Muridan
Tasavvufi Şuur

Tasavvufi Şuur

Tasavvufi hayat Kuran ve sünnetten alınmış ve bu alınan usuller çerçevesinde nefsi terbiye ve kalbi tezkiye metodları meydana gelmiştir…Tasavvuf mensubu bulunan kimseler İslam’ın en üst düzey temsilcileri sayılabilir…Çünkü onlar zühd ve takva yolunda ön plana çıkmış ve temayüz etmişlerdir…Bu sebepten attıkları adımın tam manasıyla şuuruna varmalıdırlar…Şu söz darb-ı mesel halini almıştır…


Şeriatten kıl kadar ayrılan, Tasavvuftan dağ kadar ayrılmış olur.

Bu sözün manası şudur… Şeriatten, dinin temelinden az bir miktar olsun ayrılmak, dini titizlikle yaşamaya çalışan tasavvuf erbabı yanında çok büyük bir suç olarak algılanır…

Mutasavvıflar; nefslerini İslam uğruna feda etmiş kişilerdir… Durum böyle olunca onların elbette dini emirler hususunda titiz olmaları gerekmektedir…Ehl-i tasavvufun ; mensubu bulunduğu tasavvuf yolunun inceliklerini bilmesi elzemdir…Şuursuz,bilinçsiz yapılan çalışmalar tesir vermez…Asırlar boyunca Tasavvuf büyükleri; Seyyid Abdulkâdir Geylânî Hz.leri, Mevlâna’lar,Yûnus Emreler,Hacı Bayram-ı Velîler hep bu mübarek okuldan yetişmişlerdir…İslâm’ı hassasiyetle yaşamış ve kendilerinden sonrakilere bunu öğütlemişlerdir…İslamı zahir ve batınıyla bir bütün olarak yaşadıkları yani, öz benliklerine sindirdikleri içindir ki,isimleri asırlara ışık tutmuş, insanlar Onların usulleriyle İslami hayatı gerçek manasıyla yaşamışlardır…

Zamanımızda tasavvufun gerçek kimliği değiştirilmeye çalışılmaktadır… Bu sinsi oyunu kimlerin yaptığı şuurlu Müslümanların malumudur… Fakat bilinçsiz olanlar aldanmaktadırlar…Bozuk itikadlı, Vehhabi zihniyetli gafiller, İslamiyyetin sarsılmaz kalesi olan tasavvuf ocağını söndürmeye çalışmaktadırlar…Asırlar boyu İslamın yayılışı Zikir ehlinin,tasavvuf erbabının vesilesiyle olmuştur…Dervişler;okulda öğretmen (Geylani ), hastanede doktor (Akşemseddin), Savaşta asker ( Necmeddin-i Kübra), Toplum psikolojisinde psikiyatrist (Mevlana) gibi her alanda en ön safta olmuş,insanların hem dünyevi,hem uhrevi hayatlarının kurtuluşu için önder olmuşlardır…
Elbette, İslamın düşmanları vardır, kıyamete kadarda olacaktır… Çünkü ayet-i Kerimede mealen :

``Kuranı biz indirdik, Onun koruyucusuda şüphesiz ki Biziz. (Hicr suresi 9) buyurulmuştur.

Korunması gerektiğine göre düşmanı da olacaktır…Kuran’ın hükmü kıyamete kadar olacağına göre mücadele kıyamete kadar sürecektir. İşte ehli tasavvuf, İslam düşmanlarına her asırda hak ettikleri cevabı vermiştir. İslamın güzel yüzünü insanlığa tanıtmışlardır.

İslam düşmanları, islamı kim tanıtıyorsa onu karalamaya çalışırlar. Bu konuda en çok mutasavvıfları hedef almışlardır. Çünkü tasavvuf yer yüzüne bu mana kervanıyla yayılmıştır…Bağdad da Hz. Geylani, Türkistan da Ahmet Yesevi, Şam da Bedevi, Muhyiddin-i Arabi,Anadoluda Hacı Bayram-ı Veli, Afrikada Hasan Şazeli, Mısır daAhmed Bedevi, Hindistan da Muinüddin-i Çeşti gibi Alim ve Veliler islamı yaşamış ve yaşatmışlardır. Yaşamayan aşatamaz…Ölüden diri çıkmaz…Kuru ağaç meyve vermez..onlar bi hakkın yaşamış ve yaşatmışlardır…Ayeti kerimede mealen:
`Görmez misiniz ki Allah nasıl bir misal getirdi? Güzel bir kelime, kökü yerde sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir. O ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. İşte Allah öğüt alsınlar diye insanlara böyle misaller getirir.` (İbrahim, 24-25)

Cumhur müfessirlere göre buradaki güzel kelime, Kelime-i Tevhiddir. `Efdalüzzikir Lâ ilâhe illallah`hadisince zikrullahın en efdalidir. Zikir ise Tasavvuf yolunun temelidir…işte erbabı tasavvuf zikir kelimesiyle öyle kaynaşmışlardır ki: `Evliyayı görünce Allah hatırlanır.` [H. Tirmizi] kelamınca Allah’ı insanlara hatırlatan birer ayna olmuşlardır… Allah c.c. aşkıyla yanmış ve bu yanışla nur olmuşlar, bu nurlada çevrelerini aydınlatmışlardır. Meyve veren ağaç oldukları içinde zaman zaman taşlanmış yani itirazlarla karşı karşıya kalmışlardır…
Tasavvufi hayata azmetmiş, nefis terbiyesi için sıkı bir disiplini kabul etmiş kişiler geçmiş zatları ve Onların zamanımızdaki gerçek temsilcilerini izlemelidirler… Usulsüz Vusül (ilahi rızaya kavuşma) olmaz… Usul; İslamın emirlerine harfiyen yapışmaktır…Gerçek Tasavvuf ehli ile tasavvuf ehli geçinen kimseleri de ayırt etmek lazımdır…

Özetle; ,Tasavvuf mensupları içinde bulundukları tertemiz yola layık olmalı, layık olma yollarının ne olduğu hususunda şuurlu olmalıdır… Azami ölçüde dikkat etmeli, en ufak bir gevşekliğe meydan vermemelidirler… Nefsani davranışlardan özellikle kaçınmalı, daima İslam nurunu söndürmeye çalışanların ağızlarını kapatmaya çalışmalıdırlar. Bunu yapmak içinde gerekli bilgilere sahip olmalı, bilinçli olmalıdır… Vesselam…

Top