Bu ayın feyiz ve bereketi ifade buyrulurken Peygamber Efendimiz (s.a.s): “Ümmetim Ramazân’da ne türlü hayır ve bereketin olduğunu hakkıyla bilselerdi, bütün senenin Ramazân olarak devam etmesini isterlerdi” demiştir. (Riyazü’s-Sâlihîn, II, 489; Ali el-Müttaki, Kenzul-Ummâl, VIII/478; Heysemî, Mecmâu’z-Zevâid, III/141; et-Terğib ve’t-Terhîb, II/102) Oruç tutanlar hem dinin icaplarını yerine getirmiş olur hem de sıhhat kazanmış olurlar. Tabii ki bu ay sadece oruç tutma ayı değildir. Sadaka ve zekât ayı, hayırları daha fazla yapma ayı, kötülükleri hiç yapmama ayı olarak değerlendirilmelidir. Çünkü hayırlara kat kat ecir ve mükafaat verilirken şerlerin de cezası katmerli olacaktır. O (c.c) bize hatırlatmıştır; “Ey hayır sahipleri! Hayırlarınızı arttırınız. Ey şer sahipleri! Siz de şer islerinizi kısınız.”
Bu münasebetle dilin korunması, gözlerin korunması, kalbin korunması lâzımdır. Kazancının helâl olmasına dikkat etmek, kul hakkı üzerine geçirmemek, sahtekârlık yapmamak, doğru sözlü olmak, yalan söylememektir. Böylece bütün azalarımıza oruç tutturmaktır. Bu şekilde bir ay boyu kazandığımız iyi huyları, ömür boyu devam ettirmektir.
Oruçtan maksat budur. Salih bir kul olmak, herkese faydalı olmaktır. Receb ve Şaban ayları Ramazân’ın müjdelendiği aylardır. Taksim taraf-ı İlâhî’den de öyle yapılmıştır. Receb; Rahmanî ay, Şabân; Muhammedî ay, Ramazân da Ümmet-i Muhammed’in ayıdır. Bunlar insanlığa bir lütuf ve ikramdır. Bu aya fazilet kazandıran birçok sebepler vardır. O sebepleri de veren yine Cenab-ı Allah’tır. İçinde Kadir Gecesi’nin gizlenmiş olduğu, Kur’an-ı Kerim’in bu ay da nazil olmaya başlamış olması Ramazân’ın manâ ve ehemmiyetini artırmıştır. İnsanlık hep O’na muhtaç… Çünkü O’nun mülkünde yaşıyor.
Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre Resulullah (S.A.S.) şöyle buyurmuştur:
“Ramazân gelince Rahmet kapıları açılır. Cehennemin kapıları kapatılır. Şeytanlar zincire vurulur.” (Buhârî, Savm/5; Müslim, Sıyâm/2)
Bu hadis muttefekun aleyh bir hadistir. Diğer bir hadis-i şerifte ise:
“Ramazân’ın ilk gecesi gelince, şeytanlar ve cinlerin azgınları bağlanırlar” diye buyrulmuştur. Bu hadisi de, Tirmizi, Nesaî, İbn-i Mâce ve Ahmed b. Hanbel rivayet etmişlerdir.
Bu arada şunu hatırlatmak gerekir ki, hadisler bu kadar sağlam bir şekilde bizlere nakledilmiş, zayıfsa zayıf, hasense hasen, mevzu ise mevzudur, denilerek kitaplara geçmiş olduğu halde bazı mürtedler, hâlâ Peygamberimizin hâl, akvâl ve takrîrden müteşekkil hadislerini hafife almakta, bunları inkâra yeltenmektedirler. Bu korkunç bir fitnedir, mukaddes dinimize yönelik tahrip hareketidir. Bunun başında bütün bâtılların, tahrif edilmiş yahudilik ve hrıstiyanların olduğunu görmemek ve anlamamak mümkün değildir.
Özellikle bu mübarek ayda; (birtakım) medya da, gazeteler de zehirlerini kusmaktadırlar. Bir müslüman olarak da burada bunları hatırlatmayı ve bunlardan kendimizi, ailemizi, çevremizi korumayı tavsiye ederim. Bunlar çevrelerimizi bozup yıkmaya çalışanlardır. Siz müslümanlar da onları dinleyerek, kendinizi meşgul etmeyin. Onlar Allah’a ve Rasûlü’ne ve bütün müslümanlara harp açmışlardır. Fakat bilinmektedir ki, Cenâb-ı Allah mağlup edilemez... “Lâ gâlibe illallâh”tır.
Tekrar hadislere dönerek bir iki hatırlatmayı yapmakta fayda vardır. Belirtildiği üzere şeytanlar zincirlere vuruluyorlar. Burada kötülük tamamen ortadan kalkıyor, onların zincirlenmiş olmaları hareket alanlarını daraltıyor, günah yapma hızlarını düşürüyor ve kötülükler azalmış oluyor. Burada yine okuyucularımıza, Peygamberimizin, mübarek fem-i saadetlerinden şu müjdeleri hatırlatalım. Yalnız bu hadisi Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş, “hadis hasen”dir denilmiştir. Bu konuda bir ikaz da yapmak istiyorum. Hadis hasendir, mevkûfdur... gibi deyimler, usulü ilgilendiren şeylerdir, onları oradan öğrenmek lazımdır.
Ebu Hüreyre’den (r.a) rivayet olunduğuna göre, Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Ümmetime, onlardan önce hiçbir ümmete verilmeyen beş özellik verildi. Bunlar:
Oruçlunun ağzının kokusu, Allah katında, misk kokusundan daha iyidir.
Oruçlu olanlar, oruçlarını açıncaya kadar melekler onlar için istiğfarda bulunurlar.
Cenâb-ı Allah (c.c) her gün cennetini süsleyerek ona: ‘Benim sâlih kullarım rızık derdinden ve sıkıntıdan kurtulmak üzereler ve onlar sana yakında geleceklerdir’ der.
Şeytanların azgınları, Ramazân ayında, Ramazân’ın dışında kötülüklerini yaymak için gittikleri yerlere gidemeyecek şekilde zincire vurulurlar.
Bu ayın içinde, bir gecenin sonunda onlara mağfiret olunur.”
Onu dinleyen Sahabeler sordular:
“Ya Rasûlallâh! O gece Kadir gecesi midir?” Peygamberimiz (s.a.s):
“Hayır, ama amel edene amelini bitirdiğine ecri tam olarak verilir” buyurdular.
Sözlerin en güzeli, Cenâb-ı Allah’ın Kelamı, sonra da O’nun elçisininkilerdir.
Ramazân ayı bütün insanlığa hayırlar getirsin, onların kurtuluş ve hidayetine vesile olsun inşâallâh.
Ramazânınız mübarek olsun…
Abdullah DEMİRCİOĞLU