Bu yazımızda Fatih’i Fatih yapan Akşemseddin Hazretlerinden ve Fetihteki manevi sırlardan bahsetmek istiyoruz.
Fatih Sultan Mehmed dehanın, azmin, irade ve sabrın nişânesi bir devlet adamıydı. İstisnasız bütün dünya tarihçileri bu hususta hemfikirdir.
II. Mehmed, hem din ilimleri, hem de yaşadığı dönemde revaçta olan ilimlerle meşgul olmuş; madden ve manen donanımlı hale gelmişti. Dokuz yabancı dil öğrenmiş, dünya konjonktürünü yakından takip etmişti. Tüm bunların ötesinde II. Mehmet´i Fatih Sultan Mehmet yapansa O´nun manevi, yani tasavvufi yönü idi. Mürşidi Akşemseddin olmasa Fatih, Fatih olmazdı.
Akşemseddin Hz.leri Şam da doğmuş, yedi yaşında babası Şeyh Hamza ile Amasya ya gelip yerleşmiş ve İslami ilimleri bitirdikten sonra Osmancık müderrisliğine getirilmiştir. Henüz 25 yaşlarında iken ününü duyduğu Hacı Bayram Veliye intisap etmek istemişse de O nun sofileri ile birlikte dükkan dükkan dolaşıp, halktan yardım topladığını görünce dilencilik yaptığını zannederek vazgeçmiştir. Oysa toplanan yardımlar ihtiyaç sahipleri içindir. Osmancık tan ayrılan Akşemseddin, Haleb e Şeyh Zeynüddin Hafiye intisap için yola çıkar. Haleb e varır ancak rüyasında bir ucu kendi boynuna takılmış, diğer ucu Hacı Bayram ın elinde bir zincirle Ankara ya doğru çekildiğini görür. Bu rüyadan kendine göre ders çıkartarak önce Osmancık a, sonrada Ankara ya giderek Hacı Bayram Veliye bağlanır. Bir süre tasavvuf eğitimi aldıktan sonra Hacı Bayram Veli O na irşad hilafeti de verir. Akşemseddin Hacı Bayram Veli nin vefatından sonra yaptığı irşadı ile etrafı aydınlattığı gibi alimler arasında da nazarları üzerine çekmektedir.
Şöyle ki; Fatih İstanbul un fethi ile ilgili istişare toplantısı yapar. Alimlerin ortak kanaati ; Beni Asfar ile yapılan savaş sonrası Mehdi nin yardımı ile İstanbul un fetholunacağı, dolayısıyla İstanbul u kuşatma sevdasından vazgeçilmesi gerektiği yönündedir. Akşemseddin ise tam tersi görüş belirterek; önce İstanbul u Sultan Mehmet´in fethedeceğini, Mehdi nin fethinin bu hadiselerden sonra olacağını dile getirir. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmed İstanbul un kuşatmasına karar verir. Kuşatmanın elli günü dolduğunda zaferden ümidini kesen devletin ileri gelenleri ve alimler padişaha gelip: Bir sufinin sözüyle bu kadar asker zayi oldu, bunca hazine telef oldu.. Şimdi Avrupa dan da kafire yardım geldi, fetih ümidi kalmadı derler.
Fatih, mürşidine bir gün: ``Efendim bu güzel şehir kıyamete kadar isterim ki islâm şehri olarak kalsın, bunun için ne yapmalıdır?´´ diye sordu. Mürşidi Akşemseddin cevaben şu tarihi cevabı veriir: ``Her gece bu şehirden 70 bin tevhid semaya yükseldiği müddetçe bu şehir islâm şehri olarak yaşayacaktır.´´ Fethin zahiri yönü bi yana bu manevi derinlik ve hakikat karşısında Fatih Sultan Mehmed şeyhine hayran gözlerle bakar ve derin düşüncelere dalar.
Fatih Akşemseddin den bir ricada daha bulunur, huzurunda halvete girip tasavvuf neşesiyle yaşamayı.. Akşemseddin bunu kabul etmez ve şöyle buyurur: ``Sen bizim tattığımız lezzeti tadarsan saltanatı bırakırsın. Seni dervişliğe kabul edersem devletin düzeni sarsılabilir. Bununda vebali çok büyük olur. Adalet eylemek Padişah için keramet sayılır. Müslümanların rahat ve huzuru için devletin varlığı gereklidir.´´ Fatih bu sefer Hocasının İstanbul da kalmasın ister fakat O daha önce yerleştiği mekan olan Göynük´e döner.. Hayatının son demlerini Göynük´te geçirir ve ruhunu orda teslim eder. Bugün Akşemseddin nin kabri Süleymen Paşa Camii nin yanındadır. Allah sırrını takdis eylesin…
Sultan fatih vezir Veliyüddinoğlu Ali Paşa ile Akşemseddine haber salarak; Kale feth olmak, orduya zafer bulmak ümidi var mıdır der. Hatta bununla da yetinmeyip veziri Mezburi gönderdi Tayin vakit eylesin der. Akşemseddin ise bunun üzerine: Rebiül evvel ayının 20.günü seher vaktinde sıddıkı himmetle filan canibden yürüyüş eylesinler. Ol gün feth ola müjdesini kati olarak verir ve son sözlerini şöyle bağlar; Yarın şu kapıdan (Topkapı) hisara yürüyüş ola. İzni Hüda ile babı zafer feth olup ezan sedası ile Surun içi dola, gün doğmadan gaziler sabah namazını hisar içinde kılalar ifadeleri ile moral vermiş gerçekten de onun belirttiği vakitte fetih gerçekleşmiştir. Fatih fetihten sonra AKŞEYHİN ELLERİNİ ÖPMÜŞ , İstanbul u atbaşı beraber girerken Bizans kızları Piri Fani Akşemseddin i Fatih sanarak çiçekleri ona uzatmışlar, fakat Akşemseddin Fatihi göstererek çiçekleri ona veriniz der. Fatih ise Verin verin çiçekleri ona verin, Padişah benim ama o benim Hocamdır diyerek karşılıklı tevazu örnekleri sergilerler.
Fatih ayasofya ya girdiğinde Patrike Ayağa kalk! Ben Sultan Mehmed. Sana ve arkadaşlarına söylüyorum ki, bugünden itibaren artık hayatınız, ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız fermanıyla Bizans halkının teveccühünü kazandığı gibi özgürlük dersi de vermiş oldu. Fatih Ayasofya ya girer girmez atından inip secdeye varır ve O yüce Peygamberin; İstanbul muhakkak feth olunacaktır. Onu fetheden ne güzel kumandan ve onu fetheden ne güzel askerdir sözlerinin şükrünü eda eder. Ayasofya üç gün sonra camiye çevrilir, orada ilk Cuma hutbesi de Akşemseddin tarafından okunup, onun üç kere iftitah tekbiri alıp ancak üçüncüsünde başlattığı imametiyle ilk Cuma namazı gerçekleşir. Artık Ayasofya İstanbul´un gözü olmuştur Akşeyhin ve Fatihin ellerinde..
Fetihten sonra Fatih Akşeyh den Eyup Sultan ( Ebu Eyyub Halid El Ensari) Hz.lerinin mezar yerinin bulunmasın rica eder.. Malum olduğu üzre Ebu Eyyub El Ensari Emeviler devrinde İstanbul kuşatmasına katılmış ve hastalanarak vefat edince surlar dışındaki bugünkü yere defnedilmiş, zamanla mezar yeri kaybolmuştu. Akşemseddin İki ağaç dalını alıp kabrin baş ve ayak hizasına dikti ve yeri burasıdır diyerek oradan ayrıldı. Ancak Fatih bir adam göndererek dalların yirmişer adım güney tarafa çektirdi. Sabah olunca Fatih kabrin tekrar bulunmasını rica etti. Akşemseddin doğruca dalların yeri değişmiş dedi ve tekrar yerini tesbit ederek Kabrin başından biraz kazılınca Bu Halid b. Zeyd in kabridir yazılı bir taş çıkacağını haber verdi. Orası kazıldı ve aynen dediği şekilde mezarın keşfi gerçekleşmiş oldu. Fatih mezar üzerine bir türbe ve camii yaptırdı.
Ebu Eyyub El Ensarinin mezarının keşfi ile Osmanlı daha da güç tazelemiştir. Onun için Fatih bu olay üzerine Akşemseddin gibi bir zatın bulunmasından duyduğum sevinç, İstanbul un fethinden dolayı duyduğum sevinçten az değildir diyerek şükretti. Böylece Fatih kuşatma sırasında; Ya İstanbul beni alacak, Ya ben İstanbul´u sözlerindeki ruhu Akşemseddine borçlu olduğunun bilinciyle tazimde kusur etmedi.