Muridan
Zühd-i Ömer (r.a), Kitâbü’z-Zühd

Zühd-i Ömer (r.a), Kitâbü’z-Zühd

591. Cerîr b. Hâzim Hasan (r.a)’ın şöyle dediğini rivayet etmektedir: “Ömer b. el-Hattâb’ın kapısında ileri gelen kimselerden Haris b. Hişam, Ebû Süfyan b. Harb ve Kureyş’ten bir grup kimse ile Bedir harbine iştirak eden mevâlîden Suheyb ve Bilâl hazır bulundular. Hz. Ömer’in teşrifatçısı çıktı ve mevâlîden olanlara izin vererek, diğerlerini (dışarıda) bıraktı. Bunun üzerine Ebû Süfyân: ‘Asla bugünkü gibi bir şey görmedim. Şu kölelere müsaade veriyor da, bizi kapının dışında bırakıp, bize iltifat etmiyor’ dedi. Akıllı bir adam olan Süheyl b. Amr da dedi ki:

 ‘Ey ahâli! Vallahi ben sizin yüzünüzdeki durumu görüyorum, şayet kızacaksanız, kendinize kızın. Onlar da İslâm’a davet edildi, siz de. Onlar derhal geldiler. Ama siz geciktiniz. Kıyamet gününde onlar çağrılıp da siz terk edilince hâliniz ne olacak? Hayır, Allah’a yemin olsun ki, sizin far­kında olmadığınız faziletten onların elde ettikleri şey, bizim elde etmek için birbirimizle yarış ettiğimiz şu kapıda kaybettiğinizden daha değerlidir’ dedi. Elbisesini silkeledi ve ayrılıp gitti.”

 

 Hasan (r.a) diyor ki: “Allaha yemin olsun ki, Süheyl doğru söylemiştir. Al­lah, kendisine icabette çabuk olan kulunu, ağır davranan kulu gibi kılmaz.”

 

 592. (Ali b. Zeyd b.) İbn Ced’ân’dan şöyle dediği rivayet edil­miştir: “Hz. Ömer (r.a) bir zâtın ‘Allah’ım, beni azınlıklardan kıl!’ dediğini işitmiş ve ona ‘Ey Allah’ın kulu, azınlıklar nedir?’ diye sormuştur. O da Allah, Teâlâ’nın, ‘Onunla beraber ancak çok az kimse iman etmiştir.(1) Kullarımdan pek azı şükreder(2), âyetlerini işitmedin mi?’ demiş ve daha başka âyetler de zikretmiştir. Bunun üzerine Ömer de: ‘Herkes Ömer’den daha fakih’ demiştir.”

 

 594. Amr b. Meymûn’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Hz. Ömer (r.a) bir adamın ‘Allah’ım! Sen kişi ile kalbi arasına girersin, benimle sana isyan olan şeylerin arasına gir de, onlardan bir şey irtikâb etmeyeyim’ dediğini işitmiş ve ona ‘Allah sana rahmet et­sin!’ diyerek, hayrına dua etmiştir.”

 

 595. Ebû Hulde, Ebû’l-Âliye’nin şöyle dediğini söylüyor: “Hz. Ömer b. el-Hattâb’ın (r.a) en çok, ‘Allah’ım, bizi afiyette kıl ve bizi bağışla’ dediğini işitirdim.”

 

 596. Misver b. Mahreme’nin şöyle dediği rivayet edilmiştir. “Hz. Ömer bir mal getirmiş ve onu mescide koymuştu. (Bir gün) çıktı ve malı kontrol etmeye, ona bakmaya başladı. Bu arada gözle­ri doldu ve bunun üzerine Abdurrahman b. Avf: ‘Ey mü’minlerin emîri! Sizi ağlatan nedir? Allah’a yemin olsun ki, bu şükür beldelerinden (fethedilen memleketlerden) gelmiştir’ dedi. Hz. Ömer: ‘Bu var ya (bu), Allah’a yemin olsun ki, bunun verildiği her toplumun arasına düşmanlık ve buğz girmiştir’ cevabını verdi.”

 

 597. Zeyd b. Eşlem, babasının şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Abdullah b. Erkam’ın, Ömer’e (r.a) gelip şöyle dediğini duydum: ‘Ey Mü’minlerin emîri! Yanımızda kap ile gümüş olmak üzere elde edilmiş meta’ var. Boş bir vaktiniz olduğu bir günde onlar hakkın­da bize ne emrederseniz emretseniz...’ Bunun üzerine Ömer (r.a) ‘Beni boş gördüğün vakit haber ver’ dedi. O da bir gün geldi ve ‘Si­zin bugün boş olduğunuzu görüyorum’ diye hatırlatınca Ömer (r.a) ‘Evet, bana falanca yere yaygı serin’ dedi ve malın yaygının üzeri­ne dökülmesini emretti. Sonra da geldi, malın başında durdu ve ‘Allah’ım! Bu malı zikrettin ve kadınlardan, oğullardan, yığın yı­ğın biriktirilmiş altın ve gümüşten, salma atlardan, sağmal hayvanlardan ve ekinlerden gelen zevklere düşkünlük ve bağlılık in­sanlar için bezenip süslendi(3), buyurdun.’ dedi. -Ömer, âyeti so­nuna kadar okudu- ve yine ‘Böylece elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız’(4) buyur­dun’ dedi. Arkasından da: Biz ancak bizim için süslendiğinle sevin­meye güç yetirebiliyoruz. Allah’ım! Onu hak yolunda infak ederim ve onun şerrinden de Sana sığınırım’ dedi.”

 

 599. İshâk b. Abdullah b. Ebî Talha, Enes b. Mâlik’in (r.a) şöy­le dediğini rivayet etmiştir: “Bir gün Ömer b. el-Hattâb’ı işittim ve onunla beraber çıktım. Nihayet o bir duvardan içeriye girdi, o du­varın içindeyken -ki aramızda duvar vardı-, onun şöyle dediğini duydum: ‘Ömer! Mü’minlerin emîri! Sakin ol! Sakin ol! Allah’a ye­min olsun ki, ey İbnü’l-Hattâb, ya Allah’tan gereği gibi korkarsın yahut sana azâb eder.”

 

 600. Zührî’den rivayet edildiğine göre, Ömer b. el-Hattâb min­berin üzerinde insanlara hitab ederken şöyle demiştir: ‘Şüphesiz Rabbimiz Allah’tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzeri­ne melekler iner.(5) Allah’a yemin olsun ki, Allah’a itaatle dosdoğ­ru oldular da, sonra tilkinin kaypaklığı gibi, kaypaklık yapmadı­lar.”(6)

 

 601. Zeyd b. Eşlem, babasının şöyle dediğini rivayet etmiştir. “Hz. Ömer’in bir tek atı vardı. Dedi ki: ‘Ey Eşlem! Her gün bu ata ne kadar yem veriyorsun?’ Eşlem: ‘On altı rıtl arpa cevabını verdi. Bunun üzerine Ömer: ‘Bu miktarı müslümanların Beytü’l-mâline koysak da, atı da, Nakî’a (yalnız mücahit atlarının yayıldığı Medi­ne yakınlarındaki meraya) göndersek nasıl olur?’ dedi ve atı Nakî’a gönderdi, atın yemini de Beytü’l-mâle aktardı.”

 

 602. Asım b. Ömer b. el-Hattâb’dan (r.a) şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Ömer’e (r.a) bir miktar mal gönderildi. Onu kendisine götürdüğümde, ya sabah veya öğle namazındaydı, şöyle dedi: ‘Emîr olmadan önce bu malın bana ancak hakkını verdiğim zaman helâl olacağına kanaat ediyordum. Emîr olalı onu kendime haram gör­müyorum. Bir ay sana Beytü’l-mal’den aldığımı yedirdim. Daha da fazla artırmak istemiyorum. Fakat sana Medine yakınlarında yaylamsı bir bölge avâlideki mallarımın parasıyla yardımcı olmak isti­yorum. Onları al ve kavminin tüccarlarından biriyle, bir şeyler sa­tın alarak ortak ol, ailenin geçimini onunla sağla’ dedi.”

 

 603. Sellâm’dan, Hasan’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Hz. Ömer’e (bir miktar) mal getirilmişti. (Bu durum) mü’minlerin an­nesi, Ömer’in kızı Hz. Hafsa’nın (r.a) kulağına gitti. Bunun üzerine dedi ki: ‘Ey mü’minlerin emîri! Bu malda yakınlarının hakkı var­dır. (Zira) Allah Azze ve Celle bu maldan yakınlara (verilmesini) vasiyet etmiştir.’ Hz. Ömer, bu sözler üzerine şöyle karşılık verdi: ‘Yavrum! Yakınlarımın hakkı benim kendi malımdandır. Bu mal ise müslümanların ihtiyacı içindir. Sen yakınlarına iyilik (yapmak isterken) babana kötülük (yapıyorsun da farkında değilsin); hadi kalk git’ dedi. O da kalktı. Allah’a yemin olsun ki, (giderken) etek­lerini sürüklüyordu.”

 

 604. Mâlik b. Enes, Zeyd b. Eslem’den, o da babasından şu rivayette bulunmuştur: “Ömer b. el-Hattâb’a (r.a) develer arasında kör bir devenin bulunduğu söylendi, o da: ‘Ehl-i Beyt’e verelim, on­dan faydalansınlar,’ dedi. (Muhatabı); ‘Ama deve kör’ dedi. Ömer: ‘O zaman deve sürüsüne katarlar’ diye cevap verdi. ‘İyi ama nasıl otlayacak?’ dedim, Ömer: ‘Bu deve cizye gelirinden mi? Yoksa zekâttan mı geldi?’ diye sordu. Ben de ‘Cizye gelirlerinden, dedim.

Ömer: ‘Vallahi! Siz onu yemek istiyorsunuz’ dedi. Ben de ‘Fakat onda cizye alâmeti var’ diye cevap verdim. Bunun üzerine Ömer devenin getirilmesini emretti ve onu kesti. Yanında dokuz tane ye­mek kabı vardı. Ömer orada bulunan taze meyvelerden onlara ko­yarak, Rasûlullâh’ın (s.a.s) eşlerine (r.anhünne) gönderdi. En son olarak Hafsa’ya gönderdi ki, şayet bir noksanlık olursa, bu Hafsa’nın payına düşmüş olsun diye. Aynı şekilde, bu sefer de devenin etinden o kaplara koyarak, Rasûlullâh’ın (s.a.s) eşlerine (r.anhün­ne) gönderdi. Geriye kalanı da pişirterek, Ensâr ve Muhacirine ik­ram etti.”

  

 605. Yahya b. Ca’de’den Hz. Ömer’in (r.a) şöyle dediği rivayet edilmiştir: ‘Şayet üç şey olmamış olsaydı, Allah Teâlâ’ya kavuşma­yı tercih ederdim. Eğer, Allah için secdeye kapanıyor olmasaydım, meyvelerin en güzellerinin seçildiği gibi, sözlerin en iyisinin seçil­diği meclislere iştirak etmemiş olsaydım ve eğer Allah yolunda yol­culuğa, cihâda çıkmamış olsaydım. (O’na mülâki olmayı tercih ederdim)”

 

 606. Enes’ten (r.a) şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Hz. Ömer’in karnı guruldamıştı -Remâde (kıtlık) senesinde kendisi zeytin yiyor­du ve kendini yağdan mahrum etmişti. Parmağıyla karnına dürterek şöyle dedi: ‘Gurulda (bakalım), zira insanlar refaha kavuşunca­ya kadar, yanımızda sana verecek ondan başka bir şey yok.”

 

 607. Câbir b. Abdullah (r.a), Rasûlullâh’ın (s.a.s) şöyle dediğini haber vermiştir: “Cennete girdim, birden altından bir köşk gör­düm. Hemen ‘Bu kimin?’ diye sordum. Kureyşli bir adamın diye karşılık verdiler. Ey Hattaboğlu, oraya girmeme, senin gayretin hakkındaki bilgimden başka bir şey mâni olmadı...’ Hz. Ömer : ‘Sana karşı da kıskançlık yapar mıyım, ey Allah’ın Rasûlü?”‘ dedi.

 

 608. Habîb b. Sahbân el-Kâhilî’den şöyle dediği rivayet edil­miştir: “Beyt’i tavaf ediyordum. Ömer (r.a) de tavaf ediyordu. (Bu esnada) şundan başka söz söylemiyordu: ‘Rabbimiz! Bize dünyada da, âhirette de güzellikler ver ve bizi cehennemin azabından koru.’ Devamlı bu duayı tekrarlıyordu.”

 

 609. İbn Uyeyne (r.a): “İlim, sana fayda vermese bile zararı da dokunmaz” demiştir.

 

 610. Mücâhid’den Hz. Ömer’in (r.a) “Hayatımızın hayrını (tadı­nı) sabırla kazandık” dediği rivayet edilmiştir.

 

 611. Hişâm babasından, Hz. Ömer’in bir hutbesinde şöyle de­diğini rivayet etmiştir: “Haberiniz olsun ki tama’ ve ye’s zenginlik­tir. Bir insan, herhangi bir şeyden ümidini yitirdiği vakit, ondan müstağni olur.”

 

 612. Zeyd b. Eşlem, babasından, Hz. Ömer’in “(Bir insanı) medh (etmek) (onu) boğazlamaktır” dediğini rivayet etmiştir.

 

 613. Ömer b. el-Hattâb (r.a): “Övgü, âbidlerin ganimetleridir.” demiştir.

 

 614. Hasan’dan (r.a) şöyle rivayet edilmiştir: “(Bir gün) Hz. Ömer bir çöplükten geçmiş ve orada bir müddet beklemiştir. Bu durum beraberindekilerin ağırına gitmiş ve rahatsız olmuşlar. Bu­nun üzerine onlara dönüp İşte, hırsla çabaladığınız dünyanız bu’ demiştir.

 

 615. Hasan’dan (r.a) Hz. Ömer’in (r.a) şöyle dediği rivayet edil­miştir: “Yâ Rabbi! Amelimi sâlih kıl, onu yalnızca Senin için kıl ve hiç kimse için onda bir (çıkar) şey kılma.”

 

 616. Ebû’l-Âliye şöyle demiştir: “Ömer b. el-Hattâb’dan en çok duyduğum söz şuydu: ‘Allah’ım! Bizi afiyette kıl ve bizi bağışla.”

 

 617. Hişâm, babasından Eyleli bir zâtın kendisine şöyle dedi­ğini rivayet etmiştir: “Ömer (r.a), Şam’a geldiği vakit temizleyip ya­mamam için gömleğini bana yolladı. Alt kısmından bir kaç parça açılmıştı. Gömleği temizledim, yamadım ve ona ketenden bir göm­lek daha dikip, ikisini beraber kendisine gönderdim. Gömlekler ya­nma getirilince Ömer (r.a) keten gömleğe eliyle dokunarak baktık­tan sonra; ‘Bu çok yumuşak’ dedi ve onu atarak kendi gömleğini al­dı’ sonra da ‘Bu ter için daha iyi’ dedi.”

 

 618. İbâye b. Rifâa, Hz Ömer’in (r.a) şöyle dediğini rivayet et­miştir: “Rasûlullâh’ın (r.a), ‘Komşusu olmaksızın kişinin karnını do­yurması doğru olmaz’ dediğini işittim.”

 

 619. Osman b. Affân (rahmetullâhi aleyh) şöyle demiştir: “Ben Ömer b. el-Hattâb’ın (r.a) ölmek üzereyken üç kere şöyle dediğine şahid oldum: ‘Eğer (Allah) beni bağışlamazsa vah bana, vah ana­ma.’ Daha sonra hiçbir söz söylemeden ruhunu teslim etti.

 

 620. Hazm İbn Ebî Hazm, Hasan b. Ebi’l-Hasan’ın şöyle dedi­ğini rivayet etmiştir: “Osman b. Ebî’l-Âs, (ölümünden sonra) Ömer b. el-Hattâb (r.a)’ın hanımlarından birisini taht-ı nikâhına almış ve ‘Allah’a yemin ederim ki, bu kadını ne mal ve ne de evlat endişe­siyle nikâhladım; yalnızca Hz. Ömer’in geceleri ne (ibadet) yaptığı­nı bana bildirmesi için nikâhladım. Kendisine, ‘Ömer gece nasıl namaz kılardı?’ diye sordum. ‘Ömer, yatsı namazını kılar, sonra da bize, yanı başına su dolu bir kap koymamızı emir buyururdu. Bilâhare gece yarısı bir vakitte kalkar, o suyla elini yüzünü yıkar (abdest alır), uyku bastırıncaya kadar Allah (cc)’ı zikrederdi. Sonra da kalkacağı vakit gelinceye kadar yatardı, dedi.’”

 

 621. İsmâîl b. Muhammed b. Sa’d b. Ebî Vakkâs şöyle demiş­tir: “Ömer’e Bahreyn’den misk ve anber getirildi. Bunun üzerine o: ‘Keşke, şu kokuyu bana güzelce tartıverecek bir kadın olsaydı da, ben onu müslümanlar arasında taksim etseydim. Bunu ne kadar is­terdim’ dedi. Hanımı, Âtike binti Zeyd b. Amr ‘Ben güzel tartarım, haydi getir de tartıvereyim’ dedi. Ömer: ‘Hayır, olmaz’ dedi. Hanı­mı ‘Niçin?’ diye sordu. Ömer: -parmaklarıyla kendi yanaklarına sü­rerek- ‘Korkarım ki sen onu alır ve şöylece boynuna sürersin de, ben (bu yüzden) ondan müslümanlardan daha fazla istifade etmiş olurum’ dedi.”

 

 622. Ebû Nadra’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Ömer (r.a), Ebû Mûsâ el-Eşârî’ye ‘Rabbimize olan şevkimizi artır’ dedi. O da Kur’ân okudu. (Daha sonra) ‘Haydi namaza’ dediler. Bunun üzeri­ne Ömer (r.a): ‘Bizler namazda değil miyiz ki?’ cevabını verdi.”

 

 623. A’meş, Mâlik b. el-Hâris’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Ömer (r.a): ‘Her şeyde teenni ile hareket etmek hayırlıdır; ancak âhiret işleri bundan müstesnadır’ demiştir.”

 

 624. Haris b. Süveyd’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Kûfeli bir zât Ammâr’ı (r.a) Ömer b. el-Hattâb’a (r.a) şikâyet etti. Ömer ona ‘Eğer yalan söylüyorsan, Allah senin malını ve evladını çoğaltsın ve seni ayaklar altında kılsın’ dedi.”

 

 625. İsmâîl b. Ümeyye’den rivayet edildiğine göre, Ömer (r.a) ‘Kuşkusuz uzlette kötü dostumdan kurtulup rahata ermek vardır” demiştir.

 

 626. Hasan’dan rivayet edildiğine göre, Ömer b. el-Hattâb’a (r.a) bal şerbeti getirmişler, o da tadına baktıktan sonra su ile bal (karışımı) olduğunu görmüş ve “Bunun hesabını benden uzaklaştı­rın” demiştir.

 

 627. Hasan’dan rivayet edildiğine göre, Ömer b. el-Hattâb (r.a), virdi esnasında bir âyete rastlardı da, âyet ona bir darlık verir bu­nun üzerine evine kapanırdı. Hasta olduğunu zannederek müslümanlar ziyaretine gelirlerdi.

 

 628. Alâ b. Abdülkerim bazı arkadaşlarından şu rivayette bu­lunmuştur: “Hz. Ömer şöyle demiştir: ‘İlmi öğrenin. İlim için hilm ve vakarı da belleyin. Kendisinden ilim taleb ettiğiniz kimselere karşı mütevâzi olun ki sizden ilim taleb edenler de size karşı mütevâzi olsunlar. (Sakın) zorba âlimlerden olmayın. İlminiz cehaletinizle beraber kâim olamaz.”

 

 629. Avn b. Abdullah, Ömer’in (r.a) “Çok tevbe edenlerle düşüp kalkın, zira onlar kalbleri en yumuşak olan kimselerdir” dediğini rivayet etmiştir.

 

 630. İbn Ebî Hâlid’den rivayet edildiğine göre, Hz. Ömer (r.a) “Kur’ân’ın hafızları, ilmin kaynakları olun. Günü gününe Allah’tan nzık isteyin, çokça nzık verilmemesinin size bir zararı dokunmaz” demiştir.

 

 631. Sabit b. el-Haccâc’dan rivayet edildiğine göre, Hz. Ömer (r.a) şöyle demiştir: “Hesaba çekilmeden önce nefsinizi hesaba çe­kin. Tartılmadan önce, nefsinizi tartın. Zira sizin hiç bir gizli tarafınızın kalmayacağı, hesap için arz olunacağınız gün size hesap ba­kımından yarın en kolay gelen şey, nefislerinizi en büyük arz olunuş için hesaba çekmeniz ve onun için tartmanızdır.”

 

 632. İbn Ömer (r.a)’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Ömer b. el-Hattâb bana şunu vasiyet etti: ‘Beni kabrime koyduğun vakit, yanağımı yere koy, tâ ki yanağımla yer arasında hiçbir şey kalmasın.’”

 

 633. Hasan’dan şu rivayet edilmiştir: “Bir grup, Ömer b. el-Hattâb’ın memurlarından birisine geldiler. O da mevâlîyi terk ederek Arapları kolladı. Bu durum Hz. Ömer’e (r.a) ulaştığı vakit ona şöyle yazdı: ‘Mü’mine şer olarak müslüman kardeşini küçük (ha­kir) görmesi yeter.’ 

 

 634. Zeyd b. Eşlem, babasının şöyle dediğini rivayet etmiştir: “İnsanlar kıtlığa duçar olmuştu. (Bu nedenle) yağ fiyatları hayli yükselmişti. Ömer (r.a) yağ yiyordu. Bu nedenle de karnı guruldardı. O da ‘İstediğin kadar gurulda. Allah’a yemin olsun ki, insanlar yağ yemedikçe sen de yemeyeceksin.” Sonra ‘Zeyt’i benim için ha­zırla’ der, ben de pişirirdim, sonra da onu yerdi.”

 

 635. Beşir b. Amr’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir. Hz. Ömer (r.a), Şam’a geldiği vakit, kendisine bir katır getirildi de, o da bindi, fakat hayvan onu sarsınca geri indi ve ‘Kahrolası! Bunu sana kim öğretti?’ dedi.”

 

 636. Abdullah b. Îsâ şöyle demiştir: “Ömer b. el-Hattâb’ın (r.a) yüzünde, ağlamaktan mütevellid iki siyah çizgi vardı.”

 

 637. Ebû Osman el-Hind’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Utbe b. Ferkad, Azerbaycan’a geldiği vakit ona hurma tatlısı geti­rilmişti. İki büyük kap isteyip içersine bu tatlıdan koyarak, bir de­veye yükledi ve Ömer (r.a)’e gönderdi. Tatlılar gelince, Ömer tadına baktı ve onun tatlı olduğunu görünce: ‘Yolculuk sırasında bütün müslümanlar bundan yiyor mu?’ diye sordu. Ben de: ‘Hayır’ dedim. Bunun üzerine ‘O zaman, istemem’ dedi ve onları geri göndererek şöyle de bir mektup yazdı: ‘Yolculuğun esnasında, sen ne yiyorsan, müslümanlara da ondan yedir. Aman Acemlerin kıyafetlerini giy­mekten sakın, ceddin Ma’d b. Adnan’ın kıyafetini sakın terk etmeyin.’”

 

 638. Huzeyfe’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Döndüm baktım ki insanların önlerinde çanaklar var, Ömer beni çağırdı. Ben de geldim. Bu sefer bir somunla yağ istedi. Ben de ona: ‘Beni ekmek ve et yemekten men ediyorsun da, şuna mı (somun ve yağ yemeye) çağırıyorsun?’ dedim. Ömer ‘Ben, seni kendi yiyeceğime davet ettim. Şu ise müslümanların yiyeceğidir’ dedi.”

 

 639. Ka’b’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Bir gün Ömer b. el-Hattâb’ın (r.a) yanımdayken bana şöyle dedi: ‘Ey Ka’b! Bizi kor­kut!’ Dedim ki: ‘Ey mü’minlerin emîri! Sizde Allah’ın kitabı ve Rasûlünün hikmeti yok mu ki?’ Ömer ‘Evet, var, fakat bizi korkut ey Ka’b!’ dedi. Ben de ‘Ey mü’minlerin emîri! Öyle bir amel işle ki, kıyamet gününde yetmiş peygamberin ameliyle mukayese ettiğin­de onu hafif göresin’ dedim. Ömer başını önüne doğru salladı ve bir müddet başı eğik vaziyette kaldı. Sonra ‘Biraz daha ey Ka’b, biraz daha’ dedi. Ben de: ‘Ey mü’minlerin emîri! Şayet cehennemin doğu­sundan bir öküzün burun deliği kadar yer açılsa, batıda da bir adam olsa, sıcaklığından akıp gidecek kadar beyni kaynar’ dedim.”

Ka’b diyor ki: ‘Ömer (r.a) başını salladı ve bir müddet başı eğik va­ziyette bekledi, sonra kendine geldi ve (‘Korkumuzu) biraz daha ar­tır ey Ka’b!’ dedi. Ben de: ‘Ey mü’minlerin emîri! Kıyamet gününde cehennem bir püskürür ki, ne bir mukarreb melek ve ne de seçil­miş bir peygamber kalır, hepsi dizüstü yere çöker ve şöyle der: ‘Yâ Rabbi! Nefsim, nefsim, başka değil, Senden yalnızca nefsimi istiyo­rum.’ (Ka’b diyor ki) Ömer bir müddet yine başını salladı, ben de: ‘Ey mü’minlerin emîri! Bunu Allah’ın kitabında bulamıyor musu­nuz? diye sordum.’ O, ‘Nasıl?’ dedi. Ben de o Allah’ın, ‘O gün her­kes gelip kendi canını kurtarmak için uğraşır ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir. Onlara asla zulmedilmez’ buyurduğunu söyledim, dedim.”

  

 640. Yezîd b. el-Esamm’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Ömer b. el-Hattâb (r.a) bir zâtı: ‘Estağfurullah ve etûbu ileyh’ der­ken işitmiş ve bunun üzerine ona ‘Yazık sana, (bu duaya) kardeşini de (Duanın devamını kasdediyor) ilâve et ve -fağfir lî ve tub aleyye- de, demiştir.’”

 

 641. Ebû Osman’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Bana Ömer (r.a)’i Cemretu’l-Akabede (şeytan) taşlarken gören bir zât, bu esnada Ömer’in üzerinde deriyle yamanmış bir zar bulunduğunu haber verdi.”

 

 642. A’meş’ten rivayet edildiğine göre Ömer (r.a): “Allanın zik­rine sarılın, zira o şifadır. İnsanları anmaktan da kaçının, çünkü o hastalıktır” demiştir.

 

 643. Haccâc b. Şeddâd’ın rivayet ettiğini göre, “Ebû Salih el-Gıfârî, bir zâtın Ömer b. el- Hattâb’a (r.a) gelerek ‘Kavmim beni öne geçirdiler ve ben de onlara namaz kıldırdım. Sonra da benden kendilerine birtakım kıssalar anlatmamı istediler, ben de anlattım,’ dediğini; bunun üzerine Ömer’in (r.a): ‘Onlara namaz kıl­dır, fakat hikâye anlatma’ dediğini o zâtın, üç veya dört sefer Ömer (r.a)’e (aynı şeyi) tekrarladığını, Ömer (r.a)’in de ona ‘Hikâye anlatma, zira ben senin kendini büyük görmenden, bu yüzden de Allah’ın seni alçaltmasından korkuyorum’ dediğini haber vermiştir.

 

 644. Muâviye b. Hadîc’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Amr b. el-Âs (r.a) beni, İskenderiye’nin fethi sebebiyle Ömer b. el-Hattâb’a (r.a) gönderdi. Öğle vakti Medine’ye vardım, bineğimi mescidin kapısı önünde bıraktım. Sonra mescide girdim. Birden Ömer (r.a)’in evinden bir câriye çıktı ve beni yolcu kıyafetimle gör­dü ve hemen geri döndü. (Hz. Ömer’e) İcabet (buyurun) ey mü’minlerin emîri!’ dedi, Ömer; ‘Ey câriye! Yiyecek bir şeyler var mı?’ dedi. Câriye ekmek ve beraberinde biraz da yağ getirdi. Ömer, ‘(Buyur) ye!’ dedi. Ben de sıkıla sıkıla yedim. Ömer: ‘Ye, ye! Yolcu yiyecekten hoşlanır’ dedi. Sonra, ‘Ey câriye! Hurma da var mı?’ di­ye seslendi. Câriye, bana bir tabak içersinde biraz da hurma getir­di. Ömer (r.a): ‘Ye’ dedi. Ben de sıkıla sıkıla onu da yedim. Sonra Ömer, ‘Ey Muâviye, mescide geldiğin vakit kendi kendine ne de­din?’ diye sordu. Ben de ‘Mü’minlerin emîri herhalde kaylûlede, di­ye düşündüm’ dedim. Ömer: ‘Ne diyorsun sen? (veya ne kötü zan­netmişsin), şayet ben gündüz uyuyacak olursam, halkımı zayi ede­rim ve eğer gece uyuyacak olursam bu sefer de kendimi zayi ede­rim. Bu ikisi var iken, nasıl uyunur ey Muâviye!’ dedi.”

 

 645. Süfyan’ın rivayet ettiğine göre Ömer (r.a), Ebû Mûsâ el-Eşârî’ye şöyle yazmıştır: “Kuşkusuz sen, dünyada zühdden daha üstün bir şeyle âhiret ameline nail olamazsın. Aman ha, (iyi) ahlâkla kötü ahlâkı birbirine karıştırmaktan sakın.”

 

 646. Hasan’dan rivayet edildiğine göre, Ömer (r.a) geceleyin, ihvanından birisini hatırlar ve “Ne kadar da uzun gece!” derdi. Sa­bah namazını kılar kılmaz, doğru ona gider, karşılaşınca da ona sarılır ve kucaklardı.”

 

 647. Ebû İshak’tan Hz. Ömer’in (r.a) şöyle dediği rivayet edil­miştir: “Benim için un elenmesin. Rasûlullâh’ı (as), elenmiş undan yerken gördüm.”

 

 648. Ebû Ubeyd’den rivayet edildiğine göre, Peygamber (as) zamanında Hz. Ömer atını seğirtmiştir. Bu arada, abâyesinin al­tında dizi açıldı ve Necranlı zât dizindeki beni görüverdi. Bunun üzerine: “İşte kitabımızda bizi memleketimizden çıkartacak bir zât olarak gördüğümüz budur” demiştir.

 

 649. Hasan’dan rivayet edildiğine göre, (bir gün) Ömer (r.a), oğlu Abdullah b. Ömer’in yanına girmiş, bir de bakmış ki, yanında bir parça et var. Hemen ona: “Bu et de neyin nesi?” demiş, o da “Canım çekti de”, cevabını vermiş. Ömer (r.a) “Sen her canının çek­tiği şeyi yer misin? Kişiye israf olarak her canının çektiğim yemesi yeter” demiştir.

 

 650. Haneş Îbnu’l-Hâris’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Ömer b. el-Hattâb (r.a) asla hiçbir yemeği kınamazdı. Bir gün kö­lelerinden Yerfâ veya Eşlem; ‘Ona öyle bir yemek yapacağım ki, bu sefer kınayacak’ dedi. Ve ekşi bir süt hazırlayıp kendisine ikrair etti. Ömer (r.a) ondan biraz aldı ve yüzünü buruşturduktan sonr ‘Allah Azze ve Celle’nin şu rızkı ne kadar da güzel’ dedi.”

 

 651. Hafs b. Gıyas, A’meş’in bazı arkadaşlarından şöyle bir rivayette bulunmuştur: “Câbir b. Abdullah (r.a) bir miktar et ile Ömer’e (r.a) uğramış, o da ‘Bu ne, ey Câbir?’ diye sormuş. Câbir de: ‘Bu et, canım çekti de satın aldım’ cevabını vermiş; Ömer, ‘Sen her canının çektiği şeyi satın alır mısın? Şu âyette sözü edilenlerden olmaktan hiç korkmaz mısın: ‘Dünyadaki hayatınızda bütün güzel şeyleri harcadınız, onların zevkini sürdünüz...’ demiştir.”

 

 652. Ebû Mazin Ömer b. el-Hattâb (r.a)’ı gördüğünü haber ver­miş (ve şöyle demiştir): “Kardeşim, el-Cârûd ile beraber öldürül­müştü. Biz de ölüleri Ömer’e (r.a) gönderdik. (O vakit) Ömer (r.a)’in üzerinde yamalı bir gömlek gördüm. Yamaları saydım baktım ki, tam on iki parçaydı.”

 

 653. Katâde’den rivayet edildiğne göre, bir Cuma günü Ömer (r.a) gecikmiş, bilâhare gelerek, geç kalmasından dolayı onlara özür beyan ederek şöyle demiştir: “Beni ancak şu elbisenin yıkanması alıkoymuştur. O yıkanıyordu ve benim ondan başka hiçbir elbisem yoktu.”

 

 654. Misver b. Mahrame’den şöyle rivayet edilmiştir: “Misver ve İbn Abbâs, Ömer b. el-Hattâb’ın (r.a) yanına girmişler ve ‘Güneş doğarken namaz mı (kılıyorsun) ey mü’minlerin emîri?’ demişler. O da ‘Evet namazı terk edenin İslâm’da hiçbir nasibi yoktur’ cevabını vermiş ve yarasından kan akarken namazı kılmıştır.”

 

 655. Ebû Osman en-Nehdf den rivayet edildiğine göre, Ömer b. el-Hattâb (r.a), Utbe b. Ferkad’in üzerinde yenleri (kolağızları) uzun bir gömlek görmüş ve parmaklarının kenarından yeni kes­mek için bir makas istemiş. Utbe, “Ey mü’minlerin emîri! Ben ye­nimin kesilmesinden utanırım, ben kendim keserim demiş; bunun üzerine Ömer de (r.a) onu bırakmıştır.”

 

 656. Hasan’dan rivayet edildiğine göre, Ömer b. el-Hattâb halife olduğu halde üzerinde on iki yaması olan bir gömlekle insan­lara hutbe irâd etmiştir.

 

 657. Semmâk el-Hanefî, İbn Abbâs’dan (r.a) şöyle duyduğunu rivayet eder: “İbn Abbâs diyor ki: ‘Ömer b. el-Hattâb’a: ‘Allah senin elinle pek çok yerleri şehir yaptı. Senin elinle pek çok yerleri fet­hetti: şunu, şunu yaptı’ dedim. Ömer (r.a): ‘Ne bir günahım ve ne de bir sevabım olmadan kurtulmayı istiyorum, (o kadar)’ dedi.”

 

 658. Mus’ab b. Sa’d’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Hafsa binti Örner (r.a) (babasına): ‘Ey mü’minlerin emîri! Ne var, bu elbi­seden daha yumuşak bir elbise giy sen, yediklerinden daha güzel yemekler yesen... Allah Teâlâ geniş geniş rızık vermiş, pek çok ha­yır (ihsan) etmiştir’ dedi. Ömer (r.a): ‘Ben seni kendi nefsine bıra­kacağım. Hatırlamıyor musun, Rasûlullâh’ın (as) ne şiddetli geçim sıkıntısıyla karşı karşıya geldiğini’ dedi. Hafsâ’yı ağlatıncaya ka­dar hatırlatmaya devam etti. Ve ona dedi ki: ‘Bunu sana söylemek­ten (maksadım şu), Allah’a yemin olsun ki, ben şayet güç yetirebilirsem, onlara çetin geçimlerinde ortak olacağım; belki (bu sayede) o ikisinin (Rasûlullâh (s.a.s) ve Ebû Bekr (r.a) (âhiretteki) rahat ge­çimlerine kavuşurum.’ ”

 

 659. Amr b. Dînâr, Ebân b. Osman’ın şöyle dediğini haber ver­mektedir: “Osman b. Affân (r.a), ‘saldırıya uğradığı vakit Ömer b. el-Hattâb’ın (r.a) yanına vardım, onu toprağın üzerinde yatarken gördüm. Kaldırmak istediğimde, bana ‘Beni bırak. Eğer (Allah) be­ni bağışlamazsa, yazık bana, yazık anama! Şayet (Allah) beni ba­ğışlamazsa yazık bana, yazık anama’ dedi.”

 

 660. Mücâhid’den rivayet edildiğine göre Ömer (r.a) Şam’a gel­diği vakit Dehkân hem onun için ve hem de arkadaşları için yiye­cek hazırlamış, sonra da gelip onları davet etmiştir. Bunun üzerine Ömer, insanlara: ‘Sizden kim isterse icabet edebilir’ dedikten sonra Dehkân’a dönerek, ‘Bana iki ekmek ve yemeğinden de bir çeşit gönder’ demiştir. Dehkân (dediğini) yapmış ve yiyeceği getirmiştir. Dehkân diyor ki: ‘Geldiğimde Ömer (r.a) ba’r ve katran ile deve­sini tımar ediyordu. Elini toprağa buladı ve silkeledikten sonra da yemeği yedi.”

 

 661. Ömer’den (r.a) şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Gökyüzü­nün Deyyân’ı (Hâkimi) ile karşılaştıkları günde, yazıklar olsun o, yeryüzünün Deyyân (hâkim)larına. Ancak adaletle önderlik eden­ler, hak ile hükmedenler, ne bir korku, ne rağbet, ne bir yakınlık için ve ne de hevâsı ile hükmetmeyenler, Allah’ın Kitabı’nı gözleri önünde ayna edinenler, (onu rehber edinenler) bundan müstesna’ denilecek.”

 

 662. Ömer b. el-Hattâb’dan (r.a) rivayet edildiğine göre o: “Şüphesiz din, gecenin sonunda yapılan birtakım amellerden ibaret de­ğildir. Din, ancak verâ iledir” buyurmuştur.

 

 663. Halef b. Havşeb’den rivayet edildiğine göre, Ömer (r.a) şöyle demiştir: “Şu duruma bir baktım da, dünyayı istesem âhirete zarar veriyorum, âhireti istesem bu sefer de dünyaya zarar veriyo­rum. Durum böyle olduğu zaman ise, fâniye zarar veriyorlar.”

 

 664. Abdullah (yani) İbn Yezîd b. es-Sâib’ten şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Ömer b. el-Hattâb (r.a), bir hayvana binmiş, bakmış ki dışkısında arpa var. Şöyle demiş: ‘Müslümanlar zayıflık­tan ölürlerken, sen bunu yiyorsun (ha)! İnsanlar iyi güne kavuşun­caya kadar asla sana binmeyeceğim.”

 

 Ahmed b. Hanbel, Kitâbü’z-Zühd

Top