Muridan
Bidatlar ve Bidat Olmayanlar

Bidatlar ve Bidat Olmayanlar

Kendisine son vazifesi yapılan ölülerimiz veya biraz daha derin ve geniş ifade edecek olursak, yatırlarımız vardır. Bu yatırlara memleketimizin hemen her köşesinde rastlamaktayız.

Genelde halkımız buraları ziyaret eder. İslâm’a uygun ziyarette asıl maksat, oradaki yatanlardan ibret almaktır. Bidayette kabir ziyaretleri Peygamberimiz tarafından yasaklanmıştır. Fakat sonradan bu yasak ortadan kaldırılmıştır. O halde ibret almak, ölümü bol bol düşünmek -ki bu hususta hadiste tavsiyeler vardır-İslâmî bir davranıştır. Bu ziyaretler katiyen bid’at olarak addedilemez. Kabirleri İslâmî usule uygun ziyaret nasıldır? diyor ve hemen de cevabına geçiyoruz.
 
Evvela kabirleri sade tutmak gerekir. Oralara bir servet gömmek, aşırı derecede mezarları süslemek hem haram ve hem de yasaktır. Mevtâya, Fâtihalar ve dualar okumak gerekir. Eğer onun namına, yani sevabını ona bağışlamak kaydı şartıyla bir hayır yapmak isteniyorsa, bu hayır için bir sınır yoktur. Umumun menfaatine olan yol, köprü, çeşme, cami, dini tedrisat yapılan okullar, Kur’ân kursları ve benzeri müesseseleri yaşatmak, bunlara yardım yapmaktır. Fakir-fukarayı yedirmek, içirmek ve hatta Allah rızası için kurban kesip, sevabını mevtânın ruhuna bağışlamak da mümkündür. Yalnız burada çok dikkat edilecek husus, Allah adına ve O’nun rızası için olmalıdır. Filan türbe için kurban kesmek hem şirktir ve hem de kimseye bir sevap kazandırmaz. İbadetler ancak Allah rızası ve O’nun adına olur. ‘Ölü veya şu türbe adına’ demek ya da ‘hayatta sağ olan bir kişi adına’ demek de aynıdır. Bunların İslâm dini ile bağdaşır bir yönü yoktur, olamaz da...
 
Ölüye sevabı bağışlanmak üzere, onun peşinden arkada kalan evlatlarının hayır yapmalarında sevap vardır. Bunda sakınca da yoktur. Hatta bu hususta teşvik bile vardır. Hadiste, ölenin amel defterinin dürüldüğü, fakat sadaka-i cariye sevabının öldükten sonra da devam edeceği haber verilmiştir. Mevtânın peşinden bu hayırlar, ya onun mirasından olur veya arkadaki hayırlı evlatların yaptıracakları hayır ve hasenatla olur. Bu fark etmez, her ikisi de aynıdır.
 
Ölünün peşinden hiçbir hayır kendisine ulaşmaz, iddiası tamamen yanlış olan bir iddiadır. Dinle ilgisi yoktur. Bu hususta, babası haccetmeden ölen sahâbînin sorusuna Peygamberimizin cevabı ne güzeldir:
 
“Babanın bir kimseye borcu olsaydı onu öder miydin?”,
 
“Evet, öderdim” cevabına karşılık o da:
 
“Cenâb-ı Allah’ın hakkı ödenmeye daha layıktır” buyurmuştur.
 
Gerçekte maneviyat erleri, beden itibariyle ölüp aramızdan ayrılsalar bile, manâ itibariyle diridirler. Şehitler de nitekim böyledirler. Bize örnek olan Peygamberimizin de zaman zaman Cennetü’l-Bâkî mezarlığını ziyaret ettiği malûmdur. Onlara selam vermiş, dua etmiş ve kendileri için istiğfar etmiştir. Selamı şöyledir:
 
“Esselâmu aleykum dâre kavm-i mü’minîn. Ve innâ inşâallâhu bihim lâhikûn…”
 
Kabir ziyaretlerinde İslâmî olmayan ve yasak olan davranışlar, özellikle bilgisizlikten kaynaklanan ve bid’at olan hususlar ve davranışlar kişinin iman ve itikadını ifrat eder ve etkiler. Bunlar şunlardır:
 
1. Türbelerin içine veya dışlarına mum yakmak
 
2. Türbelerin içlerine, dışlarına veya herhangi bir yerine, renkleri kırmızı veya yeşil bez parçaları asmak. Bunlar ne maksatla yapılır bilinmez. Genelde evlenemeyen kızlar veya anneler tarafından bunlar yapılır. Diğer taraftan ev sahibi olmak, iş bulmak, kendisi veya çocuklar için yapılır. Bunlar çok yanlıştır. İsteyecekken Kâdir-i mutlak olan Cenâb-ı Allah’tan iste. Özellikle seher vakitlerinde iste. Gecenin üçte ikisi gidince ki, bu vakitlerde Cenâb-ı Allah, hadiste buyrulduğu üzere dünya semasına iner. Allah’ın çaresiz aciz kulları! Hedefinizi, istikametinizi şaşmayın ve şaşırmayın!
 
3. Kabrin etrafında olan ağaçlara çaputlar ve bez parçalarını sıkı sıkı bağlamak
 
4. Türbenin orasına burasına ellerini yüzlerini sürmek ve bu şekilde dileklerde bulunmak
 
5. Türbelerin demir parmaklıklarına veya eşiklerine yüzünü sürmek
 
6. Ey kabirde yatan muhterem kişi, sen bana şunu şunu ver! gibi dilekler, tevhid inancına zıttır. Bunlar dinî olmayan ve bu dinin asla müsaade etmeyeceği aşırılıklardır. Bunlar hem hurâfedir ve hem de bid’attir.
 
7. Türbede yatan zat adına kurban kesmek, türbenin duvarlarına el-yüz sürmek çalılıklara, dağ taşa çaput bağlamak veya türbenin duvarlarına, küçük taşları tutturmaya çalışmak, tutarsa dileğinin kabul olduğuna inanmak veya türbenin orasına burasına madeni paralar saçmak… gibi davranışlar İslâm dinine uygun davranışlar değildir.
 
*Abdullah DEMİRCİOĞLU

Top