Yaklaşık on yıl süreyle insanlardan ayrı uzlet ve halvet hayatı yaşadım. Bu on yıllık süre içinde, burada sayamayacağım pek çok sebeple; kimi zaman bizzat tadarak, kimi zaman kesin bilgi ile, kimi zaman da imana dayalı bir kabul ile şunu kesin olarak anladım:
İnsan, beden ve kalp diye iki temel unsurdan yaratılmıştır.
Kalp derken, ölülerde ve hayvanlarda da bulunan et ve kandan oluşan organdan değil, mârifetullahın (Allah'ı tanımanın) yeri olan ve ruhun özünü oluşturan kalpten bahsediyorum.
Bedenin bir sağlıklı hali, bir de hastalıklı hali vardır. Mutluluk ve afiyeti sağlıklı haline, sıkıntı ve helaki de hastalıklı haline bağlıdır. İşte kalbin durumu da tıpkı beden gibidir. Kalbin de sağlık ve selâmet içinde bulunduğu bir durum vardır. Bu durumda kurtuluş âyet-i kerimede belirtildiği gibi, "... Ancak selim (sağlıklı) bir kalple gelenler..." (Şuarâ 26/89) için söz konusu olabilir.
Bunun yanında kalbin bir de hastalıklı hali vardır. Şu âyet-i kerimede buyurulduğu gibi kişinin âhiretteki ebedî helaki de buna bağlıdır:
"Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için acı bir azap vardır." (Bakara 2/10)
Allah Teâlâ'yı tanımadan ve O'nun varlığından habersiz yaşamak, öldürücü bir zehirdir. Nefsin arzularının peşinde koşarak Allah Teâlâ'ya isyan etmek, kalp için ölümcül bir hastalıktır.
Kalbin hayat kaynağı ise mârifetullah, yani Allah'ı tanımaktır. Nefsin arzularına karşı gelerek Allah'a ibadet etmek de, kalpteki hastalıklara karşı şifa kaynağıdır.
Kalpteki hastalıkları tedavi ederek gidermek ve onu sağlıklı haline kavuşturmak için, mutlaka ona özel olarak hazırlanmış ilâçları kullanmak gerekir. Tıpkı beden hastalandığı vakit, onun için hazırlanmış ilâçları kullanmak gerektiği gibi.
Bilindiği gibi, vücudu tedavi etmek maksadıyla kullanılan ilâçlar, bu ilâçlarda bulunan özellikler sayesinde bedenin sağlığına kavuşmasında etkili olmaktadır.
Fakat akıl sahibi kimseler sırf akıl sermayesi ile bunu tam olarak anlayamaz ve bu konuda nübüvvetin sırları sayesinde eşyaların hakikatini bilen peygamberlerden bilgi alan tıp doktorlarına, mürşid-i kâmillere uymaları gerekir.
Tıpkı bunun gibi ben de kesin olarak anladım ki, (kalp hastalıklarına) ilâç olarak peygamberler tarafından sınırları ve çerçevesi çizilen ibadetlerin, kalp hastalıkları üzerinde nasıl bir etkiye sahip oldukları akıl sermayesi ile kavranamaz.
İ. Gazalî, Hakikate Giden Yol, s.169-171.