Bu üç terim açık (bedihî) bilgileri ifade eder. Yakîn öyle bir ilimdir ki, bu bilgiye sahip olan kimse ulemâ dilinde kullanılan manada ve mutlak olarak şüpheye düşmez.
Nasslarda geçmediği için yakîn ıstılahı Hakk Teâlâ’nın vasfı olarak kullanılmaz.
İlme’l-yakîn, yakînin kendisidir. Ayne’l-yakîn de yakînin kendisidir. (Ayn, hem göz, hem de kendisi manasına gelir). Aynı şekilde hakka’l-yakîn de yakînin tâ kendisidir (lügatta üçünün manası birdir).
Sûfîlerin ıstılahına göre ilme’l-yakîn burhan ve delille elde edilen bilgidir. Ayne’l-yakîn beyân hükmünde olan bilgidir (keşf ve ilimle elde edilir. Aynel yakîn (zevk ve keşfe dayanan) ilim sahibi olanlara, hakka’l-yakîn ise marifet (irfan ve hakikat) sahibi olanlara mahsustur.
Bu konuyu daha fazla incelemek ve açıklamak (muhâdar, mükâşefe, müşâhede bahsinde) daha evvel söylediklerimizi tekrar etmemize sebep olur. Onun için burada konunun esasına işaret ederek bu kadarla iktifa ediyoruz.
Kuşeyrî Risâlesi