Ebû Süleyman diyor ki: “Soğuk bir gece mihrabda bulunuyordum, soğuk beni muzdarip kılmıştı, bir elimi ısıtmak için koynuma soktum, diğeri dua için uzatılmış halde açıkta kaldı.
Sûfî zâhidlerden Ebû Süleyman Abdurrahman b. Atiyye Darâni Şam’ın köylerinden Darrânlı olup 215/830 senesinde vefat etmiştir.
Ebû Süleyman demiştir ki:
“Gündüz iyi amel eden geceleyin, gece iyi amel eden gündüzlerin yaptığının mükâfatını görür. Nefsanî bir arzuyu samimi olarak terk edenin gönlünden Allah bu arzudan dolayı kulunu cezalandırmayacak kadar kerem sahibidir.”
Yine nakledildiğine göre Ebû Süleyman:
“Bir kalbe dünya gelip yerleşirse, âhiret oradan göç edip gider” demiştir.
Ebû Süleyman Darânî der ki:
“Nice defalar sûfiler taifesine mahsus bir nükte ve hikmet kalbime düşer de Kitâb ve Sünnet’ten iki âdil şahit bunun doğruluğuna şahitlik etmedikçe, bunları günlerce kabul etmem.” (Sûfilerden bir söz ve bir hikmet işitirim, bu çok hoşuma gider, fakat nefsim beni aldatır, diye âyet ve hadisten iki âdil şahit bulmadıkça bu sözü kabul etmem.)
Ebû Süleyman:
“Amellerin en faziletlisi nefsin zıddına hareket etmektir” demiştir.
Ebû Süleyman:
“Her şeyin bir alâmeti vardır, ilâhî inayetten feyz almanın alameti kalbin gayriden ilgiyi kesmesidir. İlahi nurun pası olan aile veya mal veya çocuk gibi şeylerin hepsi senin için uğursuzluk ve talihsizliktir.”
Ebû Süleyman diyor ki:
“Soğuk bir gece mihrabda bulunuyordum, soğuk beni muzdarip kılmıştı, bir elimi ısıtmak için koynuma soktum, diğeri dua için uzatılmış halde açıkta kaldı. Gözüme uyku bastırmıştı. Hatiften bir ses: ‘Ey Ebû Süleyman; şu uzanan ele nasibini koyduk, öbürü de uzanmış olsaydı, o da kısmetini alırdı’ dedi. Bunun üzerine hava ister soğuk olsun, ister sıcak olsun iki elimi çıkarmadan dua etmeyeceğime nefsime karşı and içtim.”
Ebû Süleyman demiştir ki:
“Bir gece uyku bastırdığı için virdimi terk ederek uyumuştum, rüyada âhu gözlü bir huri bana: ‘Sen uyuyorsun, hâlbuki beş yüz seneden beri ben senin için yetiştiriliyorum’ dedi.”
Ahmed b. Ebi’l-Havarî diyor ki:
“Bir defa Ebû Süleyman’ın yanına gittim, onu ağlar vaziyette buldum. Neden ağlıyorsun? deyince şöyle dedi: Ey Ahmed, niçin ağlamayayım, karanlık ortalığı kaplıyor, mahabbet ehli dizleri üzere çöküyor, yanakları üzere ve secde-gâha göz yaşları damlıyor. Bunlar böyle olduğu zaman Hakk Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri tecelli ederek şöyle nida eder:
Ey Cebrail, kullarımı murakabe etme sıfatıma yemin ederim ki, kim kelâmım Kur’an’dan zevk alır, rahat ve huzurunu beni zikretmede bulursa, ben onların halvette yaptıkları bu hallere vâkıf olurum, iniltilerini işitirim, ağlamalarını görürüm. Ey Cebrail, bu haldeki kullarıma neden, bu ağlama nedir? Sevenin sevdiklerine eza ve cefa verdiğini hiç gördünüz mü? diye nida etmiyorsun. Gece karanlığı bastırdığı zaman inleyerek bana sığınan bir zümreyi azaba ve hesaba çekmem nasıl yakışık alır? Zatım’a yemin ederek diyorum ki, kıyamet günü bana geldikleri gün, Kerîm (asîl) olan yüzümden perdeyi kaldıracağım. Böylece onlar beni, ben de onları temaşa edeceğim.”
Kuşeyrî Risâlesi