Lihyân oğulları, İslâmiyet’i kendilerine öğretmeleri için Hz. Peygamber'den muallim istemişlerdi.
Bunun üzerine Efendimiz (s.a.s), Ashâb-ı Suffe’den yedi kişiyi görevlendirdi. Ancak bu sahabîler, Reci suyunun başına vardıklarında, kendilerini davet eden Lihyân oğulları tarafından ihanete uğradılar. Zeyd b. Desinne ve arkadaşı Hubeyb hariç, diğerleri hemen orada şehit edilmişti. Lihyân oğulları bu iki sahâbîyi esir edip Mekkelilere sattılar.
Mekkeli müşrikler bu iki sahabîyi idam etmeye karar vermişlerdi. Son dakikalarını yaşadığını anlayan Zeyd, iki rekât namaz kılmak için kıyâma kalktı. Böylece o; İslâm'da ilk defa, idamdan önce namaz kılma âdetini ortaya koymuştur.
Orada toplanan seyircilerin huzurunda Ebu Süfyan, ona: “Doğru söyle ey Zeyd! Şimdi Muhammed'i bulup da senin yerine O'nu öldürmemizi, senin de sağ salim olarak ailene dönmeni istemez misin?” deyince,
Zeyd: “Vallahi ben, ailem içinde sağ salim oturup da Rasûlullâh’ın değil sizin yanınızda, şimdi bulunduğu yerde bile ayağına bir diken batıp incinmesine razı olmam” diye karşılık vermiştir.
Bu sözleri duyan Ebu Süfyan: “Ben insanlar içinde Muhammed'in ashabının, Muhammed'i sevdiği kadar, hiç bir kimsenin bir başkasını sevdiğini görmedim” diyerek hayal kırıklığına uğradığını dile getirmişti.(1)
Değil O'nun nurlu asrında, O'ndan sonra dahi O'nu canından ve malından daha fazla seven kimseler gelecektir. Bu durumu bizzat Hz. Peygamber’in (sav) kendisi şöyle açıklamıştır: “Benden sonra, beni, her şeyden çok seven bir çok kimseler gelecektir ki, onların birisi ailesi, mâl ve mülküne karşılık beni bir defa olsun görmeyi tercih edecektir.(2)