Muharrem ayı, hicrî takvimin ilk ayıdır. 26 Kasım 2011 Cumartesi tarihi ise Muharrem’in birinci gününe tekabül etmektedir. Yani Efendiler Efendisi’nin (s.a.s), Mekke’den Medine’ye hicretinin 1433. yıldönümü… İslâm tarihinde önemli bir yeri olan Muharrem ayının onuncu gününe “Aşûre Günü” denilir. Aşûre günü 5 Aralık 2011 Pazartesi günüdür. Bu günü bir öncesi ve sonrası ile oruçlu geçirmek sünnettir. (Tirmizî, Savm/50) Hazreti Aişe validemizin bildirdiğine göre; İslâm öncesinde Peygamberimiz (a.s) ve Mekke halkı “aşûre” günü oruç tutuyordu. Peygamberimiz (a.s), Medine’ye geldiklerinde de bu orucu tutmaya devam etti ve ashabının da tutmasını istedi. (Buhârî, Savm/69; Müslim, Sıyâm/128; Tirmizî, Savm/49)
Ramazan orucu farz kılındıktan sonra da Peygamberimiz (a.s) “aşûre orucunu” tutmuş ve:
“Ramazan orucundan sonra en fazîletli oruç, Allah’ın ayı olan muharrem ayında tutulan aşûre orucudur.” buyurmuştur. (Tirmizî, Savm/46; Müslim, Savm/38; Ebû Dâvûd, Savm/56)
Peygamberimizin bu tavsiyesi üzerine sahabenin bir kısmı bu orucu tutmuş, bazı sahabîler de tutmamıştır. (Buhârî, Savm/69; Müslim, Sıyâm/113-126)
Bu ayda Hz. Âdem’in cennetten yeryüzüne indirilmesi,
Hz. Nuh’un (a.s) tufandan kurtulması,
Hz. Musa (a.s) ve ona iman edenlerin Firavun’un zulmünden kurtulmaları gibi insanlık tarihinde dönüm noktası sayılabilecek önemli bazı olayların vuku bulduğu rivayet edilmektedir.
Diğer taraftan bütün Müslümanları üzen, Peygamberimizin torunu Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit edilmesi olayı da bu ayda vuku bulmuştur.
Bu acı olayın tasvibi mümkün değildir. Ancak tarihin belli bir kesitinde Hz. Hüseyin ile Peygamberimizin soyundan gelen bir kısım seçkin insanın etrafında oluşan üzücü olaylar, artık tarihe mal olmuştur.
Müslümanlara düşen görev, bu tür olayların tekrarlanmasını önleyecek bir bilinç ve anlayışa sahip olmak, kardeşlik, birlik ve beraberliği koruyabilmek ve yüce Allah’ın:
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’ân’a) sımsıkı sarılın ve parçalanıp bölünmeyin.” (Âl-i İmrân, 3/103) emrine uyabilmektir.