1. Günlük zikir abdestli veya abdestsiz olabileceği gibi abdestli olarak yapılması daha iyidir. Böyle yapılan zikir ölü kalpleri diriltir. Kalplere huzur gelir.
2. Yürürken, otururken,ayakta iken, çalışırken zikredilebileceği gibi seccadenin başında, kıbleye dönülmüş halde, tenhada huzur ile Cenab-ı Allah’ı zikretmek daha evladır.
3. Temiz, sakin ve gürültüden uzak bir yer tercih edilir. Zikirden önce mümkünse güzel koku sürünmek de iyidir.
4. Kendimizi zikre vermek. Cenab-ı Allah’ın bizi görüp bildiğini, bize bizden daha yakın olduğunu düşünmek. Dünyalık düşüncelerinden sıyrılmak, hatıratı defetmek. Zikre ara vermeden çekmekle hükümlü bulunduğumuz evradı bir oturuşta tamamlamak. Dünya kelamı konuşmamak. Ders ortasında konuşmamak, sorulana cevap vermemek, bir oturup bir kalkarak zikrin ahengini bozmamak, gelecek feyze muntazır olmak onu bekleyip yakalamak.
5. Ders tarif edilişini aynen tatbik etmek. Mürşidinin zikir tarifini yaptığı şekilden sapmamak. Ölüm halini düşünmek olan rabıtayı mevti sağlam yapmak, usule uymak.
6. Gözler kapalı, kalp açık ve uyanık olmak.
7. Feyzin akmasında çok önemli rolü olan rabıtayı iyice yapmak.
8. Tefekkür-ü mevti nasıl yaparız? Bu ölümü düşünmedir. Doğduğumuzu, büyüdüğümüzü, genliğimizi ve ihtiyarlığımızı düşünürüz. Herkese gelecek olan ölüm meleğinin bir gün kapımızı çalacağını ve ruhumuzu alacağını düşünürüz. İman ile göçtüğümüzü, bizi alıp soyup yıkadıklarını, kefenlediklerini, sonrada omuzlar üzerine alınıp, musalla taşına götürüldüğümüzü orada Müslümanların namazımızı kıldığını düşünürüz. Daha sonra musalladan alınmış ve mezara götürülmüşüz. Orada üzerimize toprak örtülmüş ve bizimle mezarımızın başına gelenler geri dönmüşler ve biz yalnız kalmışız. Münker ve nekir meleği gelmiş ve bize beş soruyu sormuştur. Biz de Cenab-ı Allah’ın izniyle bu sorulara cevap vermiş ve kurtulmuşuz. Artık mezarımız bir cennet bahçesidir. Oradan bir pencere açılmış ve cennetteki yerimize bakar bir haldeyiz. Kıyameti bekliyoruz, kıyamet gelip çatmış, sırat, mahşer, sorgu sual derken, kurtulup cennete girenlerden olmuşuz. Orada Cenab-ı Allah’ın nimetlerini tatmakla meşgulüz.
9. Rabıta-ı şerif de şöyle yapılır. Cenab-ı Allah’tan gelen feyz-i ilahi Hz. Cebrail’e, oradan Peygamberimize, oradan Hz. Ali’ye, Hz. Hasan-ı Basrî’ye, oradan Pir Abdulkadir Geylani’ye, onlardan da silsile yoluyla en son mürşide kadar gelip akmaktadır. Bana ders tarif eden zikirde yol göstericim mürşidim karşımda duruyor. Onun kalbine akmakta devam eden füyûzât-ı ilahi benim kalbime de bir musluktan suyun aktığı gibi oluk oluk akıp durmaktadır. Bu iyilerle beraber olma halidir. Bu halimizi hiç bozmadan günlük dersimizi yapmaya çalışırız.
10. Cenab-ı Allah’ı zikretmek, kendilerine nasip olanlar bunun kıymetini bilmelidir. Haline şükretmeli ve buna devam etmelidir. Kendilerine tarif edilen miktar ve ölçülere uygun olarak Cenab-ı Allah’ı zikrederler, toplu zikri ganimet bilenler, sonunda bunları büyük sevaplar halinde bulacaklar ve sevineceklerdir. Her müslümanın Cenab-ı Allah’ı zikretmesi vacip iken bunu ihmal edenler cennette bile olsalar nedamet duyacaklardır. Cenab-ı Allah bizi nedamet duyanlardan kılmasın.
Abdullah Demircioğlu