Tavus b. Keysan şöyle demiştir: ‘Cehennemin hatırlanması, âbidlerin uykusunu kaçırır!’
Gece ibadetini kolaylaştıran bâtınî sebepler dört tanedir.
1. Kalbin müslümanlara buğzetmekten, bid’atlardan ve dünya kaygısından pâk bulunmasıdır. Zira kalbinin bütün himmetini dünya işlerine hasreden bir kimsenin gece kalkıp ibadet etmesi mümkün değildir. Eğer kalkarsa da namazı hakkında değil, dünya kaygıları hakkında düşünmeye dalar, vesveselerin içerisinde kıvranıp durur. Böyle bir kimsenin benzeri hakkında şöyle denilmiştir:
Kapıcı bana senin uykuda olduğunu haber verdi. Hâlbuki sen uyanık olduğun zaman da uyuyorsun!
2. Emelin kısaltılmasıyla beraber kalpten ayrılmayan ezici bir korkudur. Kişi âhiretin şiddetlerini, cehennemin o korkunç derekelerini düşündüğü zaman, elbette uykusu kaçar, tedbir alması ve hazırlıklı bulunması iştiyâkı oldukça kabarır. Nitekim Tavus b. Keysan şöyle demiştir: ‘Cehennemin hatırlanması, âbidlerin uykusunu kaçırır!’
Basra’da Süheyl adlı bir köle bütün geceyi ibadetle ihyâ ederdi. Sâhibesi bir gün kendisine şöyle der:
“Senin geceleyin ibâdet edişin gündüz çalışmalarına zarar veriyor.”
“Süheyl (kendisini kastediyor) ateşi hatırladığı zaman, uyku onu tutmaz!”
Yine bütün geceyi ihyâ eden başka bir köleye şöyle denmiş:
“Neden böyle yapıyorsun?”
“Ateşi hatırladığım zaman, korkum kabardıkça kabarır. Cenneti düşündüğüm zaman da şevkim yükseldikçe yükselir. Bu bakımdan uyumaya kudretim yok!”
Zünnûn-i Mısrî şöyle, demiştir:
“Kur’an, va’d ve vaîd ile gözleri gecelerde uyumaktan menetmiştir. Onlar celâl sahibi hükümdarın kelâmını dinlemişlerdir. Bunun için onların boyunları, Zilletlerini Allah’ın izzeti önünde göstermek için O’nun rahmetine eğildi. Yine aynı mânâyı ifade etmek için şöyle demişlerdir: Ey uzun uykulu ve uzunca gafletlere dalan insan! Çok uyku birçok hasret ve üzüntüleri gerektirir. Bil ki kabirde eğer oraya inersen (ki ineceksin) Ölümden sonra bir uyku vardır ki, uzadıkça uzar. Yine orada işlediğin günahlardan Ve sevaplardan ötürü senin için döşek yakılmıştır. Ölüm meleğinin geceleyin ansızın gelmeyeceğinden emin misin? Oysa nice emin kimseler vardır ki, Kapıları geceleyin ansızın çalınmıştır.”
İbn Mübarek şöyle demiştir:
“Gece, zifirî karanlığa büründüğü zaman, onu kucaklarlar. Rükû’da oldukları hâlde üzerlerine şafak doğar. Korku, uykularını kaçırmıştır. Bunun için dimdik ayaktalar.
Dünyada emin olanlar ise, mışıl mışıl uyumaktadırlar.”
3. Gece ibâdetinin faziletini bu konuya delâlet eden âyet, haber ve eserleri dinlemek sûretiyle bilmeli ki, ümidi kuvvetlensin ve sevaba karşı şevki artsın. Şevk de kendisini daha fazla sevap ve cennetlerin derecelerini elde etmeye teşvik etsin. Nitekim hikâye ediliyor ki, sâlihlerden birisi gazadan dönerken hanımı kendisi için (yumuşacık bir) yatak seriverdi ve (yatağın üzerinde) oturarak kendisini beklemeye başladı. O ise camiye girdi, sabaha kadar aralıksız ibâdete devam etti. Hanımı: ‘Seni uzun bir süre bekledim; sen ise seferden dönüş yaptığın hâlde sabaha kadar namaz kıldın?’ deyince, o zat: ‘Ben bütün gece cennet hurilerinden birisini düşündüğüm için seni ve evi unuttum. Müstakbel sevgilimin aşkı ile gecenin bütününü ibadete hasrettim’ dedi.
4. İbâdete teşvik eden gizli vesilelerin en şereflisi bulunan dördüncü vesile, Allah’ı sevmek, ibadetinde konuştuğu her harf ile Rabb’ine münâcaat ettiğine, Rabb’inin ise kalbine gelen manâları bile müşahade etmekle beraber, her hâline vâkıf ve muttali olduğuna sarsılmaz bir tarzda inanmaktır. Yine inanmalı ki kalbine gelen o manâlar da Allah’tan gelen ve kendisiyle yaptığı hitap ve konuşmalardır. Bu bakımdan kul Allah’ı sevdiği zaman, şüphesiz ki, Allah ile baş başa kalmayı da sever ve onun münâcâtından lezzet alır. Böylece sahibi ile yaptığı münâcattan lezzet duymayı uzak bir ihtimal saymak uygun değildir. Zira böyle bir lezzetin varlığına hem akıl, hem de nakil şâhidlik eder!