Muridan
Tasavvufî Istılahlar, Sabır

Tasavvufî Istılahlar, Sabır

Cüneyd’e: “Sabır nedir?” diye sorulunca: “Yüzü ekşitmeden acıyı yudum yudum içine sindirmedir” demiştir.

Ali b. Ebî Tâlib (r.a):
“Vücuda göre baş ne ise, imana göre sabır da odur” demiştir.

Ahmed b. Ebu’l-Havarî diyor ki:

“Ebu Süleyman’a sabırdan sordum, dedi ki:

‘Vallahi (yeme, içme gibi) sevdiğimiz şeylere sabredemiyoruz, sevmediğimize (belâ, musibet gibi şeylere) Allah’ın yardımı olmasa nasıl sabredebiliriz”.

Zunnûn:

“Sabır (Allah’ın emirlerine) muhalif olan davranışlardan uzaklaşmak, musibetin elemlerini yudum yudum içerken sükûneti muhafaza etmek ve maişet alanını fakirlik istilâ ettiği zaman zengin görünmektir” der.

İbn Atâ:

“Sabır, musibetler içinde iken en güzel şekilde edebe riayet edebilmendir” der.

Sabır, afiyetle geçim yapıldığı ölçüde güzel bir şekilde musibetle geçinmektir, denilmiştir.

Ebu Osman şöyle der:

“İbadete verilecek olan mükâfatın en güzeli sabra verilen mükâfat olacak ve onun üstünde bir mükâfat bulunmayacaktır. Zira Aziz ve Celil olan Allah: ‘Sabredenleri, amellerinin en güzeline verdiğimiz ecir ile mükâfatlandıracağız’ (Nahl, 16/96) buyurmuştur.”

Amr b. Osman demiş ki:

“Sabır, Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri ile sebat etmek (O’nun emirlerini yerine getirirken sebatlı olmak), O’ndan gelen musibetleri sükûnet içinde ve gönül hoşluğu ile karşılamaktır.”

Havvas:

“Sabır, Kitab ve Sünnet’in ahkâmı karşısında gösterilen sebattır” demiştir.

Yahya b. Muaz:

“Âşıkların sabrı zâhidlerin sabrından daha çetindir. Ah ah, acaba âşıklar (hicrana) nasıl sabrediyorlar!” der.

Bu manada şu şiir okunur:

“Sabır her yerde ve her zaman güzel bir şeydir. Ancak sana karşı (ve hicranın için) gösterilen sabır böyle değildir, bu sabır hiç methedilmez”.

Rüveym:

“Sabır, şikâyeti ve sızlanmayı terk etmektir” demiştir.

Zunnûn:

“Sabır Allah Teâlâ’dan yardım istemektir” der.

Üstad Ebu Ali Dakkak (r.a) in,

“Sabır ismi gibidir (Sabır, ilâç olarak kullanılan, tadı acı bir ağacın adıdır)” dediğini işitmiştim.

Şu şiiri bana Şeyh Ebu Abdurrahman Sülemî okudu, ona Ebu Bekir Razî, ona da İbn Atâ okumuş. İbn Atâ nefsi için şu beyti okurmuş:

“Ya Rab! Razı olasın diye sabredeceğim ve hasret duyguları içinde mahvolacağım, sabrım beni mahvetse de seni razı etmem bana kâfidir.”

Ebu Abdullah b. Hafif der ki:

“Sabredenler üç nevidir: Mutad sabır (sabretmek için sıkıntı çeken), sabır (normal olarak sabreden), sabbâr (ve sabûr) çok fazla sabreden (sabrı tabiat haline getiren).”

Hz. Ali:

“Sabır, sürçme bilmeyen bir binektir” demiştir.

Ebu Muhammed Cerîri demiş:

“Sabır, kalp sükûn içinde bulunduğu halde nimetle mihnet arasında fark görmemektir. Tasabbur, (sıkıntı çekerek sabretmek), içinde mihnet yükünün ağırlığını hissetmekle beraber sakin bir şekilde musibetlerle birlikte bulunmaktır.”

Top