Cenab-ı Allah, O’na risâleti verdiği zaman bu ilahi nurdan ilk koru alan Hz. Ali oldu. Rasûlullâh, ailesini ve Kureyşlileri İslam’a davet ettiği zaman o daha çiçeği burnunda bir gençti.
Ebû Talib’in oğlu olan Hz. Ali (k.v.), soy itibarıyla Abdulmuttalib b. Hâşim b. Abdi Menâf b. Kusay’a ulaşır. Annesi Fâtıma binti Esed b. Haşim b. Abdi Menâf’tır. Annesi ilk defa bir Haşimî dünyaya getiren kadın olarak bilinir. İslam üzere hicretten sonra Medine-i Münevvere’de vefat etmiştir. Hz. Ali (r.a.)’nin; Ebu’l-Hasen ve Ebû Turâb gibi künyeleri vardır. O, Rasûlullâh (s.a.v.)’ın şu hitabına nail olmuş müstesna bir sahabedir.
“Ey Ali! Sen benim dünyada da, ahirette de kardeşimsin.”
Rasûlullâh (s.a.v.)’ın amcasının oğlu olan Hz. Ali, aynı zamanda da Habîb-i Ekrem (a.s.)’in kızı Fâtımatü’z-Zehrâ’nın da kocasıdır. Kendisi Arap ve Acem içerisinde Rasûlullâh (s.a.v.) ile ilk defa namaz kılma şerefine erenlerdendir. Cengâver bir karaktere sahip olduğundan hemen her harpte sancak onun elinde olurdu. O, ümmetin kadısı ve İslam dininin de süvarisiydi. Allah yolunda hakkıyla mücadele vermiş, ilim ve amel zırhına bürünmüş bir kahramandır. Rasûlullâh (s.a.v.) onu cennetle müjdelemiş ve hakkında şöyle buyurmuştur:
“Ben kimin efendisi isem, Ali de onun efendisidir.” Yine:
“Seni ancak mü'min olan sever, sana ancak münafık olan buğzeder.” (Müslim, I, 86) hadisi O'nun hakkındadır.
Hz. Ali, bi’setten (nübüvvetten) on yıl evvel dünyaya gelmiştir. Babası Ebû Talib’in çocuklarının sayısı çok olduğundan geçim hususunda sıkıntı çekiyordu. O, daha bir çocuk iken Mekke’de kuraklık baş göstermişti. Bunun üzerine Hz. Peygamber, amcası Abbas’ı da yanına alarak Ebû Talib’in yanına gitti. Ona, çocuklarından birinin bakımını kendisinin diğerini ise Abbas’ın üstlenmek istediğini söyledi. Böylece onun yükünü hafifletmek istiyordu. Ebû Talib, bu teklifi uygun gördü. Abbas, Hz. Cafer’i, Rasûlullâh da Hz. Ali’yi aldı. Böylece Hz. Ali, Rasûlullâh (s.a.v.)’ın evinde ve onun himayesinde büyüdü. Onun ihsan ve nimeti ile yetişti. Allah Rasûlü’nün, insanlar arasında en çok sevdiği kişi Hz. Ali idi.
Cenab-ı Allah, O’na risâleti verdiği zaman bu ilahi nurdan ilk koru alan Hz. Ali oldu. Rasûlullâh, ailesini ve Kureyşlileri İslam’a davet ettiği zaman o daha çiçeği burnunda bir gençti. Kendi kavmi O’na yardım edip etmemede tereddüt ederken Hz. Ali şöyle haykırdı:
“Ben senin vezirin, yardımcın olurum ya Rasûlullâh!”
Hz. Ali, Hz. Hatice’den sonra İslâm’ı kabul edenlerdendi. Hz. Ali bu hususta şunları söyler:
“Ben bu ümmetten kimse Cenab-ı Allah’a ibadet etmezken, beş yıl Hz. Allah’a ibadet ettim.”
Enes b. Mâlik şöyle diyordu:
“Rasûlullâh’a peygamberlik Pazartesi günü verilmiştir. Ali ise bundan bir gün sonra Müslüman oldu.”
Yüce Allah, cümlemizi şefâatlerine erdirsin...
Bizi sosyal medyada paylaşın: