Hasan Basri Hazretleri buyuruyur ki: Birgün Basra sokaklarında abid bir genç ile dolaşırken ansızın bir tabibe rastladık...
Tasavvuf tarihinin önemli simalarından Zünnûn Mısrî (IX. y.y.), kendisine bir yıl mürit olup hizmet ettikten sonra İsm-i Azam'ı (Allah’ın bütün vasıflarını ifade eden en yüce adı) öğrenmek isteyen Yusuf b. Hüseyin'in arzusunu yerine getirmedi. ..
Rasûl-i Ekrem (s.a.s), yaşadığı dönemde yaygın olan sportif faaliyetlere ilgi duymuş, bunlardan bazılarını teşvik etmiş ve bizzat uygulamıştır. Güreş de, bunlardan birisidir...
Asr-ı Saadette yapılan sporlardan biri de koşuculuktu. Hz. Peygamber (s.a.s), Seleme b. Ekvâ ile Ensar’dan birine, Medine’ye kadar koşu yarışı yapma izni vermişti. ..
"Hiçbirşey hariç olmamak üzere her şey Allah’ı zikr u tesbih eder. Lakin siz, onların zikrini anlayamazsınız” (İsrâ Sûresi, 17/44) İçinde yaşadığımız şu muazzam kainatta her şey sureti itibariyle kendisini yaratan Allah’ın (c.c) varlık ve birliğine işaret ederken, lisân-ı hâliyle de her an kesint..
Saniyeler, dakikalar, saatler, günler, haftalar, aylar ve seneler süratle akıp gidiyor. Ömür bitiyor. Sanki, kabre, mahşer ve hesap gününe süratle koşarak gidiyoruz. İşte üç aylar ve işte mirac ve isrâ gecesi kapımızı çalıyor. Ey insanlık ben geldim. Hazır olun çabucak yolcuyum gideceğim, bu geceyi..
Zünnun-i Mısrî Hazretleri anlatıyor: “Nil Nehri kenarında bulunuyordum. Bir de baktım ki kocaman bir akrep geliyor. Çok korktum. Onu öldürmek istedim. Baktım ki bana doğru gelmiyor. Takip ettim...
Büyük mutasavvıf Niyazî-i Mısrî birçok tasavvufî ve tarihî meseleyi yazdığı Hatıralar'a tahminen Rodos'a neyfinden (1083-1673) sonra başlayıp çoğunu Limni'ye birinci sürülüşünde yazmıştır. Hatıralar'ın 1693'te ölümünden bir yıl önce -ikinci sürgün sırasında- da yanında olduğu yazılarından anlaşılıyo..
İnsan denen varlık, yaratılışından bu yana iç dünyasından yükselen şiddetli bir arayışla, hep “en güzel olana” erişebilmenin hasretini çekegelmiştir. Bu hâl onda köklü bir sevdaya dönüşmüş ve insan, aradığı güzeli dış dünyada bulabilmek için sonsuz bir çaba sarfetmiştir. ..
Devamlı hasret olan vecd ile, niha-î vuslat hali yaşatan huzur, acaba birbirinin zıddı haller midir? Görünüşte öyle olmakla beraber, hakikatte vecd ile huzur, birbirine zıt ve aykırı davranışlar değildir. Tasavvufun gayesi olan huzura, vecd yolu ile ulaşmak zarûridir...
Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: Nasıl rahat olayım ki, Sûr sahibi (Hz. İsrâfil) boruyu ağzına almış, cepheye dönmüş ve kulağını dikmiş, ne zaman üfleme emri geleceğini beklemektedir...
Allahü teâlâyı inkâr eden zeki bir dehri [ateist] vardı. Hıristiyan din adamları bu dehriye cevap veremeyince, sana ancak İslam âlimleri cevap verebilir diyerek onu Basra’ya gönderirler. Basra’ya gelip, dünyada bana cevap verebilecek bir âlim bulamadım der. Herkese meydan okur. ..