Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Allah'ı zikretmek için bir mecliste oturanları, melekler, halka çevirerek kuşatırlar. Allah'ın rahmeti kendilerini kapsar ve Allah Teâlâ, onları nezdinde bulunan kimselerin yanında anar." (İmam Ahmed, Ebu Ya'lâ ve Taberânî) "Sadece Allah rızası için bir araya gelip O'nu zikredenlere göklerden şöyle seslenilir: 'Bağışlanmış olarak kalkınız! Ben sizin seyyie (kötülük)lerinizi hasenelere (sevaplara) tebdil eyledim'. (Müslim) "Bir araya gelip de Allah'ı zikretmeden ve Rasûlü'ne salavât-ı şerîfe getirmeden dağılan bir kavmin bu toplantıları kıyâmet gününde kendilerine üzüntü ve hasret vesilesi olur." (Tirmizî)
Hz. Dâvud şöyle buyurmuştur: "İlâhî! Benim seni zikredenlerin meclislerinden geçerek gaflete dalanların meclislerine doğru gittiğimi gördüğün zaman, daha o meclise varmadan önce ayağımı kır. Zira ayağımın bu şekilde kırılması benim için senden gelen bir nimet olur."
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Mü'min kulun salih bir meclisi, pekçok kötü meclisinin keffâreti olur." (Deylemî)
Ebu Hüreyre şöyle buyurmuştur: "Gök ehli, içerisinde Allah'ın zikredildiği evleri tıpkı bir yıldız gibi görür."
Süfyan b. Uyeyne de şöyle buyurmuştur: "Bir kavim Allah'ı anmak üzere bir araya geldiği zaman şeytan ve dünya onlardan uzaklaşır. Şeytan, dünyaya 'Sen bunların ne yaptıklarını görmez misin?' der. Dünya da şeytana şu karşılığı verir: 'Sen onlara bakma! Dağıldıkları zaman ben onları teker teker boyunlarından tutup sana getiririm!'
Ebu Hüreyre birgün pazar yerine giderek orada bulunanlara şu şekilde haykırır: "Siz niçin buradasınız. Oysa mescidde Allah Rasûlü'nün mirası dağıtılmaktadır." Bunun üzerine halk, pazarı terkedip mescide gider ve orada birşey göremeyince de geri dönerek Ebu Hüreyre'ye, "Mescidde miras falan görmedik?" derler. Ebu Hüreyre de: "Peki ne gördünüz?" diye sorar. Pazarcıların, "Orada Allah'ı zikreden ve Kur'ân okuyan kimseler gördük hepsi o kadar..." demeleri üzerine de: "İşte o Allah'ın Rasûlü Hz. Muhammed'in mirasıdır!" der.
A'meş'in, Ebu Sâlih'ten, onun da Ebu Hüreyre ve Ebu Said el-Hudrî'den rivayet ettiklerine göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Allah Teâlâ'nın bir grup meleği vardır. Bunlar insanların yaptıklarını yazıp kaydeden meleklerden başka bir grup olup yeryüzünde gezerler. Bir araya gelip Allah'ı zikreden bir cemaat gördüklerinde birbirlerini şöyle çağırırlar:
- Aradığınıza geliniz!
Bu davet üzerine meleklerin hepsi oraya toplanır ve sonra da zikredenleri çepeçevre kuşatarak halkalarını tâ göğe varıncaya kadar genişletip yükseltirler. Bunun üzerine Allah Teâlâ onlara şöyle der:
- Kendilerini bıraktığınızda kullarım ne yapıyordu?
- Sana hamd ü senâ ediyorlardı.
- Acaba o kullarım beni görmüşler midir ki, bana bu şekilde hamdetmektedirler?
- Hayır!
- Peki beni görmüş olsalardı ne yaparlardı?
- Daha fazla tesbihte ve hamd ü senâda bulunurlardı.
- O kullarım hangi şeyden bana sığınıyorlar?
- Ateşten.
- Acaba onlar ateşi görmüşler midir ki,ondan bana sığınıyorlar?
- Hayır!
- Peki onlar ateşi görmüş olsalardı ne yaparlardı?
- Ondan daha fazla kaçar ve ürkerlerdi.
- Onlar ne istiyorlar?
- Cenneti.
- Acaba onlar cenneti görmüşler midir ki onu istiyorlar?
- Hayır!
- Peki bir de görmüş olsalardı nasıl olurdu?
- Onu daha da fazla isterlerdi.
- Ey meleklerim! Sizi şâhid kılıyorum ki, ben o kullarımı affettim.
- (Ya Rabb!) Onların içinde filân adam vardır ki bu meclise seni zikretmek veya onlarla beraber olmak için değil onların
herhangi birisinden ihtiyacını istemek için katılmıştır. (Onu da mı affettin?)
- Onlar öyle bir kavimdir ki, kendileriyle beraber oturan bir kimse asla kötü olmaz." (Buhârî, Müslim, Tirmizî)
İ. Gazalî, İhyâ, Cilt I.