir gölgelikte gölgelendin de, bu yüzden Allah'ın nimetine şükretmedin! (işte başına gelenler bu sebeplerden dolayı gelmiştir) demiş."
234. Bekr diyor ki: "Allah Teâlâ Eyyûb'u (a.s) affettiği zaman üzerine altından çekirge yağdırmış, o da hemen toplamaya başlamıştır. O sırada bir ses “Ey Eyyûb! Seni ben zengin kılmadım mı? Hâlâ doymadın mı?' diye seslenmiş. O da 'Senin fazlına kim doyar, ya Rabbf cevabını vermiştir."
235. Ebû'l-Âliye demiştir ki: "Muhammed’in (a.s) ashabı bana 'Ey Ebû'l-Âliye, Azîz ve Celîl olan Allah'tan başkası için amel etme ki, Allah seni kendisine ulaştırsın' dediler."
236. Abdullah b. Ebû Zekeriyâ: "Duyduğuma göre, bir adam işlediği amelinde gösteriş yaptığı takdirde, daha önceki yaptıkları da boşa gider" demiştir.
237. Seleme b. Kuheyl'den Cündüb'ün (r.a) şu sözünü işittiği rivayet edilmiştir: "Rasûlullâh (a.s): 'Kim yaptığı işleri başkalarına duyurmak, ya da gösterişte bulunmak isterse, Allah da ona misli ile mukabelede bulunur' demiştir."
238. Abdullah İbn Amr şöyle bir rivayette bulunmuştur: "Kim yaptığı işleri insanlara duyurursa, Allah onu mahlûkâtınm işitenlerine duyurur. Onu hakîr ve zelîl kılar." İbn Ömer, bu sözü ondan dinlemiş ve ağlamıştır.
239. Kays'tan Hz. Ömer'in (r.a): "Kim yaptığı işleri başkalarına duyurursa, Allah da ona misli ile mukabelede bulunur" dediği rivayet edilmiştir.
240. Mis'ar b. Kidâm ismini belirtmediği bir şeyhten şöyle rivayette bulunmuştur: "Câbir (r.a) ve Ömer'in (r.a) şöyle dediklerini işittim; onlardan biri: 'Rasûlullâh (a.s) konuşmasında acele etmez, ağır ağır konuşurdu' dedi. Diğeri de; 'Hutbede gösteriş yapan bir adam, susuncaya kadar Allah'ın gazabını celbetmeye devam eder' dedi."
241. Ebû Hureyre (r.a)'den, Rasûlullâh’ın (s.a.s): "Nice oruç tutanlar vardır ki, oruçlarında sadece açlıkları ve nice gece namaza kalkanlar vardır ki, kıyamlarında sadece uykusuzlukları, yanlarına kâr kalır" dediği rivayet edilmiştir.
242. Ebû Hureyre’den (r.a) Rasûlullah'ın (s.a.s): "Kim cehaleti, çirkin sözleri ve kötü amelleri terk etmezse, Allah'ın onun yiyip içmesini bırakmasına ihtiyacı yoktur" dediği rivayet edilmiştir.
243. Ebû Hureyre (r.a) Rasûlullâh (s.a.s)'m Rabbinden naklen şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Ben kendisine ortak koşulanların en hayırhsıyım. Kim bir iş yapar da, o işte başkasını bana ortak ederse, ben ondan beriyim; o ortak koştuğunun olsun.
244. Enes b. Mâlik (r.a) Rasûlullâh’ın (s.a.s) şöyle dediğini haber vermiştir: "Mi'râc gecesi bir kavme uğradım, ellerinde ateşten makaslar vardı ve dudaklarını parçalıyorlardı. 'Kim bunlar?' dedim. 'Bunlar yeryüzünde kitabı okudukları halde, insanlara va'z u nasihat edip, iyiliği emreden, kendilerini unutan kimselerdir. Hiç akıllarını kullanmıyorlar mı?' denildi."
245. Ebû Zer (r.a)'den şöyle rivayet olunmuştur: "Rasûlullâh: 'Kim Allah'tan korkarsa Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder.” âyetini okumaya başladı ve nihayet bitirdi. Sonra (bana dönüp), "Ey Ebû Zerr! Eğer bütün insanlar bu âyete yapışsaydı, onlara yeterdi." dedi ve arkasından bana aynı âyeti tekrar tekrar, uykusu gelinceye kadar okudu.
246. Abdurrahman b. Zeyd'den İbn Ömer'in şöyle dediğini işittiği rivayet edilmiştir: "Rasûlullâh (s.a.s): 'Kim kıyamet gününe bakmak istiyorsa, Allah Teâlâ'nın 'Güneş katlanıp dürüldüğü zaman (diye başlayan) Tekvîr sûresini okusun' demiştir.
247. İbn Abbas'tan şöyle rivayet olunmuştur: "Rasûlullâh bir kişiye yöneldi ve Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin ederim ki, birisinin Allah yolunda infak ederek Muhammed'in ehline bir altın bırakması ve ben Öldüğüm vakit de ondan elde ettiğim iki dinar geriye bırakmam hoşlanacağım bir şey değildir. Ancak borcum için ayırmam ayrı bir durumdur, dedi." İbn Abbas diyor ki: "Öldüğü vakit geriye ne dinar, ne dirhem, ne köle ve ne de câriye bıraktı. Yalnızca üç ölçek arpaya karşılık bir yahudiye rehin bıraktığı zırhı ondan geriye kalmıştır."
248. Saîd b. Yezîd, bir adamın Rasûlullâh'a (s.a.s) "Bana tavsiyede bulun yâ Resûlâllah!" dediğini, onun da 'Kavmin içerisindeki salih bir kimseden hayâ ettiğin gibi, Allah'tan da haya etmeni sana tavsiye ediyorum' dediğini rivayet etmiştir.
249. Hafs b. Asım diyor ki: "Rasûlullâh (s.a.s): 'Kişiye yalan olarak (râvîlerden Gunder vebal olarak diyor) her işittiğini söylemesi yeter.' buyurmuştur."
250. A'meş, Ebû Salih'in Rasûlullâh’ın (s.a.s) ashabından bir zâtın şöyle dediğine şahit olduğunu rivayet ediyor: "Bir adam Rasûlullâh'a (s.a.s) gelip, 'Beni cennete ulaştıracak az bir amel söyle ki, belki onu akledebilirim' demiş. Rasûlullâh da (s.a.s) 'Öfkelenme' cevabını vermiştir."
251. Enes b. Mâlik (r.a), "Rasûlullâh'ın (s.a.s) 'Kişi acele etmediği müddetçe hayır üzeredir' buyurduğunu, oradakilerin 'Nasıl acele eder ki?' diye sormaları üzerine de, 'Rabbime dua ettim, ama duama icabette bulunmadı' der" buyurduğunu haber vermiştir.
252. Ma'kıl b. Yesâr, Rasûlullâh'in (s.a.s), 'Kargaşanın çok olduğu zamanda ibadet etmek, sanki bana hicret etmek gibi (değerlidir/ dediğini haber vermiştir.
253. Ebû Hureyre (r.a), Rasûlullâh'in (s.a.s), "Allah (c.c) sizin ne şekillerinize ve ne de mallarınıza bakar. O ancak sizin amellerinize ve kalplerinize bakar" dediğini rivayet etmiştir.
Ahmed b. Hanbel, Kitâbü’z-Zühd, II. Bölüm