Allah’a (c.c) hamd, Rasûlü’ne (s.a.s) salat ve selam olsun. O’na (c.c) ne kadar şükür ve hamd etsek azdır. Bizleri doğru yola iletmiştir. Duâmız, hidâyet verdikten sonra dalâlete düşürmemesi için olsun.
Peygamberlerin sonuncusunu (s.a.s) Allah (c.c) teyid ediyor, aklımıza şaşkınlık verecek, bizi hayrete düşürecek, haber verdikleri olaylar var. Bu sebeple mü’minlerin imanlarının kat kat arttığını, amellerinin çoğaldığını görüyoruz. Bunlar bizleri mutlu ediyor. Bunun için bu yazımda bir hadis-i şerifi konu aldım. Umulur ki okuyanlar üzerinde düşünür ve ibret alırlar.
“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki İslam’ın yalnız ismi, Kur’ân’ın ise resmi kalacak. Mescidler dış görünüşü ile mamur, fakat içleri hidâyetten mahrum olacak. Onların âlimleri gök kubbe altındakilerin en şerlileridir. Fitne onlardan çıktı, yine onlara dönecektir.”(Hadisi Beyhaki rivayet etmiştir.)
Bugünkü şartlarda hadisi bir defa daha düşüne düşüne okuyalım. Akıl kantarımızda tartabildiğimiz kadar tartalım. Tehlikelerin neler olduğunu görmeye çalışalım. Kaç mü’min olayları dert ediniyor da tedirgin oluyor?
Burada İslâm’a, onun kitabı Kur’ân’a vurgu yapılıyor. Yıllardan beri içinin boşaltılmaya çalışıldığı İslâm ve Kur’ân emaneti var ortada. Mamur mescidler, tezyinatlı büyük camiler cemaatsiz kalmış, kimin neyine...
Mescidlerin sadece Cumalarda, Ramazanlarda cemaatçe zenginleşmesi yetmez. Beş vakit namazlarda camiler boş bırakılmamalıdır. İnananlar ancak mescidleri îmar ediyorlar. Ya fitnenin kendilerinden çıktığı ve gök kubbe altındakilerin en şerlileri olan âlim taslaklarına ne demeli!
Hiçbir din âliminin yapmadığı yorumlarla yüce Kur’ân’a saldıranlar, hadisleri lüzumsuz kabul edenler, dünyanın en şerlileri ve fitnecileri olmasın mı? Bunların itikat ve imanları hangi durumdadır bilmek için çok derin âlim olmak gerekmez. Evet, kimsenin kalbi açılıp bakılmamıştır ama “âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” da çok doğrudur diyemez miyiz? Burada hadisle, bir şiiri birinin diğerini nakzetmesi için söylemiyorum.
Niyetler belli, dine hücum etmek, tahrif etmektir. Kaldı ki hadiste işaret edilen husus tamamen başkadır. “Lâilâheillallâh” diyen bir kişiyi öldüren sahâbîye, Hz. Peygamber (s.a.s):
“Hel şekakte kalbehû / Kalbini yardın da mı baktın?”buyurmuştur.
İtikâdî hususlar o kadar hassastırlar ki değil inkâr, onlarla alay ve istihzâ edilmesi, hafife alınması asla câiz değildir. Herkes bunu bilmeli ve hangi sınırda olduğunu iyi kavramalıdır.
Hâlâ Müslüman olduğunu sanan nice dinden çıkmış gayr-i müslimler saflarımızda, camilerimizde dönüp dolaşmaktadır, maazallah, sonuç çok vahimdir.
Bizi sosyal medyada paylaşın: