Muridan
Tevekkül

Tevekkül

"Başarım ancak Allah'ın yardımı iledir. Ben sadece O'na tevekkül ettim ve sadece O'na yöneliyorum." (Hud/88)

Tevekkül sözlükte “dayanmak, güvenmek, birine işini havale etme” anlamına gelirken dinî terminoloji de ise “bir kimsenin hedefine ulaşmak için maddi ve manevi tedbirleri aldıktan sonra kendini Allah’a teslim etmesi, rızkında ve işlerinde Allah’ı kefil bilip sadece O’na güvenmesi” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere tevekkül, tedbir ve teslimiyet kavramlarını da içerir. Tevekkül, kulun Allah’a olan derin inanç ve güveninin bir ifadesidir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “Allah Teâlâ kendisine tevekkül edilmesini emreder ve kendisine güvenip dayanan kullarını sever.”(1) buyurulmaktadır. Tevekkül eden bir kimse Allah’a kayıtsız şartsız teslim olur ancak bu onun çalışmasına, çabalamasına engel değildir.

Hem Kur’an-ı Kerim’de hem de hadis-i şeriflerde tevekkül ile ilgili pek çok örnek vardır. Kur’an-ı Kerim’de ahsenü’l kasas yani kıssaların en güzeli olarak ifade edilen Hz. Yusuf’un (a.s) kıssasında Hz. Yâkub (a.s.) ile oğulları arasında geçen diyalog tevekkül ve teslimiyeti en güzel şekilde açıklar. Bu hâdise ayetlerde şöyle anlatılır:Hz. Yusuf’un kardeşleri babaları Hz. Yâkub’un huzuruna varmış, kardeşleri Bünyamin’i Mısır’a götürmek için ondan izin istiyorlardı. Hz. Yâkub (a.s):

-Aşılamaz engellerle kuşatılmanız hariç, onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah adına yeminle kesin söz vermediğiniz takdirde onu sizinle beraber göndermem, diye cevap verdi.Çocuklarının hepsi de kesin söz verince Yâkub (a.s):

 -Söylediklerimize Allah şahittir, dedi. Sonra şunu söyledi:

 -Oğullarım! Şehre hepiniz bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah’tan gelecek hiçbirşeyi sizden savamam. Hüküm Allah’tan başkasının değildir. Ben yalnız O’na güvenip dayandım. Güvenecek olanlar yalnız O’na güvenip dayansınlar.

Onlar babalarının emrettiği şekilde Mısır’a girdiler. Fakat bu tedbir, Allah’ın onlar için yazdığı hiçbir şeyi kendilerinden uzaklaştıramadı. Ancak Yâkub, evlatlarını korumak maksadıyla içindeki bir dileği yerine getirmiş oldu. Şüphesiz o, kendisine öğrettiğimiz hususi bir ilim sahibiydi; fakat insanların çoğu bunu bilmez.(2)

Hz.Yâkub (a.s) tedbirini almış, Rabbine tevekkül edip hükmüne teslim olmuş, gerisini Allah’ın takdirine bırakmıştı. O ne dilerse ona razı olacak ve bu sebeple de ayrıca sevap kazanmıştı. Peygamber Efendimiz de aynı şekilde tedbirsiz tevekkülü yasaklamıştır. Günlerden bir gün bir bedevi Efendimizin yanına gelerek:

–Yâ Rasûlullâh! Devemi çölde bırakıp tevekkül ediyorum, demişti.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) de cevaben:

–Deveni bağla; ondan sonra tevekkül et! (3) diye ikaz buyurmuştur.

Hz. Ömer’in (r. anh) naklettiğine göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Eğer siz gereği gibi Allah’a tevekkül etmiş olsaydınız, tıpkı sabahleyin kursakları boş olarak çıkıp (akşam) doymuş bir şekilde dönen kuşların rızıklandırıldığı gibi sizler de rızıklandırılırdınız.” (4)

Enes b. Mâlik’in (r. anh) naklettiğine göre de Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Bir iş için evinden çıkan kimse, “Kişi evinden çıkacağı zaman, ‘Bismillâh, tevekkeltü alâllâh, lâ havle velâ kuvvete illâ billâh.’ yani ‘Allah’ın adıyla. Allah’a tevekkül ettim. Güç ve kuvvet sadece Allah’tandır.’ derse Allah onu en hayırlı şekilde rızıklandıracak ve kötülüklerden koruyacaktır.(5)

Rabbim bizleri de hakkıyla O’na güvenip inananlardan eylesin.

 

 

 


1. Âl-i İmran 3/159.

2. Yûsuf 12/66-68.

3. Tirmizî, Kıyâmet, 60.

4. İbn Mâce, Zühd, 14

5. İbn Mâce, Duâ, 18.  

Top