Sahih ve sağlam bir silsileye sahip, kamil bir şeyhten irşat icazeti almaksızın, bir şahsın kendi kendine irşada başlaması ve müritlerini terbiyeye muktedir olması mümkün müdür?
Mümkün değildir.
Tarikatta sahih bir mensubiyeti olmayan kimse, bilmediği ve ehli olmadığı işi yapan kimse gibidir. Böyle birinin mürşitlik davasına kalkışarak irşada başlaması asla caiz değildir. Ancak tarikat adabını kamil bir şeyhten öğrendikten, intisab ile girdiği seyrü süluku başarı ile bitirip icazet aldıktan sonra caizdir. Tarikatta Cenab-ı Hakk’ın Celal ve Cemal tecellilerine erdikten sonra o zata, selefin takip ettiği usul üzere zikir telkini ve irşad iznine dair açık bir icazet verilir. "İsnad dindendir" denmiştir. Eğer silsile yoluyla nesebi ve intisap zincirini Resulullah Sallallahu Aleyhisselame kadar ulaştırmak olmasaydı, dileyen dilediğini söyler, canının istediği gibi davranırdı. Bu sebeple "İsnad, müminin silahı ve selefin sünnetidir" denmiştir.
Ahmet b. Hanbel ve İmam Şa’rani’ ye ait olan bu ifadeler Envar’ül-Kudsiyye’ de yer almaktadır. Tarikat ehli, şeyh edinme ve benimsemenin gerekliliği konusunda icma’ etmişlerdir. Mürşid, müridin Hakk’ın huzurunda bulunmasına mani olan kalbindeki mezmum sıfatları ortadan kaldırmak, namaz ve huşu’un sıhhatini sağlamak için lüzumludur. "Herhangi bir vacibin kendisiyle tamamlandığı öteki şey de vaciptir." Kalbi hastalıkların tedavi yollarını öğrenmek, bu rahatsızlıkları gidermeye çalışmak vaciptir. Ayetler ve hadisler bu vecibenin yerine getirilmesine delalet etmektedir. Bu manevi lekelerden bizzat kendisi kurtulmuş olan bir mürşidin irşad ve yol göstericiliği olmaksızın bunlardan kurtulmak mürid için mümkün değildir. Kendisi yüzlerce kitabı ezberlese bile durumu, tıbbi eserleri bilen ancak, hangi ilacın hangi derde deva olduğunu bilmeyen, hastalığın teşhisini koyamayan ve ismini dahi bilmeyen doktor taslağından farksızdır. Bu sebeple mutlaka bir şeyh edin. Sufiyye tarikatı ve şeyhinin gerekliliği ile ilgili Kitap ve Sünnette bir delil yoktur demekten sakın. Çünkü böyle mesnedsiz ve indi bir iddia küfrü mucibdir. Tarikat ve tasavvuf Muhammedi ahlakın, Hazret-i Peygamber’in söz, fiil ve davranışlarının eksiksiz yaşamasından ibarettir. Bu durum karşısında muhtevası Allah Resulü’nün ahlakı olan tasavvuf hakkında, ayet ve hadis yoktur şeklinde delil yetersizliği ileri sürmek, Kur’an’dan ibaret olan Muhammed’i ahlakın ayet ve hadislerde bulunmadığını iddia gibi bir sapıklıktır.
Bizi sosyal medyada paylaşın: