Vefat ettiği zaman, Peygamberimiz aleyhisselâm onun yanına girdi. İki gözünün arasından öptü. Ağladı. Gözlerinden akan yaşlar onun yanağına damladı.
Ensar kadınlarından Ümmü’l-A’lâ’nın bildirdiğine göre; Mekkeli Muhacirler Medine’ye hicret edip geldikleri zaman, Ensar (Medineli Müslümanlar) onları evlerine indirip ağırlamak için paylaşamadılar, nihayet kur’a çekiştiler.
Kur’ada Osman b. Maz’un kendilerine düştü.
Osman b. Maz’un, onların yanlarında iken hastalanıp, Bedir savaşından sonra, Hicretin 30. ayında, Şaban ayının başlarında vefat etti.
Vefat ettiği zaman, Peygamberimiz aleyhisselâm onun yanına girdi. İki gözünün arasından öptü. Ağladı. Gözlerinden akan yaşlar onun yanağına damladı.
Osman b. Maz’un yıkandı, giydiği elbisesi ile de kefenlendi.
Peygamberimiz aleyhisselâm, onun üzerine dört tekbirle namaz kıldı.
Ümmü’l-A’lâ, Osman b. Maz’un’a:
“Ey Ebu Sâib! Allah seni rahmetine kavuşturdu! Allah’ın sana ikramda bulunduğuna ben şehadet ederim!” dedi.
Peygamberimiz aleyhisselâm:
“Allah’ın ona ikramda bulunduğunu sen nereden biliyorsun?” diye sordu.
Ümmü’l-A’lâ:
“Bilmiyorum! Babam, anam sana feda olsun yâ Rasûlallah! Allah ona ikram etmez de, kime eder?” dedi.
Peygamberimiz aleyhisselâm:
“Ona Rabbinden ölüm gelmiş, şimdi o ölmüş bulunuyor.
Vallahi, ben onun hakkında ancak hayır dilerim.
Ben, Allah’ın Resûlü olduğum halde, bana ne yapılacağını ben bilmem!” buyurdu.
Osman b. Maz’un’un zevcesi de:
“Osman b. Maz’un! Cennet sana kutlu olsun!” demişti.
Peygamberimiz aleyhisselâm ona hiddetli bir bakışla bakıp:
“Sen bunu nereden biliyorsun?” diye sordu.
Kadın:
“Yâ Rasûlallah! O senin süvarin ve sahabin ya!” dedi.
Peygamberimiz aleyhisselâm:
“Vallahi, ben onun iyiliğinden başka birşey bilmiyorum!
Ben Resûlullah olduğum halde, bana ne yapılacağını ben bilmem!
Onun hakkında, ‘O Allah’ı ve Resûlünü severdi’ demen yetişir!” buyurdu.
Ümmü Hârice de Osman b. Maz’un’un vefatında onun mutluluğa erdiğini tebrik ve tebşir edince, Peygamberimiz aleyhisselâm:
“Kim bu konuşan?” diye sordu.
Ümmü Hârice:
“Yâ Rasûlallah! Osman b. Maz’un’dur bu!” dedi.
Peygamberimiz aleyhisselâm:
“Evet! Osman b. Maz’un’dur bu! Onda biz hayırdan başka bir şey görmedik!
Bununla birlikte, Resûlullah olduğum halde, vallahi bana ne yapılacağını ben bilmem!” buyurdu.
Peygamberimiz aleyhisselâmın Osman b. Maz’un gibi faziletli bir sahabi hakkında böyle buyurması ashaba çok ağır geldi, onları kaygılandırdı.
Peygamberimiz aleyhisselâm, Osman b. Maz’un için:
“Sen dünyadan hiçbir şeye bürünmeden çıkıp gittin!” buyurdu ve onu Bakiyy kabristanında hazırlanan kabrine gömdürdü.
“Osman b. Maz’un; o, bizim ne güzel selefimizdir!”‘ buyurdu.
Allah ondan razı olsun!
Osman b. Maz’un’un kabrinin başında, Peygamberimiz aleyhisselâmla birlikte, Osman b. Maz’un’un oğlu Sâib, Osman b. Maz’un’un iki kardeşi Abdullah ve Kudâme ile Hâris’in oğlu Ma’mer de ayakta dikildiler.
Bakiyy kabristanına Muhacir Müslümanlardan ilk gömülen, Osman b. Maz’un oldu.
Peygamberimiz aleyhisselâm kızı Hz. Rukayyeyi kabre koydururken de:
“Hayırlı selefimiz Osman b. Maz’un’a katıl!” buyurmuştur.
Ümmü’l-A’lâ der ki:
“Osman b. Maz’un’dan dolayı mahzun bir halde uyuduğum zaman, rüyamda ona ait akar bir su gördüm. Gidip bunu Peygamber aleyhisselâma haber verdim.
Peygamber aleyhisselâm:
‘Bu, onun amelidir!’ buyurdu.”
Mustafa Âsım Köksal, İslâm Tarihi, Medine Dönemi