Hâlisiye kolu; eş-Şeyh Ziyâuddin Abdurrahman Hâlis Kerkükî (k.s) Hz.leri tarafından kurulmuş ve “Hâlis” ismine izâfeten “Hâlisiye” olarak tanınmıştır. Şeyh Abdurrahman Hz.leri; kelime-i tevhîd ve lafza-i celâl zikirlerinin yapılışında bazı yeni usuller koymuş ve bu ictihâdıyla “Pir” unvanını almıştı..
"Lâ ilahe illallah" yüce, değerli, paha biçilmez bir sözdür ki ona yapışan selâmete kavuşmuş ve azaptan korunmuş olur. Bir hadis-i şerifte, "İnsanlar 'lâ ilahe illallah' diyene kadar onlarla savaşmakla emrolundum. Bunu dedikleri zaman kanlarını benden korumuş olurlar" buyurulmuştur...
Yûnus Emre’nin tarihî kişiliği menkıbeler içinde kaybolup gitmiştir. Kaynaklar ondan bahsederken daima rivayetleri aktarmaktadır. Bu sebeple, Yûnus’un kimliğini araştırırken menkıbelerden hareket etmek, bu rivayetlerdeki küllenen gerçekleri ortaya çıkarmak gerekir...
Evliya Çelebi Seyahatnamesi‘nde Nalıncı Memi Dede’den şöyle söz eder: Nalıncı Memi Dede, Bergamalı‘dır. Unkapanı Araplar Camii karşısında bir dükkânda nalıncılık yapar. Ölümünden sonra da bu dükkân, nalıncılık işinden başka bir iş kullanılamaz. Abdi Çelebi, hayatında eline keser almadığı halde bu d..
Allah Teala'yı hakkı ile takdir eden alimler, Allah Teala'ya dünyevi çıkarlarını koruması, maksatlarına ulaşmalarını sağlaması için tevekkül etmezler. Onlar tevekküllerinde arzuladıkları takdirin gerçekleşme sini, istemedikleri hükümlerin değiştirilmesini, Allah Teala'nın sabık iradesinin kendi a..
Hep fesad işlerime, Estağfirullah tevbe, Yaman teşvişlerime, Estağfirullah tevbe. Gözümün baktığına, Gönlümün aktığına, Kulağım çaktığına, Estağfirullah tevbe. Dilimin gıybetine , Nefsimin lezzetine, Hep azam lezzetine, Estağfirullah tevbe...
"Bizim sözlerimiz Kitab ve Sünnet'tendir. Bu iki kaynaktan gücünü ve manasını almayan bir sözde değer yoktur." "Ârifin alâmeti nedir?" diye sorulduğunda; "Allahü Teâlâ'yı anmakta gevşeklik göstermemektir." buyurdu...
Mürşid-i kamile intisabın gerekliliği konusuna işaret bir ayet-i kerime şöyledir: Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadıklarla beraber olun. (Tevbe, 9/119)..
Şüphesiz ki, Mevlânâ Celâleddin-i Rumî veya diğer tasavvuf büyükleri denilince, İslâm’ı taviz vermeden yaşayan kimseler anlaşılır. Hakiki mutasavvıf bunlardır. Hem şu da kesin olarak bilinmelidir ki, bu tasavvufî hayat Peygamberimizin, sahabîlerin, tâbiînin ve ondan sonra gelenlerin İslâmî yaşayışla..
Manevî semamızın yıldızlarından Bişr-i Hafi, h.150 (m.767) yılında Merv’de doğdu. Merv’in ileri gelen ailelerinden birine mensuptu. Bağdat’ta yaşadı ve h.227 (m.841) yılında burada vefat eyledi...