Ey insanlar!
Bu daveti dinleyiniz ve icabet ediniz.
Ey mü’minler! Allah ve O’nun Rasûlü sizi hayat veren şeylere davet ettiği zaman ona uyunuz.
Rasûlullah, buyurdu ki:
"Ben sizleri (ateşe düşmemeniz için) belinizdeki kemerlerinizden yakalayıp kurtarmaya çalışıyorum. Fakat siz elimden kurtuluyor ateşe düşüyorsunuz."(Müslim,Fedâil, 17) Burada Rasûlullah’ın insanlığı kurtarmak için nasıl cansiperane gayret gösterdiğine şâhit oluyoruz. O bu vazife anlayışı içinde hayat boyunca didindi durdu. Hakkıyla risalet vazifesini yaptığı halde, son haccında binlerce olan Ashabına çok veciz bir hitabede bulundu.
“Bugün artık şeytan mağlup olmuştur. Ye’s içinde defolup gitmiştir” demiş ve devamla;
Tebliğ ettim mi?” sorusu, ashâbın cevapları ve sonunda şahadet parmağını göklere kadar kaldırarak üç defa
"Şahit ol ya Rab!" deyişi... (Buhârî, Hac, 133.)
Ey hayırlı ameller yapanlar!
Siz Allah’a verdiğiniz sözü tutunuz ki Allah da size haber verdiğini yerine getirsin. Allah’a evvelki Müslümanların iman edişi gibi iman ediniz, amellerinizi onun için ihlâslı yapınız, Allah’ın ve onun Rasûlünün size hayat veren davetine uyunuz!
Kendinizden işe başlayınız. Kendinizi Allah yolunda mücahedeye hazırlayınız, ona takvayı ve din üzerinde dosdoğru olmayı yükleyiniz.
Müslümanlar olunuz. İslâm ile yükseliniz. İslâm ile izzet bulduğunuzu herkese ilân ediniz. Başlarınızı yükseklere kaldırınız. Eğer bunu yaparsanız Allah’ın yeryüzünde halîfeleri olursunuz.
İyilikle emrediniz, kötülükten nehyediniz. Sizi hak yoldan hiçbir kınayıcının kınaması alıkoymasın. Sizin kendisine intisap ettiğiniz ve onu tanıdığınız İslâm size sesleniyor ve sizin kalplerinize haykırıyor. Ona yardımcı olunuz, onun uğruna evvelki Müslümanların yaptıkları gibi, mallarınızla canlarınızla feda olunuz.
İslâm, ancak Allah’a verdikleri sözü tutan, gözlerinde dünyanın küçücük olduğu kimselerin omuzlarında yükselir. Onları şehvetler şaşırtmaz, sapıklıklar onları yolundan alıkoymaz ve onları makam ve bitmeyen arzular yollarından geri çevirmez. Çünkü onlar Allah’ı hakkıyla bilmişlerdir. O’na samimi kalplerle ve hâlis amellerle yönelmişlerdir.
Bu hakikatleri gözlerinizin önüne koyunuz. Kesin olarak biliniz ki bu devamlı olan din kendi emir ve yasakları karşısında mağlup olan, ahmakların ve boş şeylerle meşgul olanların kendisini müdafaa etmelerinden çok çok büyüktür. Kendi yoluna cihat için dalmış insanların da mücahedesine muhtaç değildir. O Allah yine söylediklerini amellerinde tatbik etmeyen dilleriyle sadece davet edenlerin davetinden de çok büyüktür.
Hakkıyla amel edenler, doğrulukla inandığını tatbik edenlerden olunuz. Sizlere çalışmalarıyla, doğruluklarıyla ve mücahedeleriyle bu nuru ulaştıran sonra da sizlere bu parlayan nuru miras bırakan selefin hayatına tekrar dönünüz. Sizlerde onlar gibi bu dini sizden sonrakilere miras olarak bırakınız. Hem de bu dini onlara noksansız olarak, tam bir surette teslim ediniz. Muhakkak ki o sizin omuzlarınızda bir emanettir. Allah (c.c) kıyamette ondan size soracaktır.
“De ki: Ey tevbekârlar çalışın! Çünkü yaptıklarınızı Allah da Rasûlü de mü’minler de göreceklerdir.” (Tevbe 9/105.)
Burada vedâ haccını ve hutbesini yeniden hatırlayıp üzerinde düşünelim. Ve hem de onunla bereketlenelim.
Bizi sosyal medyada paylaşın: