Hâtemu’l-Asamm’ın şöyle dediği nakledilmiştir: “Bir gaza esnasında düşmandan bir şahıs beni yakaladı, boğazlamak için yere yatırdı. Böyle iken bile gönlüm onunla meşgul olmadı.
Horasan şeyhlerinin büyüklerinden olup Hatim b. Yusuf Asamm adı ile de tanınmaktadır. Şakîk’in talebesi, Ahmed b. Hadreveyh’in üstadı idi. Derler ki: O, Asamm (sağır) değil idi, bir kere sağır imiş gibi hareket etmiş, onun için sağır adını almıştı.
Üstad Ebû Ali Dekkak’in (k.s) şöyle dediğini işittim: “Bir kadın geldi ve Hâtem’den bir mesele sordu, kazara o sırada kadın yellenmiş ve bundan dolayı da çok mahcup olmuştu. Hâtem kadına, ‘Yüksek sesle konuş, zira ben çok ağır işitiyorum’ demiş ve kadına sağır olduğu kanaatini vermiş, kadın da bu işe memnun olmuş ve kendi kendine: ‘Muhakkak ki, yellendiğimi duymamıştır’ demişti. Bu hadiseden sonra Hâtem’in adı sağıra (asamm) çıkmıştı.”
Hâtem diyor ki: “Hiç bir sabah yoktur ki, şeytan bana ‘ne yiyeceksin, ne giyineceksin, nerede ikâmet edeceksin?’ dememiş ve benden şu cevabı almamış olsun. ‘Ölümü yiyeceğim, kefeni giyeceğim, mezarı mesken edineceğim!”
Aynı senetle nakledildiğine göre, Hâtem’e: “Ne istersin?” diye sorulmuş. “Akşama kadar afiyette olmak isterim” demiş. “Her gün afiyette değil misin?” denilmiş. O da: “Afiyette olduğum gün, günâh işlemediğim gündür” demişti.
Hâtemu’l-Asamm’ın şöyle dediği nakledilmiştir: “Bir gaza esnasında düşmandan bir şahıs beni yakaladı, boğazlamak için yere yatırdı. Böyle iken bile gönlüm onunla meşgul olmadı. Tersine Allah Teâlâ’nın hakkımdaki hükmünün ne olacağını düşünmekte idim. Düşman beni kesmek için çizmesinden bıçağını çekmeye uğraşırken birden serseri bir ok boğazına saplandı, onu öldürdü.”
Hâtem’in şöyle dediği rivayet edilir: “Bizim bu (tasavvuf) mezhebimize giren, ölümün şu dört nevini kendine mal etsin- Beyaz ölüm, bu açlıktır; kara ölüm, bu halkın eza ve cefasına tahammüldür; kızıl ölüm, bu heva ve hevese karşı koyarken her nevi şaibeden uzak halis ameldir; yeşil ölüm... Bu, yama üzerine yama atılmış hırka giymektir.”
Kuşeyrî Risâlesi